Ertelemek

Dün Nilay Örnek ile bir sohbet videosu çektik. Paribu için bir yıl sürdürdüğüm “Yarının Dünyası” sohbetlerinin bu yılki konuklarından biri de Nilay olacak. Daha önce ben ona iki kere podcast konuğu olmuştum, dün yaptığımız çekimle o da bana iki kere video konuğu oldu. Sohbet konukluğunda durum 2-2. (İyi ki dün çekimde bu şakayı yapmadım, pek kötüymüş)

Sohbetin kendisini yakında Paribu YouTube kanalında izleyeceksiniz. Ama çekimin öncesinde ve sonrasında yaptığımız sohbetler, sadece tanık olanların anılarında kalacak. Bizim ekip, Nilay ve ben uzunca bir sohbet yaptık. Benzersiz bir sivil tarih çalışması olan Her Umut Ortak Arar ile başlayıp, Nasıl Olunur? sohbetlerine, oradan da benim yıllar içinde yaptığım işlere uzandık. Nilay bir ara “Bunları yazıyor musun, bir kayıt tutuyor musun?” dedi bana. Boynumu büktüm. Kızdı.

Kızmakta haklı. Kanallara, kurumlara, markalara yaptığımız çoğu işin kaydını tutmuyoruz. En azından ben tutmuyorum. Sonra bir bakıyorum, o çok değerli sandığım söyleşi, binbir emek verdiğim o çekim, kamera arkası anılar biriktirdiğim o röportaj uçup gitmiş. Hafızamda kaldığı kadarıyla yaşıyor. Hafıza dediğiniz de zamanla kişiye ihanet etmeye başlıyor.

Ama bir yandan da işin emek-yoğun gerçekliği var. Her söyleşinin deşifresini yapacak, bir yerde kayıt altına alacak zaman bulamıyorum. Yani bu iş fiziksel olarak pek mümkün görünmüyor. Peki çözüm ne?

Aslında çözüm Fil Uçuşu’nda saklı. Zaten bu blogun bir amacı da buydu; kişisel tarihimin kaydını tutmak. Bütün bir söyleşiyi değilse de, en azında kamera arkasında yaşanan o detayı, söyleşide unutulmaması gereken bir cümleyi kaydetmek. O noktada devreye “ertelemek” hastalığı giriyor.

Az önce tutkunu olduğum Özgür Mumcu/Eray Özer podcast’i Yeni Haller‘in “Ertelemek” bölümünü dinledim. Hepinize tavsiye ederim. Orada sayılan hastalık belirtilerinin çoğunu gösterdiğimi fark ettim. Uzun bir yürüyüşte dinlediğim bölümden sonra hemen blogu açıp bunları not etmek istedim. Bana şu satırları yazdırdıkları için Nilay, Özgür ve Eray’a teşekkür ederim.

Dileyen günlük tutsun, dileyen blog yazsın. Dileyen ses kaydı, dileyen video kaydı yapsın. Ama yaptığımız işleri (ve onların perde arkasında yaşananları) kaydetmek konusunda tembel olmayalım, ertelemeyelim. Bunu siz okuyanlara söylediğimi sanmayın. Kendime söylüyorum aslında.

Leave a comment