Fazıl Say benzersiz bir hikâye anlatıcısı. Notalarıyla, harfleriyle, sözleriyle ve hayattaki duruşuyla bitimsiz bir hikâye anlatıyor bize. Joseph Campbell’ın “kahramanın sonsuz yolculuğu” çemberindeki her evreden kendisi de geçiyor, dinleyicisini-okurunu da geçiriyor. Bu birlikteliğin nedeni dehasına ve bilgi birikimine olan hayranlıktan öte, samimiyetine inanç. O samimiyeti sağlayan da hep iyiden yana olması.
Fazıl Say’ın yeni eseri Portreler dünya prömiyerini Antalya Akra Caz Festivali‘nde yaptı. İlk seslendirilişi 17 Haziran’da gerçekleşti. Yoğun ilgiyi karşılamak için 18 Haziran’da aynı programla bir konser daha gerçekleştirdi Say. Bu konserlerde kendisine dünyaca ünlü flüt virtüozumuz Bülent Evcil eşlik etti.
Portreler, Say’ın piyano ve flüt için bestelediği Opus: 101 numaralı eseri. Sekiz bölümden oluşuyor ve her bölüm kültür, sanat, eğitim dünyamıza katkı sağlamış, Fazıl Say’ın hayatına dokunmuş isimler adına bestelenmiş: Fikret Otyam, Babam Ahmet Say, Nejat Eczacıbaşı, Yıldız Kenter, Yaşar Kemal, Şarık Tara, Türkan Saylan, Tarık Akan.
Başta da dediğim gibi Fazıl Say mükemmel bir anlatıcı. Konserlerinde eserleri hakkında bilgi verirken de samimi, akıcı ve bilgi dolu konuşmalar yapmak konsunda mahir. Ancak bazı konserlerinde bu konuşmaların monolog olmasındansa sahnede bir diyalog kurulmasını istiyor. Daha önce Truva Sonatı, Şahmeran, Yürüyen Köşk gibi eserlerinin seslendirilişinde sahnede karşılıklı sohbet etmiştik. Portreler’in seslendirilişinde de aynı şeyi tercih etti. Antalya Akra Caz Festivali sahnesinde birlikteydik.
Bu noktada Fil Uçuşu okurlarına bir sır vereyim. Sahnedeki sohbetlerimiz için önceden uzun çalışmalar, provalar yapmıyoruz. Ama uzun sohbetler yapıyoruz. Fazıl, eserlerinin ruhunu o sohbetler sırasında bana üflüyor. Sonrasında ben dersimi çalışıp nasıl bir anlatı kuracağımdan söz ediyorum ve gerisini sahneye bırakıyoruz. Çünkü, sahnede de bir ezberin tekrarındansa, o an’ı yaşamanın samimiyetine inanıyor Fazıl. Açıkçası bu benim de sevdiğim bir yol.
Her bir bölümüyle dinleyiciyi başka bir duygusundan avucuna alan bir eser Portreler. Kah Çukurova’da barış için koşturan bir ceylanın iyiliğini hissediyorsunuz, kah Anadolu ovalarında açan Kardelen çiçeklerini duyumsuyorsunuz. Kah matrak bir anlatıcı çıkıyor karşınıza, kah sanatçının kulisteki yalnızlığı. Fazıl Say ile Bülent Evcil’in benzersiz performanslarıyla cümleler netleşiyor, unutulmaz oluyor.
Eserin bölümlerinden biri de Babam Ahmet Say. Yakın zamanda kaybettiğimiz müzik yazarı, eleştirmen, eğtmen ve yazar Ahmet Say için yazılmış bu eseri, ne yazık ki kendisi dinleyemedi. Eserin dünya prömiyeri sırasında Fazıl Say, sahnede bunu anlatırken bir an bile duygu sömürüsü yapmadan, hayatın normal akışı içinde bir durum olarak anlattı. Ama bir an gözlerini gördüğümde bende başka bir karşılık oluştu. Babama veda ettikten sonra en çok “bazı an’larda” yaptıklarımı ona anlatamamak hissi fena gelmişti bana. Yaptıklarımı göstermek ve onayını almak değil, anlatamamak ve hayatın normal akışı içinde paylaşamamak. Yaşam kadar ölüm de doğal. Yine de bazı sözler havada asılı kalıyor işte.
Portreler ‘e şu anda bütün çevrimiçi dinleme platformlarından ulaşabilirsiniz. Belki bu yazı eşliğinde eserlerden birini dinlersiniz…
Fazıl Say ile böylesine değerli bir eserin dünya prömiyerinde sahnede olmak çok değerliydi. Bu diyalog için hem ona, hem bütün Say Team ekibine, hem de başta Kadir Dursun olmak üzere Antalya Akra Caz Festivali ekibine çok teşekkür ederim.