Günden Kalanlar.33

• Yoğun bir çalışma dönemi. Defterlerin ve bilgisayarın başında geçirilen saatler. Mürekkebi biten dolmakalemler, durmadan açılan kurşunkalemler. Sayfalardaki karalamalar, yırtılıp çöpe atılan kâğıtlar. Daha da azaltmak, giderek yok etmek. Dinlenen şarkılar. İçilen kahveler. Şimdi biraz daha sakinim. Biraz daha sakin. Özellikle bayramda Ayvalık-Cunda hattında geçirilen günler ve çalışma saatlerinin bu sükûnete büyük katkısı oldu. O bir türlü noktayı konduramadığım son metinle ancak orada vedalaşabildim. Sonunda bitti. Bitti.

Orhan Pamuk’un Türkçeye “Saf ve Düşünceli Romancı” olarak çevrilen kitabını İngilizcesinden okumuştum. Ama kitabın içeriğine hakim olmam anadilimde okuma zevkimi azaltmadı. Aksine daha detaylandırarak okuyabildim. Üstelik Umberto Eco’nun “Genç Bir Romancının İtirafları” ile paralel bir okuma yapma olanağı buldum.Ortak noktalar çıkıyor elbette. Hatta bu iki kitabı okumadan kendi derslerimde verdiğim kimi örneklerin bile aynı olması ilginç. Orhan Pamuk, kısa süreliğine İstanbul’daydı. Program için bir araya gelemedik, oldukça yoğundu. Ama sağ olsun, Norton Konferansları’nın kısa bir video kaydını yolladı bana. Burada olduğu sürede TRT Türk’te Semih Gümüş ile birlikte Murat Gülsoy’un konuğu oldu Orhan Pamuk. Murat’ın ve Semih’in soruları harikaydı, çok başarılı bir program yaptılar. Murat’la programın yayını sırasında konuştuk, “Yaparken heyecanlanmamıştım ama izlemek farklıymış,” dedi. O anda anladım ki, bu işi ben yapsaydım bu kadar keyif almazdım, alamazdım. (İçinde olmakla dışında olmak konusunda zihnimi açan bir durum. Bu içinde-dışında meselesi aslında roman okuyan zihnin bir dinamiği. Daha ötesi gerçeklikle kurmaca arasında köprü görevi gören zihnin dinamiği. Televizyonda bir iş “yaptığım” zaman bu ikisi arasındaki dengenin sırlarını biliyorum, denge bozuluyor. Oysa televizyonda bir iş “izlediğim” zaman zihnim o dengeyi sürekli koruyor.) Kısacası sadece okuduğum Pamuk ve Eco kitapları değil, her ikisinin yansımaları da mutlu ediciydi.

• Yoğun dönemlerde gelen serzenişler pek can sıkıcı oluyor.

• Önümüzdeki hafta Adana’da olacağım. Altın Koza’nın jürisindeyim. Derviş Zaim başkanlığındaki jüri güçlü ve zihin açıcı isimlerden oluşuyor: Ebru Ceylan, Taner Birsel, Selim Demirdelen, Beste Bereket, Bülent Vardar. Altı günde on dört film izleyeceğiz. Yine yoğunluk yani. Ama keyif verici. Defter-kitap kamp kuracağım otel odasına. Kolay gelsin bana…

Comments (4)

İzlemesi çok keyifli bir program olmuş gerçekten de. Umarım Murat Gülsoy bu tarz programların 'içinde' daha çok yer alır.

Kolay gelsin size…

Daha önce Murat Gülsoy' un ''Büyübozumu'' nu okumuş olmak da benim için daha keyifli hale getirdi programı. İnternet üzerinden tekrar izlenip not alınası 'bir saat'ti. '' Saf ve Düşünceli Romancı'' hem yırtılıp çöpe atılan kağıtları çoğaltacak hem iyi bir okur olmanın gereğini hatırlatacak gibi… Atölyeye gelmeyi umuyorum; ama belki siz de Murat Gülsoy gibi atölyeye gelemeyenler için böyle bir kitap yazmayı düşünürsünüz, düşünmez misiniz? Bozulacak büyüler vardır daha…

Harika. Siz vedalaştığnıza göre bize de yeni kitap geliyor o zaman demek ki:-)

Bugün Eco'nun kitabını aldım. Pamuk'unki içinse çok düşündüm. Nasıl olsa ingilizcesini okudum gerek var mı şeklinde ama belki de dediğiniz gibi ana dilde okumak iyi fikir. Hem sonra koleksiyonun parçaları da tam olur:-)

Açık Şehir'i malesef seyredemedim. Sonradan link yolladılar ona da bakamadım. Şansım yokmuş. Üzgünüm.

Otel odasına kamp kurmak deyince aklıma geldi bir zamanlar 5000 parçalık bir puzzle alıp otel odasına kapanmak ve ancak bittiğinde dışarı çıkmak hayalimdi…

Festival sonrası kalanları heyecanla bekliyorum.

Yeni kitabı/metni dört gözle bekliyorum Yekta. Ve fakat bayramda Ayvalık-Cunda'nın enflasyona iyice artan kalabalığında nerede huzur bulabildin? 🙂 Buralardaki nüfus şişmesi üzüyor beni; gönlüm Kuzey Ege'nin ilkbaharını ve sonbaharını özlüyor… Güzel günler dilerim. Sevgilerimle.

Leave a comment