Yalnızlık. Yarınsızlık. Umutsuzluk. Göçmenlik. İşsizlik. Alkolizm. Savaş. Hayal kırıkılıkları. Yağmurlu bir Helsinki. İki kayıp ruh. Fin yönetmen Aki Kaurismäki‘nin filmi Fallen Leaves (Düşen Yapraklar) biz izleyenleri, bu sert havaya davet ediyor. Ancak saydığım bütün yıkıcı duygu ve durumlara karşın, tuhaf bir şekilde “iyi” hissettiriyor. Belki de bu “iyi hissetme” halini sorgulamamızı istiyor. Dünya, savaşın yıkıcılığı içinde olsa da iyi hissedebilir miyiz? Göçmenler insanlık dışı koşullarda yaşamaya çalışsa da iyi hissedebilir miyiz? Emekçi sınıf işsizlik ve yarınsızlık sarmalında yok olurken, yine…
Sinema
Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından 12 – 18 Eylül 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin bu yıl ilk kez düzenlenen Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda yer alan filmler açıklandı. 53 filmin başvurduğu yarışmada on film, Altın Koza Ödülleri için jüri karşısına çıkacak. Dört filmin dünya prömiyerini yapacağı yarışmadaki belgeseller yapımcı ve yönetmen Sevinç Yeşiltaş, yapımcı ve yönetmen Vedat Atasoy ve yapımcı Derya Tarım’dan oluşan jüri tarafından değerlendirilecek. Festivallerde en çok belgeselleri merak ederim. Bakalım bu yılın yarışma seçkisinden hangilerini izleyebileceğim, hangileri beni…
Mithat Alam 28 Kasım 2016’da bu dünyadan ayrıldı. Ölüm ilanında “Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi ve Mithat Alam Eğitim Vakfı’nın kurucusu” yazıyordu. Ömrü boyunca sinema ve eğitim alanlarında çalışan Mithat Bey’in böyle anılmasından daha doğal bir şey olamazdı. Bu alanlardaki, özellikle de sinema alanındaki katkıları ve verimi, başarılı bir iş insanı olmasının da önüne geçiyordu elbette. Bir de Boğaziçi Üniversitesi vurgusu var. 1945 doğumlu olan Mithat Alam, orta öğrenimden itibaren o ailenin bir parçasıydı çünkü. Robert Kolej, Robert Kolej…
Uzun sohbetleri severdi Kadir. Ama konuşmaktan çok dinlemekti sevdiği. Dinlemek, anlamak, paylaşmak. Gözlerini hafifçe kısar, tüm dikkatini anlattıklarınıza verirdi. Karşısındakinin kendini iyi hissetmesine yeterdi bu. Hayatın yükünü hafifletirdi Kadir. Adana’da festival koşturmasının arasında fırsat bulduğumuzda, birer kahve söyler başlardık konuşmaya. İzmir’e gittiğimde mutlaka bir akşamüstü Kordon’da buluşur, dertleri denize dökerdik birlikte. Sinema, edebiyat, akademik dünya, memleket halleri, özel hayat derken günü geceye bağlar, saatin nasıl geçtiğini anlamazdık. Aynı yılda ve yaklaşık iki ay arayla doğduğumuzu o İzmir sohbetlerinden birinde öğrenmiştim….
Son zamanlarda sıklıkla önerdiğim bir kitap var. İletişim Yayınları’ndan çıkan ve Sibel Öz imzası taşıyan bir kitap: “Oyuncu – Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız: Adile Naşit” Sibel Öz, nitelikli tez çalışmasının üstüne yoğun bir çalışma süreci daha geçirmiş ve ortaya nefis bir kitap çıkmış. Sadece bir Adile Naşit biyografisi ve onun Yeşilçam sistemi içindeki varlığı değil okuduğumuz. Yeşilçam’ın kuruluşundan 80’lerin başına kadar kurulan sistem ve bütün bu sürecin tarihsel arka planı. Samimiyetle söyleyeyim, okumaya doyamadım. Kitabın 81.sayfasında uzun uzun baktığım…
Burak Göral’ın beş yıllık hayali-emeği sonunda kitap oldu. “ÇOCUKLA SİNEMA – Çocuklarınız İçin Film Seçme Rehberi”, Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Burak, eski dost. Bu kitaba nasıl çalıştığını çok iyi biliyorum. Her daim destekçisi ve düşünce ortağı olan karısı Emel Göral ile bu düşünceyi bir kitap, bir dijital yapı olmanın ötesine taşıdılar geçen beş yıl içinde. Bence “Çocukla Sinema” ebeveynler için bir düşünce ve sanat üretimi platformu. Sanat üretimi derken ne demek istediğimi açıklayayım. Biraz da iğne-çuvaldız hesabı yaparak… Çevremde çocuğuna…
Damla Sönmez‘le “Sibel” filmi gösterime girdiğinde Noktalı Virgül için buluştuk. Sadece bu film nedeniyle değil, yakın gelecekte yapacakları nedeniyle de çok heyecanlıydı Damla. Yoğun temposuna rağmen yorgun değildi. Çalışmayı, üretmeyi o kadar seviyor ki Damla, yorulmuyor. Allianz Motto Müzik’teki sohbetin tamamını merak edenleri buraya alabiliriz. ‘’ Kültür, coğrafya, din, dil, ırk, cinsiyet fark etmeden ufak duygular var hepimizin konuşabilmesine sebep olan.’’ YK: Damla Sönmez’le birlikteyiz. Bu sene özellikle ‘Sibel’ için çok yoğun bir çalışma yaptın. Sana geliş hikayesini biraz anlatır…
Artık Fil Uçuşu’nun bir Berlin muhabiri var: Begüm Bakırcı Yıllardır pek çok projede birlikte çalıştığım Begüm, bir süre Berlin’de yaşayacak. Bir gün onunla yaptığımız işleri de yazarım belki. Çünkü bugüne kadar birlikte iş yaptığım en çalışkan ve en zeki insanlardan biridir Begüm. Zaten Berlin’e gidince de duramadı, ayağının tozuyla Fil Uçuşu için de çalışmaya başladı. Kısa süre sonra çok daha fazla haberle karşımızda olacak. Ama hız kesmeden konuya girdi ve Berlin Film Festivali’ne şöyle bir göz attı. Berlinale’nin bu yılki…
“Müzik konusunda kendimi gerçekten yetersiz hissediyorum,” dedi bir arkadaşım. Sözünü ettiği yetersizlik “müzik bilgisi”ne dair yetersizlikti elbette. Ama tuhaf olan, bu yetersizlik hissinin, müzikle arasında bir mesafe koymasıydı. Sohbet derinleştikçe, arkadaşımın derdi netlik kazandı. “Okuduğum, izlediğim, dinlediğim eser hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum,” diyordu. “Okuduğun romanın yazarı, izlediğin tablonun ressamı ya da dinlediğin müziğin bestecisi hakkında bilgi edinmek mi?” dedim. “Bütün bunlardan fazlası gerekiyor o eserle ilişkimi belirlemem için,” dedi. “Tarihsel bağlama da oturtmalıyım. Entelektüel etkilerini araştırmalıyım. Öncüllerini bilmeliyim. Diğer…
“Ahlat Ağacı” hakkında çok değerli yazılar yazıldı. Çoğunu okudum, çoğu zihnimi açtı. Filme, bu kadar farklı ve zihin açıcı yazılar yazdırdığı için de teşekkür etmeliyiz. Bu yazılar içinde, beğenisi tavanda olan da vardı, ortalarda olan da. Katılmadığı ya da beğenmediği bölümleri, nedenleriyle, tane tane anlatan da. Bir düşünce değil de, bir durum üstünden yazılmış olduğu için manasız bulduğum yazılar da okudum. Ben de, karınca kararınca, Arka Pencere Mecmua‘nın Haziran 2018 tarihli nüshası için bir yazı kaleme aldım. Ama “Ahlat Ağacı”…