Jane Birkin’in İstanbul’la tanışma hikayesi ilginç ve sıcak. İlk kez kızı Lou ile gelmiş buraya. Bir gün bir dünya haritası çıkarmış ve Lou’ya bir iğne verip “Bunu istediğin yere sapla, seni oraya götüreceğim,” demiş. Bu çocukça oyunun sonunda iğne İstanbul’a saplanınca, ana-kızın rotası belli olmuş. “Ben İstanbul’a aşık oldum,” diyor. Jane Birkin, Ekim ayında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin açılış töreni için geldiğinde NTV’de yayınlanan Cumartesi adlı programımızın ekibinden Emrah Kolukısa ve ben bir sohbet olanağı bulmuştuk, bir bakışta kendine hayran bırakan bu müthiş isimle. Daha önce de söyleşi yapmıştım Jane Birkin’le. O kadar doğal, o kadar içten, o kadar sıcak ki, insan karşısında bir dünya yıldızı olduğunu, 2001’de İngiliz Kraliyet Nişanı ve daha sonra da Fransa Cumhuriyet Nişanına layık görülmüş bir isimle konuştuğunu unutuyor. İlgisini çeken her sözü sayfaları el yazısıyla dolu not defterine kaydeden, karşısındaki kişiyi can kulağıyla dinleyen, Hermes’in kendisi için ürettiği Birkin Bag’ini diktanın hüküm sürdüğü Burma’ya dair politik mesajlarla süsleyen hayat dolu bir kadın. Orijinal Birkin Bag’in internetteki bir açık artırmada Japon Kızılhaç’ı yararına 165bin dolara satıldığını söylerken gözleri parlıyor. Dünyanın sorunları onun da sorunları. Sermayeyi şöhreti üstünden dünya sorunlarının bir parçası haline getirmek onu mutlu ediyor. Müzikle iç içe olmasını tam da bu yüzden önemsiyor ve “Müzik, dünyayı gezmek için iyi bir pasaport,” diyor. O pasaportla yardım götürebileceği her yere koşuyor.
Birkin’in, 18 ve 19 Ocak’ta, iki gün üst üste Babylon’da verdiği konserlerin de amacı yardım. Bu iki konserin tüm geliri Japonya depreminde zarar görenlere gitti. Üstelik Birkin’e eşlik edecek müzisyenler de Japonya’dan geldi: Piyanoda Nobuyuki Nakajima, kemanda Hoshiko Yamane, davulda Ichiro Onoe ve nefeslilerde Takuma Sakamoto. Kadro bir an bile aksamayan bir makine gibi çaldı konser boyunca, üstelik Birkin’in sahneden sıcak varlığına eşlik etmek konusunda da kararlı davrandılar. Özellikle Hoshiko Yamane ile (Babylon’u turlayışı harikaydı) alışverişi gayet iyiydi. Konserin ilk dakikalarında biraz yorgun gibi gelmişti gözüme; yanılmışım. Gece ilerledikçe rahatladı ve dinleyicisini de şarkıların bir parçası haline getirmeyi başardı hızla. Fransızca bilmediğim için kendimi eksik hissettiğim bir koser oldu. Jane Birkin, bu iki gecede tamamen Serge Gainsbourg’a ait parçaları söyledi. Antalya’daki sohbetimizde “Serge öleli 20 yıl, Melody Nelson çıkalı 40 yıl oldu. O zaman albüm hiç satılmamıştı şimdiyse Fransa’nın en iyi albümlerinden biri olduğu söyleniyor. Ben de albümün 40.yılı kapsamında bir turneye çıkıyorum ve İstanbul’a bu turneyle geleceğim için çok heyecanlıyım,” demişti. Jane Birkin’in heyecanı bizim heyecanımızdır. Hep birlikte “Je t’aime…… moi non plus”…