Daha dün akşam bir sohbette kulak misafiri oldum; falancalar da Berlin yolcusuymuş.
Eski bir Berlinsever olarak, bu hikayeleri her duyduğumda aklıma Kreuzberg’deki taksi şoförü geliyor. Beş ya da altı yıl önceydi. “Küçük İstanbul” olarak bilinen semtte sohbet ediyorduk. Aydın’dan İstanbul’a oradan da Berlin’e göçmüş. Uzun hikayesini güzel anlatıyordu. Aşk, parasızlık, evlilik, kaçak işçilik, ırkçılıkla mücadele… Ve çok daha fazlası.
“Bir heyecanla gelir fiyatları yükseltip giderler abi,” demişti. “Geçen ay İstanbul’daydım. Cihangir’e ne yaptılarsa, aynını Karaköy’e yapmaya başlamışlar. Bizim Tophane’yi tanıyamadım vallahi, ne o kafeler falan… Burada da durum farklı değil. Ne kadar ressam, tiyatrocu falan varsa Kreuzberg’e taşınmaya başladı. Rahat yer burası tabii. Onların derdi rahatlıktan çok ucuzluk. Ama bizimkileri tanımıyorlar. Millet gelmeye başladıkça, bizimkiler bindirdiler kiraları. Fiyatlar iki-üç katına çıktı bir yılda. Türk aklı başka işliyor. Kiradan alıyor parasını, şehrin dışına taşınıyor, aradaki kârına bakıyor. Sonuçta ne oldu? Kreuzberg, Berlin’in en pahalı semti olmaya koşuyor…”
Berlin sohbetinin ve bizim taksicinin sosyo-ekonomik değerlendirmelerinin aklıma düşürdüğü konu ise bambaşka: Kat Frankie.
Gerçekten de on yıldan eski bir zaman diliminde daha ucuzdu Berlin. Hele hele Kreuzberg.
Kat Frankie’nin 2004 yılında, Avustralya’daki işle müzik arasındaki bölünmüş yaşamını geride bırakıp Berlin’e gelme nedenlerinden biri de bu zaten. Daha özgürlükçü bir sanat ortamında, daha ucuza yaşayabilmek. Ve iş dünyasının çerçevesini kırıp sadece müzik yapmak.
2006’da ilk albümü yayınlandığından beri, dikkat çeken bir isim Kat Frankie. Yaptığı çok yönlü müziğin Türkiye’de de hatırı sayılır bir dinleyicisi var.
Kat Frankie, Avustralyalı bir müzisyen. 1978, Sydney doğumlu. Altı yaşında ilk bestelerini yapmaya başlamış. Biraz da annesinin etkisiyle Simon&Garfunkel ve Caryl Simon dinleyerek geçmiş o yılları.
Üniversite yılları güzel sanatlar eğitimiyle geçmiş. O yıllarda, PJ HArvey ve Fiona Apple etkileri de var üstünde. Anlayacağınız, işin ucu dolaylı da olsa Nick Cave’e dayanıyor yine.
Sonrası biraz iş güç. Biraz müzik. Derken Berlin yılları ve sonrası…
2010 tarihli “The Dance Of A Stranger Heart” albümünün,
şimdiden yürek dağlayan klasikler listesine girmiş şarkısı People’ı bir kere
dinleyenin bir süre kendine gelemediği, tecrübeyle sabittir.
Kat Frankie’nin uzmanlaşmış dinleyicileri bu satırlara
burun kıvırabilir. “Bize en popüler şarkısıyla gelme,” diyenler olabilir. Böyle özel müzisyenlerin uzman dinleyicilerinden gelen her cümleye razıyım. Emek vermek, biraz kibir gerektirir. Kabulümdür.
Kat Frankie, 25 Şubat tarihinde Salon İKSV‘de olacak.
Kontrbas, gitar, piyano ve diğer enstrümanlarıyla Kat geliyor.
Solo konseri öncesinde tadımlık bir şarkı da TVNoir katdından geliyor.