Lukas Dhont imzalı Kız (Girl), ergenlik filmlerinin bütün kalıplarını altüst ediyor. Üstelik bunu, zorlu bir hikaye örgüsünün içinde sükûnetini bozmadan yapıyor. 15 yaşında bir trans birey olan Lara’nın hikayesini, duygu sömürüsüne kapı aralamadan aktarmak kolay değil ne de olsa…
Büyüme hikayelerinin “baskıcı aile, anlamaktan uzak yetişkinler, şiddete yatkın yaşıtlar” klişelerini elinin tersiyle iten film, psikolojik derinliğiyle izleyiciyi de hesaplaşma alanının içinde tutuyor. Erkek bedenini bir an önce terk etmek isteyen Lara’nın psikolojik sıkışmışlığı, kararlarına saygı duyan ve yönelimi konusunda sabır gerektiren bir süreci paylaşan yetişkinler evreninden çok yaşıtlarının arasında kendini gösteriyor. Ama yönetmen Lukas Dhont, Angelo Tijssens’le birlikte yazdığı senaryoda da, kamera kullanımında da bu sıkışmışlığın bir sömürüye dönmesine izin vermiyor. Filmin en keskin bölümlerinden doğum günü sahnesi bile, yıkıcı olmaktan çok, izleyicinin kendi tepkisini ölçmesi için bir aracıya dönüşüyor. Bütün bu hesaplaşmalar, sarsıcı finale giden yolsa Lara’yı daha derinden anlamamızı sağlıyor. Lara’nın iyi bir balerin olma çabası, kendini her anlamda bir kadın olarak gösterme tutkusu olarak acılı bir sürece ortak ediyor biz izleyenleri.
Filmi henüz izlememiş olanlar şu son yazacağım satırı okumayabilir.
Lara’nın dans sahnelerinde etkileyici balerin topuzlarıyla dikkat çeken o sarı saçlarını kestirdiğini gördüğümüz o final yürüyüşü, etkili bir son olarak kalacak hafızalarımızda.
Merhaba Yekta bey, tavsiyenizi dikkate alıp filmi izledim. Zevkli seçiminiz için teşekkür ederim. Rica etsem e-posta kutunuza bakabilir misiniz? Teşekkür ederim 🙂