Koray Kaya: On iki yaşında bir çocuk…

Bu fotoğraf 12 yaşında bir çocuğa ait. Koray Kaya. Koray’ın başka hiçbir fotoğrafı olmayacak.

Koray 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli‘nde yanarak, yakılarak, boğularak, acı çekerek, ne olduğunu anlamayarak öldü. Öldürüldü.

Yemek yemeyi ve bisiklete binmeyi severmiş Koray. “Az ye yoksa kızlar seni beğenmez,” derlermiş ablaları, ağabeyleri. Koray’ın kızlarla fotoğrafları olmayacak. Yaşasaydı, öldürülmeseydi 29 yaşında olacaktı bugün. Belki de çocuklarıyla çektirdiği bir fotoğrafı evinin başköşesine koyacaktı. Olmayacak. Koray’ın başka hiçbir fotoğrafı olmayacak.

Koray’ın son fotoğrafı bu. Orada alevlerin arasında, Madımak Oteli’nde. Gelmeyen (ve gelmeyecek olan) yardımın umuduyla bekliyor. Çevresindekiler onu umutlandırmaya çalışıyor belki de. Saatlerce yerinden kıpırdamayacak garnizon komutanının bu insanlık dışı katliama “Dur!” diyeceğine inandıklarını söylüyorlar. “Asker, polis, devlet,” diyorlar, hepsinin de o anda sadece ölümlerini seyrettiklerini bilmeden. “İnsanlık,” diyorlar, çoktan öldüğünü bilmeden. O gün orada, geçen saatlerde umut da yanıyor, insanlık gibi. Bu Koray’ın son fotoğrafı.

Madımak Oteli bir müze olmalı, elbette olmalı. Ama bunun adaleti sağlayacağı sanılmamalı. 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta yaşananlar (toplumun hangi kesiminden olursa olsun, hiçbir dinin-dilin-cinsiyetin-mezhebin-ırkın, hadi diyeceğimizi diyelim insan olduğunu düşünen hiç kimsenin kabul edemeyeceği o olaylar) aradan 17 yıl geçse de aklımızda. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Madımak Oteli’nin bir müzeye dönüştürülmesini istediğini dile getiriyor. “Ancak engeller var,” diyor. Öncelikle otelin kamulaştırılması gerekiyor. Gelinen son durum, bildiğim kadarıyla şöyle: Madımak Oteli’nin kamulaştırılması sürecinin başladığı 17 Haziran 2010 tarihinde Sivas valisi Ali Kolat tarafından duyuruldu. Ancak otelin kamulaştırılması bedeli konusunda otel sahipleri ile Sivas İl Özel İdare Sekreterliği’nin kamulaştırma bedeli üzerinde uzlaşmaya varılamaması nedeniyle son kararı Sivas Asliye Hukuk Mahkemesi’nden çıkacak karar belirleyecek. Sorunu tekrar etmeli: “…kamulaştırma bedeli üzerinde uzlaşmaya varılamaması nedeniyle…” Artık yeter, hâlâ ufak hesapların yapıldığı bir hikâye dinlemeyelim: İnsanlık tarihi büyük bir bedel ödedi o günü yaşayarak, şimdi de, bedel neyse ödensin ki Madımak Oteli bir an önce müze olsun.

Asım Bezirci, Metin Altıok, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin… Ahmet, Serpil, Erdal, Belkıs, Carina…

Bu isimleri unutmayalım; unutturmayalım…

* Muhibe Akarsu – 35 yaşında, Muhlis Akarsu’nun eşi
* Muhlis Akarsu – 45 yaşında, sanatçı
* Gülender Aka – 25 yaşında
* Metin Altıok – 52 yaşında, şair, yazar
* Ahmet Alan – 22 yaşında
* Mehmet Atay – 25 yaşında, gazeteci
* Sehergül Ateş – 30 yaşında
* Behçet Aysan – 44 yaşında, şair
* Erdal Ayrancı – 35 yaşında
* Asım Bezirci – 66 yaşında araştırmacı, yazar
* Belkıs Çakır- 18 yaşında
* Serpil Canik – 19 yaşında
* Muammer Çiçek – 26 yaşında, aktör
* Nesimi Çimen – 67 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası
* Carina Cuanna – 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
* Serkan Doğan – 19 yaşında
* Hasret Gültekin – 22 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi
* Ozan Türkyılmaz -20 yaşında,araştırmacı, tarihçi
* Murat Güneş Murat Gündüz – 22 yaşında
* Gülsüm Karababa – 25 yaşında
* Uğur Kaynar – 37 yaşında, şair
* Asaf Koçak – 35 yaşında, karikatürist
* Koray Kaya – 12 yaşında
* Menekşe Kaya – 17 yaşında
* Handan Metin – 20 yaşında
* Sait Metin – 23 yaşında
* Huriye Özkan – 22 yaşında
* Yeşim Özkan – 20 yaşında
* Ahmet Öztürk – 21 yaşında
* Nurcan Şahin – 18 yaşında
* Özlem Şahin – 17 yaşında
* Asuman Sivri – 16 yaşında
* Yasemin Sivri – 19 yaşında
* Edibe Sulari – 40 yaşında, sanatçı
* İnci Türk – 22 yaşında
* Kenan Yılmaz – 21 yaşında

Yorumlar (14)

Bu isimleri ve yaşları buraya koyman ve bugün 2. defa bunları okumam bana hiç iyi gelmedi. Ne tuhaftır bilir misin Sivas'lıyım dediğimde bir yanımın sızlaması…
Son aylar hiç iyi gelmedi. Ne bana ne bu ülkeye. Zaman her geçtiğinde geride kalan yüzlerce tarih olayı ve tarifsiz acılar. 1993 yılı ne acayip bir yıldı. Hatırlayarak ve hatırlatarak geçmeli günleri.

"Metin Altıok'tan alıntı yapayım. Ne tuhaftır şairin birçok şiirinde yangınlardan bahsetmesi. Hayatın ironisi işte:

Bana delik deşik bir yürekle
Pası küflü, çürümeyi söyle.
Yangın yerlerinin katran gözyaşlarını,
Bana göçüğün kırık kemiklerini,
Sancısını suyun, rüzgarın yırtık yerini
Ve bunlardan payına düşeni söyle.
Ne kadarı kaldı babandan,
Sen ne ekledin üstüne,
Acının sana getirdiği ürem ne?
Şair bana mutluluktan söz etme,
Beyaz baston kullanan bir dille. "

Sevgimle ve tüm saygımla anıyorum ölenleri…

kendimi yorum yapmaya layık bulmuyorum,utandım,suçlu hissettim,sustum bu ülkede yaşamak isteyince çok kolay oluyor.

Bu gün 2 Temmuz.. yAnma günü…

unutmuyoruz, ve o katliamı yapanlar adına hala biz utanıyoruz …

Sabahtan beri Sezen Aksudan Kavakları dinliyorum..Metin Altıok şiiri.Boğazım düğümleniyor..

ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa

" Madımak Oteli bir müze olmalı, elbette olmalı. Ama bunun adaleti sağlayacağı sanılmamalı."

17 yıl önce, kameralara yansıyan, dehşete kapılmışçasına izlediğimiz ve “hâlâ” söndürülemeyen yangının sönmesi mümkün mü? O günden beri Behçet Aysan’ın dediği gibi “yaralı ve yayan yürümektedir yaşam”

Ben dokunsalar ağlayacak haldeyim ya siz?

Biliyor musunuz, Almanlar II. Dünya Savaşı'nı, orda yaptıklarını hep hatırlamak ve hatırlatmak için her gün en az bir kanalda bununla ilgili bir film ya da belgesel yayınlıyorlar.

Unutmak insanoğlunun en iyi becerdiği şey. İkincisi de görmezden gelme olmalı diye düşünüyorum. Toplumumuzda Madımak Oteli katliamına ve diğerlerine karşı iki kesim oluşmuş -farkında olan azınlığı bu grupların dışında tutuyorum-. Biri unutanlar diğeri görmezden gelenler, ya da umursamayanlar. Ama bir Police şarkısında dediği gibi "truth hits everbody: Gerçek herkesi vurur". Unutkanlıklık ve görmezden gelme hastalıklarından kurtulmadan dinmeyecek acılar. Ne tuhaf, oysa biz şu sıralar Madımak Oteli'nin yalnızca 1. katı mı hepsi mi müze yapılabilir diye tartışıyoruz! Gene de her şeye rağmen inanıyorum ki bir gün hepimiz, yalnızca bir kısmımız değil hepimiz hatırlayacak, utanacak, kabüllenecek, özür dileyecek ve yanlışları düzeltmek için çabalayacağız.

Hatırlattığınız için teşekkürler.

Geçen yıla kadar otelin giriş katında bir kebapçı dükkanı vardı. Sonra Kültür Bakanlığı müdahalesiyle kapatıldığını okudum.

En iyisi Fazıl Say'ı da alıp gitmek galiba!

Yoruyosun beni Türkiye…

blog sayfanızla yeni tanıştım ve uzunca bir süre ayrılamadım. kendi blog'um beğendiğim bloglar arasında hemen yerini aldı.

toplum içinde derin bir yara sivas katliamı ve karanlık noktaları açığa çıkarılmadıkça yüz karası olmaya devam edicek.

sorun mezhep sorunundan öte bir düşünce özgürlüğü sorunudur.

yapılanların etik,ahlaki ya da dinsel hiçbir açıklaması yoktur.

ölenler geri gelir mi,ailelerin acısı diner mi?
belki de daha önemlisi bugün bir madımak daha yaşanmayacağını kim garanti edebilir?
17 sene geçmiş üzerinden ve hala yaraları sarmak yerine yeni yaralar açıyoruz,açılmış yaraları deşiyoruz! saygılarımla

İçim sızlayarak okudum….
Yapanın yanına kar kalıyor….

17 degil 170 yil gecsede acimiz dinmez…
gunahlari Alevi olmak mi idi? Yaksalar da yiksalar da biz yok olmayacagiz ki.. bunu anlamiyanlar kendini yaksinlar. Sonra Allaha inandiklarini soylerler. Onlarin Allah katinda yerleri olamaz ki!

Alla katledilen tum canlarimi rahmet eylesin, topraklari bol, mekanlari cennet olsun.

Hatirlamiyacagiz sizi, cunku unutmayacagiz hic birinizi.

İnsanliğimdan utaniyorum.. Neden elimden birşey gelmiyor, bunlari yapanlari sadece biz mi insan olarak görmüyoruz? Ateş sadece düştüğü yeri yakmasin artik, hepimizin kaybi bu değerli insanlar lütfen hatirlayalim unutturmayalim bu vahşeti.

bir yorum bırakın