Mine Söğüt’ten bir edebiyat battaniyesi

Kaybetmeyi, kazanmanın bir karşılığı olarak ortaya koymuyor Mine Söğüt. Kazananlar dünyasının öteki ucunda değil kaybedenlerin dünyası onun metinlerinde. Kaybetmenin gücünü, düzenin egemen diline karşı konumlandırıyor; karakterler, nesneler, simgeler dünyasında. Sorguluyor Mine Söğüt. O egemen dilin bütün kalıplarını kıran ters yüz eden bir dille. Edebiyatının ana hattını kendine özgü bir dil üstünden çiziyor. Sevim Burak’tan Sevgi Soysal’a, Tomris Uyar’dan Selçuk Baran’a çizilebilecek bir çizgi getiriyor okurunun aklına. Sadece bu usta kadın yazarlarla sınırlı bir edebi fotoğraflar albümü değil onun satırlarıyla zihnimize düşen. Vüs’at O.Bener, Feyyaz Kayacan, Bilge Karasu… daha nice isim düşüyor sayfalardan okurluk yolculuğumuza. Son kitabı Deli Kadın Hikâyeleri’nde yine kendine has, etkileyici ve zihin açıcı bir dil dünyası var. Bahadır Baruter’in her biri ayrı hikâye yazdıran desenleriyle, hikâyelerin önünde birer yer gösterici edasıyla yürüyen dizeleriyle yirmi bir parçalı el işi bir battaniye. Edebiyatla, hikâyeyle ısınmak ve delilikle yüzleşmek isteyen okurların altına saklanacakları bir battaniye.

Yorumlar (1)

"girdiği kabın şeklini alan su, geçtiği yolların rengini de çalarmış." (idefix bilgi notundan)

sevgili mine söğüt'ün "madam arthur bey" ile "şahbaz'ın harikulade yılı" adlı kitaplarını okudum ve sevdim. "kırmızı zaman" da okumayı planladığım kitaplarından biri. "deli kadın hikayeleri" tematik bir derleme gibi göründü ilkin. meğer kendi hikayeleriymiş. ilk fırsatta okuyabilmek dileğiyle.

bir yorum bırakın