21 Ağustos’ta Parkorman’da gerçekleşecek ve İKSV imzalı Nick Cave & The Bad Seeds konserinin olası şarkı listesine göre bir “dinleme rehberi” hazırlayayım dedim. Elbette bu kişisel bir rehberdir. Siz bana takılmayın, sonuçta bir konseri nasıl izleyeceğine, hangi duygularla dinleyeceğine, nasıl eğleneceğine ya da hangi duygu hallerine gireceğine kişi kendisi karar verir. Ama biraz ipucu da kimseyi bozmaz herhalde.
- Get ready for love
Konsere yüksek tonlardan giriyoruz. 2004 tarihli Abattoir Blues / The Lyre of Orpheus albümünün açılış şarkısıyla tanrısal bir aşkı kutsayarak ve biraz da yerimizde zıplayarak başlayacağız belli ki. George Vjestica bu şarkıda Telecaster kullanır diye düşünüyorum nedense. Ama bizim gözümüz daha çok geri vokal grubunda ve sahnede bir oraya bir buraya koşan Nick Cave’de olacak. Aşka hazır olun ve onu övün!
- There she goes, my beautiful World
Nick Cave’in ilham kaynaklarına selam gönderdiği şarkıda Nabokov’dan Marx’a, Dylan Thomas’tan Gaugin’e bir geçit töreni var. Bizim için de ilk şarkının “zıplama temposu” devam ediyor olacak. Warren Ellis bu şarkıda kendini göstermeye başlayacaktır, hareketlerini kaçırmayalım. İlk iki şarkıda Larry Mullins’in davuluna dikkat; sarsar!
- From Her to Eternity
Konserin törene dönmeye başlayacağı şarkı. Cave’in piyanosunun başına geçip yol vereceği, sonra da seyirciye “dokunmaya” başlayacağı şarkıda, The Bad Seeds üyeleri “sertlik dozunu” artıracaktır. James Sclavunos’un vibrafonu “dövdüğü” anlara dikkat. Gitarda pedalların katkısını iyice duymaya başlayacağız. (Meraklısına not electro Harmonix, MCR, Boss ağırlıklı bir pedal seti var) Benim gözüm yine Ellis’te olacak.
- O Children
Nick Cave piyanosunun başına bu şarkıyla geçerse, dertlerden dert beğenelim. İki çocuğunu kaybetmiş bir babanın karanlığı yayılacak hepimize. “Oh, children / We have the answer to all your fears” dediği anda fena olabiliriz. Kolay dinlenir ve seyirciyi hemen avcuna alacak bir balad bu. Warren Ellis’in kemanına dikkat.
- Jubilee Street
2013 tarihli muhteşem Push The Sky Away albümünden çok sevdiğim bir şarkıdır bu. Ön sıralarda olanlar hazır olsunlar, Cave bu şarkıyı seyircisine dokunarak söyler diye düşünüyorum. Şarkı sıralaması böyle olursa, bir önceki şarkıyla girdiği ruh halini bize aşılamak konusunda ısrarcı davranacak. Aslında bence ısrar etmesine gerek yok, biz zaten çoktan oralarda olacağız.
- Bright Horses
Helsinki’deki Flow Festival’de Nick Cave’i izleyen dostum Murat Abbas, bu şarkı sırasında “dağıldığını” söyledi. Bir müzik ve konser uzmanı olarak kolay kolay böyle yorumlar yapmaz. Onun bir bildiği vardır diyerek, bu şarkıyla ilgili bir yorum yapmıyorum. Bekleyeceğim ve göreceğim.
- I Need You
“Çünkü sen ayaktayken, hiçbir şey önemli değil gerçekten” diyen bir şarkıda Nick Cave tek başına piyanosunun başındayken ne hale geliriz acaba?
- Waiting for You
İki ağır baladı arka arkaya söyler mi, söylerse ikisinde de solo piyanoyu mu tercih eder bilemiyorum. Bu arada bir tahminim de Nick Cave’in seyirciyle kuracağı diyalog üstüne; Şarkı aralarında o anda seyirciden gelen tepkilere, sahneye laf atmalara göre konuşacaktır diye düşünüyorum. Bu aralarda durmadan sevdiğimiz şarkıları söylemesi için bağırmamız karşılığını bulmayacaktır. Listenin dışına çıkmıyorlar pek.
- Carnage
Cave – Ellis ortaklığının harika verimi bir şarkı bu. Warren Ellis steel gitarını kucağına yatırıp oturur sanırım. Bu şarkı instagram hikayelerinin havada uçuşacağı bir şarkı olabilir
- Tupelo
Hep birlikte “Looka yonder / A big black cloud come” demeye hazırlanalım. Alkışla ritm tutmak da fena fikir değil. Baladların havasından törensel havaya geçiş. Nasıl bir sahne düzeni olacak bilmiyorum ama Nick Cave bu şarkıda kesinlikle ulaşabildiği yere kadar seyircinin arasında olur sanırım. Konserin ikinci fazı bu şarkıyla başlar.
- Red Right Hand
Peaky Blinders çetesi hazır mı? James Sclavunos o çana “çınnn” diye vurduğu anda alan dağılır bence. Bağırmaya hazır olun, başka da yorumum yok.
- The Mercy Seat
Cave’in 1988 tarihli şarkısı. O zamandan beri asla eskimedi bu şarkı. Deri ceketten takım elbiseye geçiş, şarkının ruhunu değiştirmedi. Dileyen konser öncesi ya da sonrası Johnny Cash yorumunu dinleyebilir. Açıkçası bu yorumu o kadar dinledim ki, şarkının orijinal hali kayboldu bende. Yeniden hatırlamak için bu konser iyi bir fırsat olacak.
- The Ship Song
“Gel gemilerini etrafımda gezdir / Ve köprülerini yak / Biraz tarih yazıyoruz bebeğim” diyecek Cave. George Vjestica, Gibson akustik gitarını asar boynuna, Carly Paradis, tuşlara sakince dokunur. Cave piyanoda, Ellis gitarda olur. Seyirci nakaratı birlikte söyler: “Come sail your ships around me / And burn your bridges down / We make a little history, baby / Every time you come around”
- Higgs Boson Blues
Yine Push The Sky Away albümünden, yine çok bilinen bir şarkı. Higgs parçacığından yani “Tanrı parçacığı” olarak bilinen kütleler olmayan yapılara kütle kazandıran mekanizmayı alıp, ondan bir şarkı yapan adama saygı duyacağımız anlar. Kişisel tahminim bu şarkı boyunca Nick Cave sahnede değil, seyircinin arasında olacak.
- City of Refuge
Nick Cave tekmeleri havada uçuşmaya başlar. Blues’da girdiğimiz ayin havasından yine pogo kafasına geçiyoruz. Bütün o karanlıktan bir öfke çıkaracaksak bu şarkıda çıkarabiliriz. Ama yıkıcı bir öfke değil bu, daha çok hesaplaşma diyebiliriz. Cave’in armonikasından çıkan ses gibi tiz bir çığlık var içimizde. Eller havada, alkış ritmi kesintisiz. Sahnede her türlü “harekete” hazır olalım çünkü konserin sonlarına geliyoruz.
- White Elephant
Konserin “bis öncesi” son şarkısı olacağını tahmin ediyorum. Cave- Ellis ortaklığından matkap gibi şarkı. Önceki şarkının cümbüşünden Cave-vari bir finale gidiş. Bu şarkıda neler olur tahmin edemiyorum. Açıkçası bu şarkının ruhunu sahnedekiler değil, seyricinin o anda geleceği hal belirler diye düşünüyorum
Ve alkışlar, sahneye yine çağırmalar sonrasında listeye ekleneceğini tahmin ettiğim şarkılar. Bu tahminleri turun önceki ayaklarındaki şarkı listelerine bakarak yapıyorum.
- Into My Arms
- Vortex
- The Weeping Song
- Ghosteen Speaks
- Henry Lee
- Jack the Ripper
- Rings of Saturn
Bunlar olur ya da olmaz, bilemem. PJ Harvey olmadan nasıl bir Henry Lee olacağını merak ederim açıkçası. Şunu da söyleyeyim Subrina McCalla, Janet Ramus ve Travis Cole’dan oluşan vokal grubu gerçekten mükemmel. Into My Arms çalarsa ben bir köşeye çekilir ve şarkı boyunca kimseyle konuşmam; benim için özeldir. The Weeping Song ve Jack the Ripper, İstanbul’u sallar diye düşünüyorum. Bu şarkıların dışında bir sürpriz olur mu bilemiyorum. Ama Parkorman’ın açık havada yaratacağı atmosfer ve seyircinin sahneye alınacağı bir Push the Sky Away hayal etmekten kendimi alamıyorum.
Dedim ya, bunlar kişisel notlar. Siz nasıl biliyorsanız öyle dinleyin, izleyin. Oralarda bir yerde karşılaşırsak konuşuruz…