Nilüfer Müzik Festivali’nden notlar

Nilüfer Müzik Festivali’nin başlamasına saatler kala tatsız bir haber geldi. Kaymakamlık festivalde kamp kurulmasını yani konaklamayı ve alkol-sigara satışını ve kullanılmasını yasaklamıştı. Nilüfer Belediyesi yetkilileri ve Belediye Başkanı Turgay Erdem hemen devreye girdiler. Sonuçta kamp yapılmasına izin verildi ama alkol yasağı kaldı.

Yani festivalin elinde bir şişe su vardı, başlamasına azıcık zaman kala bu şişe elinden alındı, uzun süren görüşmeler sonrasında da yarısı boşaltılmış olarak geri verildi.

Kimileri kamp hakkının alınmasını zafer olarak tanımladı. Zaten hak olan bir şişe suyun yarısı kurtarıldığı için bayram ilan edilmemeli. Nilüfer’de verilen karar, dilerim bu “iptaller yazı”nın son kararı olur. Bu yapılanlar sadece kutuplaştırmayı derinleştirmeye yarıyor.

Aslında bir şeye daha yarıyor. Karanlık güçlerin ekmeğine yağ sürmeye. Ne zaman yasaklar gelse, karanlık güçler devreye giriyor. Ne oluyor siz alanın içinde bira satışını yasaklayınca? Kontrollü, denetlenebilir, vergilendirilebilir satışı yasaklayınca gün karaborsacıya doğuyor. Konser alanının dışında, karaborsa fiyata bira ve daha sert alkollü içecek satanlar başlıyor ellerini ovuşturmaya. Kimse “ahlaki değerler ve gençlerin sağlığı” demesin. Çünkü bu yasaklar o işe yaramıyor. O gün festival alanı dışındaki tüketimin, festivalde gerçekleşecek olası tüketimden fazla olduğunu düşünüyorum. Konserde bir, bilemedin iki bira içecek gençleri kapı önünde aceleyle iki-üç birayı arka arkaya yuvarlarken gördüm. Ne anladım ben bu işten?

Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem sakin ama kararlı kişiliğiyle bu festivallerin ve Nilüfer Belediyesi çatısı altında gerçekleştirilen çok sayıda kültür-sanat hamlesinin arkasında durmaya devam edecek. Kendisiyle uzun uzun sohbet etme imkanı buldum. Sadece festivaller değil genel olarak Nilüfer’in hayallerini de konuştuk. Yıllardır hayranlıkla takip ettiğim bir yerel yönetim modeli var Nilüfer’de. Üstelik bu sohbette yanımızda Turgay Bey’in eşi Zeynep Erdem de vardı. Zeynep, benim Hayalet Gemi yıllarından tanıdığım, yaklaşık 30 yıllık bir arkadaşım. Kitap fuarlarındaki sohbetlerimize kaldığımız yerden devam ediyor gibiydik o gün. Yücel Balku’yu andık elbette. Semra’yı, Eylül’ü, Şeyda’yı… Anılar…

Başkanla buluşmamızda yanımızda Nilüfer Belediyesi’nin muhteşem ekibi de vardı. Nejla Aslan, Dilhun Gültekin ve Zafer Yıldız’a ayrıca teşekkür etmeliyim. Dilerim onlarla daha uzun sohbetlere de fırsat bulurum. Bursa benim için ayrı bir heyecan; Bursa’da da Nilüfer. O beldenin güzel hikayelerini dinlemeyi seviyorum.

Nilüfer Müzik Festivali basın ekibinden bir kulis hatırası

Festivale katılan basın ekibi “on numara beş yıldız” bir ekipti. Eski dostları görmek ve yeni isimlerle tanışmak iyi geldi. Murat Beşer yine çok güldürdü. Murat Meriç‘le her sohbetimde zihnim açılıyor. Ayrıca konserleri onunla zıplaya zıplaya izlemek de pek güzeldi. Tolga Akyıldız‘ı bulunca hemen bir terapi seansı yaptık. Alper Bahçekapılı, İpek Atcan, Melis Danişmend, Ece Ulusum, Sinem Vural, Gizem Ertürk, Aysung Can, Belemir Çelebi, Busenaz Bilici, Zeynep Küçükaras ve şu anda adlarını unuttuğum varsa kendilerinden özür dileyeceğim ekiple pek güzel zaman geçirdik. Arada bir böyle buluşmalar çok iyi geliyor insana. Bütün bu operasyonun arkasında benim için özel bir isim vardı: Adem Akçay. Adem süreç boyunca benimle öyle güzel ilgilendi ki, ayrı bir alkış yollamalıyım ona.

Fesitvalin ağır topu Birmingham çıkışlı grup Editors idi. Grup sahnenin de festivalin de hakkını verdi. Bence yılın en iyi konserlerinden biriydi. Heart Attack, The Racing Rats, Papillon, Frankenstein, Magazine, Karma Climb, Violence; No Harm, An End Has a Start, Blood, Kiss, Sugar, Smokers Outside the Hospital Doors… Süper bir “set list” ile ve muhteşem bir sahne enerjisiyle, festival alanında parladılar. Tom Smith etkileyici bir lider ve çok iyi müzisyen. Justin Lockey‘in gitarları da nefisti ama özellikle Ed Lay‘in davuluna bayıldım. Editors müziğinde metronom gibi vuran, basit ama sürekliliği öznemli bir davul var.

Editors’u izlerken şunu düşündüm: Bizde çok iyi müzisyenler yetişiyor ama teknik eleman aynı derecede yetişmiyor. Prodüksiyon amirinden ses mühendisine, ışık tasarımcısından rodi’ye… Aynı sahnede buradan bir grup çıktığında “eh işte” oluyor ve yarım saat sonra teknik kadrosu iyi bir grup çıktığında “harika” oluyorsa bunun nedenini sahne arkasında aramak lazım. Türkiye’de kültür-sanat profesyonellerine daha çok ihtiyacımız var. 

Nilüfer Müzik Festivali’ne bayıldım. Fırsat bulursam her yıl giderim. Festivali güzelleştiren Bursalılara ve festivalcilere şapka çıkarıyorum.

Yorumlar (1)

Ben yerel ve yurtdışında birçok festivale katılmış biri ve bir müziksever olarak Nilüfer festivalini çok beğendim. Tabi yasakçılar insanların ve bizim grubun moralini çok bozdu ama yine de güzeldi. Sanki Alkol içeride satılsa daha az mı içilecekti dediğiniz gibi.. Sanatçılar, sahnelerin amfi tiyatro gibi aşağıda olması, kamp alanının ağaçlar altında olması, içerideki ürünlerin fiyatının oldukça normal olması ve ister sandalyesini atan, ister sahne önüne gidenin rahatça takılabildiği bir ortam olmasını çok beğendim.

bir yorum bırakın