Robin Williams, 2014 yılında bugün hayatına son vermişti. Sekiz yıl geçmiş bu vedanın üstünden. Williams, öldüğünde 63 yaşındaydı. Başarılı, varlıklı ve herkesi güldüren “komik adam”ın böyle veda etmesini anlamaya çalışmıştık günlerce. Çok yazıldı, çok konuşuldu. Hastalığı, bunun getirdiği depresyon, uyuşturucu, intihar eylemi sırasında bilincinin yerinde olmaması, falan filan… Bu söylentilerden bir hikaye yaratmaya çalıştı dünya. Williams’ın derinlerde bir yerde sakladığı hüzünlü haliyle, dertleriyle yüzleşmek işimize gelmiyordu sanki. O hüzün ancak ve ancak bir hastalığın, bir maddenin, depresyonun falan sonucu olabilirdi. Yıllarca “işini” yapan ve işi komedi olduğu için, güle oynaya çalıştığı izlenimi veren birinin sıradan (ve sıra dışı) kaygılarının olmasından rahatsız oluyorduk. Kimileri de “komedyenin dramı”na tutunmaya çalışıyordu; ne de olsa beyazın içinde siyah barındıran hikayeler “iyi satar”.
İntihar konusunda yazarken-çizerken hep dikkatli olmaktan yanayım. Güzellemesi yapılacak – romantikleştirilecek – farklı anlamlarla kutsanacak bir konu değil. (Aynı şeyi genç yaşlarında ölen yetenekli müzisyenler için de düşünürüm, bu konuda yazarken de dikkatli olmak gerekiyor) Anlamaya çalışmakla, bu vedaları bir cesaret (?) olarak tanımlamanın arasında uçurum var.
Robin Williams’ın ölümünü de anlamaya çalışmak istemedi dünya. Kendi işlerine yarayacak bir anlam yüklemek çok daha kolay geldi. Yaşlı intiharlarının farklı bir dinamiği olduğunu söyler psikoloji. Ünlü ve yaşlı olduğunda durum bambaşka. Ama beni bütün bunların içinde en çok ilgilendiren, “yaptığın iş – yaşadığın hayat” dengesizliği. Babam bir komedyendi ve en neşeli anlarında bile içinde bir yerlerde hüzün olduğunu bilirdim. Tanıdığım başka “komik insanlar” oldu böyle yaşayan; mesleği gereği enerjik – komik olan ama yalnız kaldığı her an yüzü gölgelenen insanlar. Kimi zaman bir komedi filmi konuştuktan ya da eğlenceli bir program çekiminden çıktıktan sonra ben de aynı şeyleri düşünürüm: “Ben az önce hüznümü nereye gömdüm?”
İstediğiniz kadar derine gömün, bir yerden yüzeye çıkıyor o hüzün. Robin Williams’ın hüzün buzdağında derinleri hiç görmemişiz belli ki…
Ne zaman bir fotoğrafını görsem bunları düşünüyorum.
ben az önce hüznümü nereye gömdüm…