“Farklıydı Ankara Teğmen Kalmaz İlkokulu. Her şeyden önce siyah önlüklü diğer devlet okullarının aksine mavi rengi tercih ediyordu. Annem elimden tutup götürmüştü. Okula gitmeden okuma yazmayı öğrendiğim için bir ukalalık, bir kendine güven vardı üstümde. Yaşıtlarımdan daha ufak tefek oluşumun eksikliğini, bu bilgiçlikle kapatabileceğimi düşünüyordum herhalde. Üstelik benden yedi yaş büyük ablamın okuluna bir-iki kere gitmiş, o sıralarda oturmanın neye benzediğini keşfetmiştim. Bütün bunlar beni, o en sevilmeyen öğrenci yapıyordu elbette: “Öğretmenin kuzusu”. Neyse ki ruhumun kurt yanı ile kuzu yanı dengedeydi, tahterevalli bir aşağı bir yukarı inip çıktı. Okula başladığı için mutlu olan, zaman geçtikçe bütün o duvarların yarattığı huzursuzluğu damarlarında hisseden çocuklardandım ben. Takdir listeleriyle tekdir listelerini dengeleyen bir öğrenci olacağımı, karatahtaya boyumun yetmediği o ilk gün anlamıştım.”
Radikal’den Burcu Aktaş, okulların açılması nedeniyle bir dosya yaptıklarını ve bazı isimlerden “okula başladığım gün” başlıklı kısa bir yazı istediklerini söyledi. Benden de rica etti. Yazıp yolladım. Bugün -yer sorunu yüzünden bir cümle kısalarak- yayımlanan yazıyı, Fil Uçuşu’nda paylaşıyorum.
ben de okula gitmeden okumayı öğrenenlerdendim. sonra da hep okudum zaten, öğretmeni dinlemedim. kazancım o oldu :))
o zaman sizin şanslı bir öğrenci olduğunuzu söyleye biliriz.yine yaşınızdan büyük bi şey yaptığınızı da söylemek mümkün.bu aslında farklı bi durum çocukların bulndukları yeri anlamaya çalıştıkları noktada siz elinizdeki pusulayla hayatın nasıl oldugunu anlamışsıznız..şanslıymışsınız..
İmza: Meandshadows (yeni imza kaşem budur)
Okula yazılmamdan iki sene önce başladı okul hayatım. Kendinden büyük ablası, abisi olan herkes için böyle olmuştur sanırım. Okula gitmesem de iki yıl gidiyormuş gibi davrandım. Siyah önlüğüm, beyaz yakam, içi dolu okul çantam ile öğrenciye benzediğimi sanırdım, minik bir farkı kaçırmışım; minicik oluşum… Her yıl okulun ilk günü Andımız okunduktan sonra birinci sınıfların arkasına takılır, onlar içeri girene kadar peşlerinden giderdim. Tabi minik ve çok tatlı olduğum için gerçekten okula başlamadığım anlaşılırdı. Yanaklarımı kızartana kadar sıkıp, öpücük yağmuruna tuttukları zaman ise okullu olmadığımı anladılar diye çok gücüme gider, ağlamaya başlardım. Sanal okul dünyamdan çıkıp gerçekten okula başladığım ilk gün ise diğer çocuklar ağlarken, tecrübeliyim diye bilmiş bilmiş davranırdım. Okuma yazmayı kendi kendime öğrendim. Öğretmen ilk derse gelir gelmez: ''Ööyetmenim! Ben okuma biğiyoyuum!'' diye havamı atmıştım. Sınıfın birncisi, bazen de ikincisi seviyelerindeydim. Büyük erkek çocuklarına niye sinir olup, dövdüğmü ise hatırlamıyorum. 🙂
Siyah okul önlüğümün değişik bir kokusu vardı, ''okul-okul'' kokardı. Kırtasiye malzemelerinin ve hayatın ilk sayfalarının okul önlüğüne sinen taptaze kokusu…
Ben de omzumdan düşen, el örgüsü, içi astarlı çantamla elimden abim tutarak götürüldüm Bodrum Ortakent İlkokuluna. Ağzımda hala küçük erkek kardeşim Yusuf'un emziği vardı.Önlüğümde diğer çocuklarınkinden farklı olarak bir de göğüs cebi vardı: emziğimi koymak için tabii ki. Sonraki 30 yıl boyunca anne-babama, hayatımın en önemli günüydü ve siz beni okula götürmediniz, abimle yolladınız diye arıza çıkardım her aklıma geldikçe. nergiz
Yazdıklarınızı okurken aklıma Pıtırcık serisi geldi. Hala arada sırada çıkarır okurum bir kaç öykü. Hangi karakter olurdunuz acaba diye düşündüm. Toraman değil o kesin:-) Herhalde öğretmenin pis kuzusu Çarpım olarak başlayıp, kıyak öyküler anlatan Pıtırcık'a dönüşen bir yoldan bahsedilebilir. Belki arada da herkesin bilyelerini üten Tıngır?
Okula başladığım gün, film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden. Sene 1984. Anneannemin öperek dualarla uğurlaması, kırmızı çantam, ilk gün resmim.
Okula başladığım günün resmi gözümün önünden gitmiyor. Siyah beyaz baskın olsa da; kalemlerim, defterlerim, kitaplarım rengarenk oysa.
Okula başladığım günün kokusu burnumda tütüyor…ve ben burnum inceden inceye sızlayarak yazıyorum bu yazıyı… İzmir burnumda tütüyor…
herkesin ilkokul günlerini nasıl da hatırlayası varmış ;)) itiraf ediyorum ben de, -kimse sormasa da kalem uzatmasa da- ben de mi yazsam diye geçirdim. Nerde o eski ramazanlar gibi oldu biraz…
İlk okul günü unutulur mu? Hayatım o günden sonra hiç bir zaman eskisi gibi olmadı 🙁 Okuldan nefret etmem ama öğretmenlerle hiç bir zaman iyi anlaşamadım. Sevmezlerdi demiycem hiç bilmedim çünkü. Okulda sessiz bir çocuk oldum hep. En arka sıraya oturmazdım çok konuşurdu onlar. Orta sıralarda tek başıma geçirdim ilk okulu. İlk gün sanki bir değnek değdi de kafama hayattan sıkıl bık dedi o derece :D. Aman ya okul işte artk ilk gün son gün farkına bile varamıyorum. Mecburen gidip geliyoruz. İlk gün keşke hiç olmasaydı. Top oynamak isteyen çocuğu aldılar koydular tozlu bir sıraya 'otur burda sesini çıkarma ki öğretmenin kızmasın'dediler ve çekip gittiler. Onca tanımadığım çocuğun arasında bıraktılar. İlk terkedilişim değildi bu bilmedğim yerlerde. Maalesef doğduğundan beri evliya çelebi gibi gezdim durdum. Bizimkiler saolsun yılda bir kez görsem yüzlerini büyük şanstı. Yanlarına da okul yaşıma geldim diye aldılar. İyi ki okul var o zaman. Okulu en çok bu yüzden sevmiştim zaten 🙁