Okurların yüreğinden su gibi fışkıran bir İpekli Mendil

İpekli Mendil.
Uzun süren bir yolculuk ve sonrası…
Fil Uçuşu’nda İpekli Mendil ile ilgili bir yazıya yer vermedim. Oysa, bu blogun da kitabın oluşumuna katkısı var.
Sarnıç Öykü’nün şu anda raflarda olan sayısında, İpekli Mendil’e de yer verildi. Fil Uçuşu’na o yazıyı almak istedim. Çünkü İpekli Mendil ‘i hazırlayanların cümleleri var burada.
İşte Sati Faik’e saygılarımla diye başladığım o yazı ve kitabı hazırlayanların görüşleri…
İçinde öyküler olan bir sözlük: Okumayı, öyküleri sevenler
için, içinden mutluluk geçen bir sahil kasabası demek. Öykülerin izini sürmek,
yazarların dünyasından kaybolmak ve yine öykülerin verdiği pusulayla yeniden
yolunu bulmak.
Romantikleştirmeyeceğim. Ama İpekli Mendil’in hazırlanması
sürecini böyle tarif edebilirim. Uzun zamandır okumak-yazmak konusunda atölye
çalışması yürüttüğüm öğrencilerimle-arkadaşlarımla, birlikte çıktığımız bir
yolculuk. Eşik Cini dergisinin arka sayfalarında başladığım bir çalışmanın,
birlikte üretmeye-emeği paylaşmaya yaptığı yolculuk aynı zamanda.
Peki nedir İpekli Mendil? Öykü sözlüğü demeyi seviyorum ama
bu sadece bir benzetme olur olsa
olsa… Öykümüzdeki nesnelerin, karakterlerin, renklerin ve daha fazlasının
izini sürmek diyorum kimi zaman. Ama bu bir tanımın içine hapsetmek olur,
yeterli değil. Aslında Türkçe yazılmış öykünün tarihinde kişisel bir okuma
çabası demek gerekiyor. Üstelik o kişiselliği, kolektif bir zihinde
oluşturarak. Öykülerin “arka kapak yazıları”, öykülerin izdüşümleri, öykülerden
zihinlere sızanlar ve daha fazlası.
Benim için bu kitabın hazırlanma süreci, en az kendisi kadar
değerli. O yüzden İpekli Mendil denince, fazla gevezelik etmeden, sözü
hazırlayanlara bırakmayı yeğliyorum. Bakalım kitabı hazırlayanlar bu yolculuğu
nasıl tanımlamış.
Ayçin İnci: İpekli Mendil’i oluşturduğumuz
süreçte, mevcut okuma-yazma alışkanlığımın da üzerine çıkarak, daha önce
okumadığım yazarlarla tanışmak gönül dimağımın farkındalığına tebessüm
kondurdu.
Betül Tekeli: Kapadokya’daki yeraltı
şehirlerini bilir misiniz? Oraya ilk gittiğimde inmiştim. İnsanların sığınmak
için oluşturdukları bu dünya beni çok etkilemişti. Kapadokya’ya çok gittim.
Fakat yeraltı şehirlerine tekrar inebilecek kadar kalamadım. Ta ki bambaşka bir
yerde o sığınağı bulana kadar. İpekli Mendil benim için o sığınaklardan biri
oldu.
Billur Özeke: Benim bir hikâyem var mıydı,
olur muydu bilemiyordum ama öykülerle geleceğe bakabilirdim. Yanılmadım da.
Beni sardılar, sarmaladılar. Ağrımı sızıya dönüştürdüler. Eksiktim, gediktim
ama bu serüven boyunca tamamlanmaya başladım.
Cansev Erdemir: İpekli Mendil, yuvarlak bir masa
etrafında yarattığımız beraberlik ve aidiyet duygusunun kolektif bir çalışmaya
dönüşmesi açısından benim için çok önemli.
Dilvin Tüfekçioğlu: Geçtiğimiz dört yıl içinde
yazdığımız/okuduğumuz öyküler, bizlere birbirimizi tanımakla ilgili ipuçları
verdi. Bizlerin de bu kitapta öykücülüğümüzle ilgili ipuçlarını toplayıp
okuyucuya sunduğumuzu düşünüyorum.
Doğan Toryan: Sözcükler arttıkça azaldı hayatın
içinden bir şeyler. Sanki eskileri çıkarıp yenileri koymak gibiydi, takas
gibiydi ya da. İpekli Mendil’de olduğu gibi.
Ebru Tepeler: Bir parçası olmaktan gurur
duyduğum, hep duyacağım bir serüven oldu İpekli Mendil benim için. Artık
okumaya ve yazmaya daha çok iştahlıyım!
Eda Yavaş Demir: Yazarken yaşayacaklarımızı ve
ulaşabileceğimiz yerleri sanırım başlangıçta hayal edememişiz. Bu kitap ile
benim hayallerim genişledi.
Gülda Şahin: İpekli Mendil’in kökleri çok
sağlam, gücünü Türkiye’nin en değerli öykülerinden alıyor ve sürekli dallanıp,
gelişecek, yüzyıllık bir ağaca dönüşecek.
Harika H. Uygur Ülkü: Her bir öykünün özüne girdikçe
kendi kelimelerimizi, kendi rengimizi arar olduk. Benim için bir hikâyenin
özüne dokunmakla, kendi kalbime dokunabilmek aynı değerde paha biçilmez
olmuştu.
İzzetiye Keçeci: Siz hiç bitecek kaygısı ve
hevesiyle bir çalışmada yer aldınız mı? Sonuca hükmetmeksizin, adım adım
ilerlemenin keyfine vardınız mı? O yüzden anlatması çok güç. Bu çalışmada
kitaplara ulaşmanın güçlüğünü tekrar tekrar yaşayıp üzüldüm. Sahafların var
olmasına sevindim. Antolojilerin önemini kavradım.
Jülide Emre: Hayatla ilgili sorgulamalarımın
arttığı bir zamanda aradığım cevabı buldum. Okumak ve yazmakmış o cevap. Tam
cevabı buldum diye sevinirken, bir de İpekli Mendil’imiz oldu.
Lütfi Aydeniz: Sahafların tozlu raflarının
arasında keşfettiğim öykülerin yüzümü aydınlattığını hissettim.
Mehtap Akdeniz: İpekli Mendil’de yer
verdiğimiz  her yazarın maddelerine
ulaşmak için bine yakın kitap okuyan bir ekip olarak kendimizi iyi
hissediyoruz.
Hem de
çok iyi…
Nefin Huvaj: İpekli Mendil’e gebe atölyemiz
başladığında, kızımın doğumuna iki ay vardı. Masada öykü kitapları, elimizde
kalem, herkeste bir heyecan… Bir yandan yaratıcı muhabbet, espriler havada uçuşuyor:
“Güldürmeyin şuracıkta doğuruveririm ha!” derken kızımın peşi sıra geldi
İpekli Mendil.
Özgür Can Öney: Hem öykülerin güzel dünyasını
görmesini, hem de okumak yazmak adına bir araya gelen, yazdıklarıyla aslında
birbirlerine iç dünyalarını samimi olarak açan diğer atölye arkadaşlarımla aynı
havayı solumak… Nihayetinde buradayız; ama bu daha başlangıç.
Pelin Öney: Kocam Özgür’le birlikte devam
ettiğimiz atölye, bizi ilk tanıştığımız günlere, beraber aynı sıralarda
oturduğumuz okul zamanına götürdü. Öykü sözlüğü mezuniyetimiz, İpekli Mendil de
diplomamız gibi oldu.
Özlem Ulus: Bu kitap bana “yazar
okumayı” öğretti. Oyuncuların oynadıkları senaryo karakterlerine
bürünmesine benzer duygular yaşattı. Bir yazarın peşinde öğrenilebileceklerin
sonsuz olduğunu tecrübe etmemi sağladı.
Seda Arkan: Çocukluğumda, gençliğimde,
yaşadığım sevinçlerimi, kalp ağrılarımı yeniden buldum. Keşke tutsaydım dediğim
günlüklerin yerine yazdım.
Servan Güney: Zamansızlıktan yakınırken, bu çalışmayla
günün aslında yirmi beş saat olabildiğini ve o bir saatte neleri keşfedebileceğimi
fark ettim. Evet, öykülerin dünyasında bir yirmi beşinci saat varmış.
Sinem Cerrah: İpekli Mendil, öykülerin
sunduğu deneyimleri paylaşmak demek benim için. Bir yapıyı tasarlar gibi, yer
ve zaman ilişkisinin peşine düşmek, içindeki yaşamları hayal etmek ve bunları
başkalarına aktarmak demek.
Süreyya Duygu Yalçın: İpekli Mendil, bir öyküyü A’dan
Z’ye okumak, kendine bir harf katmak adına yapılmış en güzel deneyimdi.

Yorumlar (1)

gerçek bir emek ürünü. şahane bir çalışma. Hayatın 140 karakterde aktığı günümüzde özellikle gençler için ve bilhassa da buna karşı hem yakalayıcı hem ufuk açıcı bir çalışma olmuş. tam bir başucu kitabı…
herkesi tek tek ama sevgili editörü en çok, gönülden tebrik ederim.

bir yorum bırakın