Prizren’de Yalan Yok

Gitmek istediğimiz yerin geride kaldığını söyleyince “Çevireyim mi?” diyor Gezim. Sözünün arabayı geri vitese takmak ya da U dönüşü yapmak anlamına geldiğinin farkındayız; “Çevirme!” diyoruz. Türkçenin yöreye has kullanımına alışığız. Zaten yola çıkarken “Ne kadar sürer?” dediğimizde, “Uzatmaz!” demesinden sohbetin nasıl ilerleyeceği belli. Ha uzun sürmez demiş, ha uzatmaz. Sonuçta, bal gibi anlaşıyoruz.

Gezim Berisha, üç gündür her ihtiyacımızda yanımıza koşan ve bizi Prizren-Priştine arasında getirip götüren taksi şoförü. 2006 model aracını 3000 avroya almış, hemen taksi yapmış. Araba fiyatlarının uygunluğu, kaçak girişler falan derken işsizliğin en büyük ilacı taksicilik olmuş zaten. Priştine Adem Yaşari Havaalanı‘ndan itibaren işsizlik konusunu konuşuyoruz. Aslında İstanbul’da bir taksiciyle konuşmaktan farklı değil durum. Ekonomi kötü, Avrupa Futbol Şampiyonası eskisi gibi değil, yollar perişan durumda…

Yol meselesinde bir heyecan var aslında. Türk şirketi Enka’nın yapmakta olduğu otobanın ekonumiyi çok hareketlendireceğini söylüyor herkes. Türkiye’den gelen yatırımları çok önemsiyorlar. Bölgedeki siyasi akrobasi oyununda dengede durabilmeleri için güçlenen bir ekonomiye ihtiyaç var ne de olsa.

Tıpkı Prizren’in halk kahramanı Remzi Ademaj‘ın heykeli gibi çok sayıda heykel var bölgede. Savaş kahramanlarının anılarını bir demet çiçekle, birkaç mumla canlı tutmaya çalışıyorlar. Çoğu savaş kahramanının heykeli vurulduğu yere dikilmiş. Bir mahalleden diğerine geçerken, doğum tarihiyle ölüm tarihi arasında sadece 20-25 yıl olan bir heykel görünce daha derinden anlıyor insan savaşın ne demek olduğunu.

O bitmek bilmez gerginlik ve korku, en çok şu iki çocuğun bakışında gösteriyor kendisini.

Bir soru sorduğunuzda cevabı bilmiyorlarsa “Yalan söylemiş olmayayım” ya da “Ne yalan söyleyeyim” anlamında “Yalan söylerim!” diyor Prizren’dekiler. Uluslararası camia yıllarca onlara yalanlar söylemişken, onlar aman ağzımdan yalan bir söz çıkmasın tedirginliğindeler.

Ben onu bunu bilmem; ayrılırken dostça sarıldığımız Gezim Berisha’yı bir kere daha göreceğime eminim. Yalansız, riyasız.

Comments (4)

kalbimi değil ruhumu delen bu bakışların hüznü ağı gibi içime aktı ve unutulmamayı hakediyorlardı.
teşekkür ederim.

bir prizrenli olarak ben bile bu kadarını anlatamıyorum arkadaşlarıma,kolaya kaçıyorum,yaşamanız gerek gidip görmeniz gerek diyorum..iyi ki gidip gördünüz yoksa size de anlatamazlardı prizreni..sizden ricam; proğramınızdan bir bölümünü bu yılki dokufest'e ayırmanız,prizrenden bahsetmeniz ve birazda reklamını yapmanız.çünkü sizin de gördüğünüz gibi prizren şehrinin buna ihtiyacı var.ayrıca unutmayın sudan içtiğiniz için prizrene tekrar gelmek mecburiyetindesiniz…

çok güzel bir yazi olmus, içimde gitme istegi uyandi, elinize saglik!

burukluk mu desem, nasıl ifade etsem bilemiyorum. balkanlar deyince aklıma hep bulutlu, gri, hüzünlü havalar gelir nedense. neden sahi…

gezim'e selam söyleyiniz.

Leave a comment