Sil Dürçmesi

Toplantı odasından alı al moru mor çıktı. Kapı yavaşça, yan masasında çalışan adamın delimsirek kahkahasının üstüne kapandı. Derin derin nefes almaya çalıştı; alamadı.

Lavaboya koştu hemen; tuvalet demeye utanırdı. Aynada kendine baktı; belinden aşağıyı görebilmek için kuğu gibi uzattı boynunu. Sabahın köründe kalkıp nasıl da uğraşmıştı, kendini güzel hissedene kadar. Oysa beyaz bluzu, yüzündeki utancı daha da belirginleştirmekten başka işe yaramıyordu şu anda.

Bir ay kadar önce arkadaşlarıyla balık yemeye gitmişti. Çöpçatanların tanıştırmak istediği bir bey de vardı masada. İlk kez orada başına gelmişti. Adam balıklar hakkında fasiküllerce bilgi sıralamaya başlayınca bir şeyler söylemek istemiş, çipuranın tavası güzel olmaz ki, diyecekken, tipuranın çavası deyivermişti. Gülmüştü masadakiler. O da katılmıştı kahkahalara; bir eliyle ağzını kapatarak.

Çekirgenin ikinci sıçrayışı bir telefon konuşması sırasında oldu: Çalda fıktı, dediğini fark etmeden hararetli hararetli sürdürdü konuşmasını. Teyzesinin kızı fal hikâyesini bir kenara bırakıp, bu dil sürçmelerinin psikolojide bir karşılığı olduğunu, ama ne dendiğini anımsayamadığını söyledi. Aceleyle kapattı konuyu; akrabalarının arasında adının deliye çıkmasından korkuyordu.

Aynada uzun uzun baktı yüzüne. İşyerinde günlerce nasıl alay edeceklerini düşündü. Çekirgenin üçüncü sıçrayışı en uygunsuz yerde olmuştu.

Bluzunun yakasını düzeltirken, böyle soyadı olan bir çocuğa, böyle bir ad koydukları için patronunun annesiyle babasına sessizce küfretti.

Not: 2005 yılında Can Yayınları’ndan çıkan ve Temür Köran’ın resimlediği “Kara Kedinin Gölgesi” isimli kitabımdan bir öykü.

Comments (12)

🙂 Önce gülümsedim hikaye bitince… Ve sonra 10 dakikadır isim alternatifleri düşünüyorum… 🙂
Yekta Kopan iyi ki varsın.

ieniz dilkay dedi ki
isim ne yaaaaa?:((

ismini bende çok merak ettim:)) ne olabilir ki?Yekta kopan-güzel insan-seni takip etmek ayrıcalık…tşkler

dil,sürcmesini,okudum,tamamını,okumak,isterdim,

Meandshadows demediğini bırakmadı ki;
Böyle bir dil dürtmesi, diğer kişileri de zor durumda bırakabilir. Karşımda kim olursa olsun dili sürçerse kahkahayı basabilir, özellikle başka gülen yoksa utancımdan yerin dibine girebilirim. Dil sürçmesine benzer zor durumda kaldığım anlarım çok olmuştur. Bir keresinde resmi olmam gereken kişi kendini tanıtırken oldukça komik soyadını söylediğinde katıla katıla gülmüş, bir yandan elimle ağzımı saklarken, aslında gülmek istemezdim, sinirlerim bozuldu der gibi yüzümü acıyla buruşturmuştum, üstelik ''manyak mı bu?'' der gibi bakan gözler karşısında… En yeni utancımı daha bu sabah yaşadım. Son zamanlarda kötü bir haber alınca yüzümde ister istemez gülümser gibi bir ifade beliriyor, sanki mutlu bir haber almışım gibi gözlerim parlıyor, elimde olan bir şey olmadığı, psikolojik olduğu için, insanlar yanlış anlamasın diye kaşlarımı çatıyorum, o zaman da çatık kaşla gülümseyen bir ifadem oluyor. Zor bir durum, neyse ki insanlar deli miyim, tipim mi öyle gösteriyor tam bir karara varamadıkları için durumum, kafalarının üzerindeki baloncukta büyük bir soru işareti olarak havada kalıyor. 🙂

hikaye çok güzel,yaratıcı ve zekice 🙂 ve de en güzel yerde kesilmiş düşünüyorum nedir bu isim…

mesala, ismi "batı tok" olabilirdi..

ama hikayenin sonunda kadının tepkisinden, soyadın tehlikeye yol actığını hissettiriyor. demek ki, soyadı "tok" tan daha vahim olmalı. tarak olabilir mesala ve önüne isim geldiğinde, sanki soyadın anımsattığı şeyi sıfatlandırıyor olmalı.

ama hikayedeki iki dil sürçmelerinin ikisinde de "ç" harfi var. demek ki, adamın/kadının ad veya soyadu "ç" ile başlamalı.

ben buraya kadar şerlokluk yapabildim.
tahmin:çehzat b.

Patron Semih Dövücü olabilir mesela…

Çok edepsiz olduğumu düşüneceksiniz diye endişe ediyorum ama yeterince yüz kızartmaya yol açacak isimleri düşünüyorum. Batıhan Lokum

Oto-sansüre uğrayacak alternatifler geliyor aklıma gece gece. Yarın iş var erken kalkılacak ve buna kitlendim. Uykusuz bırakmasanız bizi 🙂

beyin hızlı , dil yavaş; harfler uçarı, eller ağırkanlı, yapacak bir şey yok, sonuç bu….

Son günlerde, kendimi "dur" demeye gücümün yetmediği yıllarla boğuşurken buluyorum. Beynimi hep doldurmaya şartlandırmışım, ama ne yazık ki ona gereksiz şeyleri boşaltması gerektiğini kabul ettiremiyoum. Durum böyle olunca da unutkanlık başta olmak üzere pek çok dramatik sonuçla karşılaşıyorum. Sanırım dil sürçmesi de bunlardan biri. Öyküde karakterin başına gelenler zaman zaman bana da oluyor, çok şükür ki beni toplantı odasından fırlatacak kadar güçlü etkili bir sürçme ile karşılaşmadım.
Beyin jimnastiği fırsatı için teşekkürler. Aklımda bir isim belirdi aslında; üzerimdeki siyah bluzun utancımı bir nebze de olsa saklayabileceğine kanaât getirsem de, bazen düşüncelerimizi kendimize saklamamız gerektiği, beni bu ismi yazmaktan kuvvetle alıkoyuyor.

Leave a comment