Aziz Nesin’in soyadı hikâyesi ve kendimizle yüzleşmek
Akla hayale gelmeyecek bir olay yaşadığımızda “Yahu bu tam Aziz Nesin’lik olay,” deyiveririz. Bürokraside, devlet katında, ast üst ilişkisinde bir garabet olduğunda “Aziz Nesin az söylemiş, şu saçmalık onun bile aklına gelmezdi,” deriz. En acısı da fenanın fenası bir şey olduğunda “Aziz Nesin bunu yıllar önce söylemişti,” demektir. İnsanlık dersinden sınıfta kaldığımızın resmidir bu söz. Yıllar geçse de, dersimizi almadığımızın belgesidir.
Aziz Nesin’in soyadını alış hikâyesini kendi kaleminden okurken düşündüm bunları. Yazısında önce Soyadı Kanunu çıkmadan durumun ne olduğunu anlatıyor usta yazar. Sonra da kanunun çıkışıyla babasının kendisini çağırıp “Oğlum, bize bir soyadı bul,” dediğini söylüyor.
Gerisini Aziz Nesin’den dinleyelim:
“Babamın bu önerisine çok seviniştim. Öyle bir soyadı bulacaktım ki, hem çok güzel, hem özgün, hem çok anlamlı olacaktı, başka hiç kimsede de olmayacaktı.
Günlerce kendimize uygun bir soyadı düşündüm. Sonunda buldum: Kıral. Bu buluşuma bayılmıştım. İki anlama birden geliyordu; hem kır ve al, hem de kıral (kral) anlaşılıyordu. Aman bu ne önemli bir buluştu!”
Fakat iş böyle bitmez. Bir de bakarlar ki, ortalık Kıral ya da Kral soyadını alandan geçilmiyor. Yazının bu bölümünde, o dönemde soyadı almak konusundaki düşünce yapısının üstünde duruyor Aziz Nesin. Tembellerin Üşenmez, sıskaların Güçlü olduğu bir dönem. Herkes bir soyadıyla, olmadığı kişi olabilme umudunda anlayacağınız.
Söz yine Aziz Nesin’de…
“Ben de Kıral soyadını kendimize seçerken, kırıp almaya ve kral olmaya gizli bir özlem duyuyordum. Bu bir aşağılık duygusunun dışavurumuydu. Açıkçasını söyleyeyim ki Kıral diye bir soyadı seçtiğim için utandım. Felsefe dersine çok ilgi duyduğum, felsefeye ilgi duymaya başladığım bir yıldı. Alacağım soyadı hem alçakgönüllü, hem de anlamlı olmalıydı. Soyadı olarak Nesin’i işte bu düşüncelerle seçtim. Beni herkes Nesin sorusuyla çağırdıkça, ben de ne olduğumu düşünmeliydim. Nesin? Evet, ben neyim? Ne olduğumu düşünmeliydim. O yaşımda düşünmenin çok zor olduğunu anlamıştım, hele ne olduğunu düşünmenin…”
Gerçekten çok etkileyici bir hikâye. Ustaya yaraşır bir soyadı alma hikâyesi. Bir ömür boyunca, toplum olarak bize “Ne” olduğumuzu soran-sorduran bir ustadan bu beklenir elbette.
Bu yazıyı okurken, düşüncelerim birbirini kovaladı. Öncelikle günümüzde Aziz Nesin’i yeterince okuyor muyuz diye düşündüm. Onun hikâyeleri, romanları, denemeleri, çocuk kitapları, makaleleri, oyunları aracılığıyla kendimizle yüzleşmenin zamanıdır.
Sonra da soyadlarımızın anlamlarını düşündüm. Kendi soyadımın anlamını, nereden geldiğini, bir coğrafi bölge adından şimdiki hale evrilme öyküsünü biliyorum. Eminim birçok kişi de biliyordur soyadının anlamını. Hatta, hikâyesini çocuklarına aktaranlar, sonraki nesillere bir bilinç hediye edeneler de vardır aramızda. Dahası, soyadının hikâyesi, Aziz Nesin’in hikâyesi kadar değerli ve ilginç olanlar da vardır.
Ama bir de soyadının anlamını bilemeden-düşünmeden yaşayanlar vardır mutlaka. “Bizimkiler almış işte,” diye geçiştirenler…
O zaman bir soru iliştirivereyim şuraya: Soyadınızın anlamını biliyor musunuz?