Sözlük.18

G

GÜROL’UN ANNESİ: “Gürol’un annesi her şeyin en doğrusunu bilirdi,” diye başlar Fatih Özgüven’in öyküsü. Gerçekten de her şeyin, özellikle de anne-oğul arasındaki ilişki dinamiklerinin nasıl olması gerektiğini en iyi o bilir: Dünyanın geri kalanına sunduklarından ne daha azı ne daha fazlasıdır oğluna sundukları… Gürol kendini bildi bileli annesinin çevresinin eşit haklara sahip, yaşsız, cinsiyetsiz bir üyesidir… Amerika ile Türkiye, anne kucağı ile sevgili memeleri arasında bir düşünce girdabında dönüp duran Gürol’un düşünceleri, okurun burnunda keskin bir tuzruhu kokusu bırakır. Ayrıca bir Nişantaşı kafesinin tuvaleti en ince detayına ve çağrışımına kadar “her şeyi” ile öyküdeki yerini almıştır artık. Öykü, şimdi ve burada’dır…

(Fatih Özgüven, Gürol’un Annesi)

Comments (1)

G / GÜLYÜZLÜM
Alnındaki teri koluyla sildi, yanan fırının etkisiyle de içerisi iyice sıcak olmuştu.Yapılması gereken ekmekler, çörekler vardı.Saat 14.00’ de gelip alacaklardı. Tülin de izindeydi. Bütün işler kendine kalmıştı. Yetiştirirdi, yetiştirecekti. O hiç yılmamıştı. Biraz yorgundu, o kadar. Başındaki yemeninin kenarından süzülen bir damla ter eline damladı. Bir damla ter!!! Ne kadar çok emek vardı, o bir damla terde. Gözleri takılı kalmıştı bu ter damlasına ve zaman durmuştu bir anda…
…………..
…………
Beş yaşında bir kız çocuğu oluvermişti. Anne ve babasının sonu gelmez kavgalarının, o inanılmaz gürültüsü. Gözlerinden yanaklarına süzülen, canını yakan gözyaşları. Çocuklukta olması gereken, gamzelerin masum gülümseyişi, nereye saklanmıştı?
Annesi ve babası boşanmış, birden kendini anneannesinin evinde bulmuştu.Annesi bir iki ay sonra Almanya’ya gitmiş,babası bir başka kadınla evlenmişti.Bir daha onları hiç görmemişti. Canı kadar sevdiği anneannesi, her şeyi olmuştu. Beş yaşında çocukluğuna veda etmiş, iri siyah gözlerine, gözyaşlarını hapsetmişti. Asla ağlamayacaktı… Ve onun adı artık Zehra değil anneannesinin ona seslendiği gibi Gülyüzlüm kalacaktı…(Ş.Ö)

Leave a comment