Sözlük.30

T

TAVAN ARASI: Türk edebiyatının en çarpıcı tavan arası Oğuz Atay’ın satırlarında gösterir kendini. Öykünün içinde ilerledikçe okurun yıktığı duvarlar kadar yaşadığı şaşkınlığın da sayısı artar. Yazının gücünün şaşırtıcılığıdır bu. Oğuz Atay’ın satırları dururken fazla söze gerek var mı?
Işığın altından kaçmaya çabalayan bir hamamböceği takıldı gözüne, kendine geldi. El feneriyle izledi böceği: çirkin yaratık, yukarı çıkmaya çalışıyordu ağlara takılarak. Böceğin ayakları, elbiseyi parçalar diye korktu. Yıllar geçmişti, küçük bir dokunuşa dayanamazdı, kim bilir? İşte, boynundan yukarı doğru çıkıyor, yanağında biraz sendeledi: sakalı biraz uzamış da ondan; zaten her gün tıraş olmayı sevmezdi. Yanaktan yukarı çıkan böcek, şakağa doğru gözden kayboldu. El fenerini oraya tutsam mı? Hayır. Korktu; fakat yarı karanlıkta kurşunun deliğini gördü. Titreyerek geri çekildiği sırada, aynı delikten çıktı hamamböceği: bacaklarının arasında küçük, pürüzlü bir parça taşıyordu. Dehşete kapılarak feneri deliğin içine tuttu: ışınlar, kafatasının iç duvarlarında yansıdı. Eyvah! Böcekler beynini yemişlerdi, en yumuşak tarafını. Belki de hamamböceği son parçayı taşıyordu. Kendini tutamadı: “Seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim?” dedi. Aşağıdan, başka bir deliğin içinden sevgilisinin sesini duydu.

“Bir şey mi söyledin canım?”

Elini telaşla kitap sandığına soktu. “Hiç” diye karşılık verdi aceleyle. “Kendi kendime konuşuyordum.”

(Oğuz Atay, Unutulan)

Yorumlar (9)

Çok etkileyici gerçekten…

mahallenin genclerine ogutler veren, onlar tarafından karsılıksız sevilen, gun gormus abisi gibi…

Unutmadigim oykulerden biri.

Unutulan Türk hikayeciliğinin mihenk taşlarından biridir. Sizin aracılığınızla yeniden hatırlamak ne kadar hoş. Çok sağolun.

Oğuz Atay candır! Aslında yazıyı okuyunca, paylaşmak istediğim bir şey daha var. Henüz lise yıllarımda beni Oğuz Atay'la tanıştıran; bana öykü okumayı, kitap defteri tutmayı, çözümleme yapmayı öğreten ve sevdiren tüm değerli hocalarıma buradan selam olsun! Ne kadar şanslıymışım… okudukça ve çoğaldıkça bunu daha çok anlıyorum.

Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı el yazısıyla yazıp, bir yarışmaya bu hali ile yoladıgını öğrendiğimde dehşete kapılmıştım. Nerdese 800 sayfa bir eser. Hem de öyle bir eser ki hala basılıp, satılıyor. Bu nasıl bir yazma aşkı, diye düsünmüştüm.

Sonra 'Günlük'ün de şu cümleyi okumuştum (bire bir böyle olmaya bilir. Aklımda kalanı ile)
'Sen öldüğünde üstüne tahta kalaslar koydular baba. Bundan hoşlanmadım. Aşılmaz engelleri sevmiyorum' İrkilmiştim. Ölüm bu kdar mı gerçek anlatılır diye…

Şimdi sizin sayenizde harika bir öyküsünün bir bölümünü okudum. Kitabı alıp tamamını okumam lazım. Kitabın adını bilen varsa, yazabilir mi?

Şimdiden teşekkürler..

sevgili adsız:), sorunuz 27 ağustos'tan bu yana cevaplanmadığı için hem de unutulan'ın altında unutulmuş gibi hissedip üzerime vazife alarak söylemek istedim: oğuz atay'ın tek öykü kitabı, korkuyu beklerken'de yer alıyor bu öykü.

İçi ürperten bir sıcaklık, tedirgin eden bir huzur. Oğuz Atay'ı okumak böyle bir duygu…

Tutunamayanlar romanı 70'li yıllarda anlaşılamamış ,şimdi ise edebiyatın devrimci romanlarından sayılan eserlerinden olmuştur.bu kitap uzun zamandan beri elimde duruyor.Her elime aldığımda bir önceki sayfaları unutmadığım aklımda bir mıh gibi kalıveren keskin bir kitap.çok uzun bir süre gelebilir belki çoğunuza göre ama sindire sindire okuma açısından(demek ki ben yavaş sindiriyorum,bilemiyorum)eylülden beri kaç bölüm halinde okuduğumu bir tanrı bir ben bilirim.Tabi ara sıra roman hakkında yazılan incelemeleri de okuyorum,internetten de inceleme yazılarını okuyunca süre böyle uzayabiliyor.Notos Öykü bu konuda ayrıntılı bir Oğuz Atay dosyası hazırladı ki,o da elimde bir kılavuz gibi.Yazarın Demiryolu Çocukları adlı öyküsü de gerçekten çarpıcı bir etki yaratmıştı üzerimde.Kitabın sonlarına doğru gelirken bir kaç kitapla aldatmış gibi görünsem de,araya pek çok inceleme yazısı sıkıştırıversem de,hiç aklımdan çıkmayacak yazarlardan ve kitaplardan birisi olduğu açık.Bu düşüncede de yalnız değilim galiba!!!

bir yorum bırakın