Sözlük.32

E

ERNESTO: Orhan Duru’nun öyküsü 2 Haziran 1970 tarihli Cumhuriyet’te, Sanat Edebiyat Eki’nin 2. sayısında yayımlanır: Görünüşte çelimsizdi ama güçlüydü yüreğinde Ernesto, sakalları ve bıyıklarıyla birlikte, sırtında Hergele meydanında satılan ucuz ve eski bir parka, ayağında Amerikan botu. Müthiş bir yoksulluk içindeydi ama alıyordu yaşama gücünü inancından ve kadınlar katındaki çekiciliğinden. Gene de sonu hüzünlü bitiyordu bütün aşklarının. Şimdi ise seviyordu çılgınca Tanca Pavyon’dan Cemile’yi ki vardı onun dünya sorunlarını kapsayan bir göğsü… Böyle başlar öykü; Ernesto’nun kalleşçe, insafsızca öldürülmesi ve beline kadar soyulu, göğsünden kurşun delikleriyle soğuk morg masasına uzatılmış fotoğrafının dünyaya dağılışı, yazarın kaleminde başka bir düzleme, kurmacanın uçsuz bucaksız “özgürlük” alanına taşınır. Saygı duruşunun, özgürleştirmenin, içselleştirmenin, kurgunun, dilin, kısa öykünün en seçkin örneklerinden biridir Ernesto!
(Orhan Duru, Ernesto)

Orhan Duru
1933 – 2009

Yorumlar (1)

franny ve zooey: okunabilecek en güzel uzun öykünün kardeş kahramanları. aslında ikisinin sonradan tamamlanan hikayesi önce franny'yle hatta o'nun sevgilisi lane'e yazdığı eğlenceli ve biraz sitemli mektupla başlar. sonra glass ailesi'nin hikayesinin çözüldüğü, zooey'nin banyodayken sürüp giden annesiyle yaptığı konuşmayla devam eder, en sonunda hepsi franny'nin çıkmazında buluşurlar. zooey, franny'ye unuttuğu önemli bir şeyi hatırlatır sadece: "sen daha burnunun dibinde duran bir kase kutsanmış tavuk suyu çorbasını göremezken, basbayağı kutsal bir kişiyi gördüğünde onu nasıl tanıyabileceksin, ha? söyler misin?"
bilinmryen yollara çıkmadan ve kaybolmadan önce, ayakkabılarını hiç tanımadığı şişman kadın için boyayan zooey'yi düşünüp kendimize ve olduğumuz yere dönüp baktıracak ve glass ailesinin yarım kalan ama basbayağı iyi öyküsünü hatırlatarak franny'ye kızdıracak salinger.

bir yorum bırakın