M
MİÇYA: Bir denizkızı tablosu. Islak sarı saçları omuzlarına dökülmüş bir kadın. Çıplaktı. Belinden aşağısı klasik denizkızı tablolarında olduğu gibi bir balık kuyruğu ile nihayetleniyordu. Kırmızı ve yeşil iki renk bu mavi fonlu suluboya tablonun üzerinde o kadar fazlaydı ki, insana garip bir ürperti veriyordu. İsmini okudum: Agra Miçinska. Kısaca Miçya!
Asfalt yola kavuştuktan sonra ruhu değişen sayfiye yerine gelen bir trup ve o trubun en ilgi çeken gösterisinde, özellikle erkeklerin aklını başından alan Miçya! Yağmurun kasabayı avucunun içine aldığı bir gecede, izleyenlerin gözlerini bağlamışçasına dans eden Miçya!
Miçya denizden mi geliyorsun? Yağmurun içinden? Belki de bir bulut seni aramıza bıraktı? Belki de sedef kabuğundan dışarı çıktın? Güneş ve köpükle yıkanmış gibisin, Miçya!
Küçük bir sayfiye kasabasından, yağmur bulutları gibi geçerken, Kenan Hulûsi’nin kalemiyle öykümüzde iz bırakan Miçya!