Merhaba, Geceleri uykumuz kaçtığında oynadığımız o oyunu hatırlıyor musun? Hani ortaya bir söz atar, sonra da yabancılaşana kadar o sözü tekrar ederdik. Zıbın… “Ne demek yahu zıbın?” diyene kadar tekrarlardık. Zıbın,zıbın, zıbın… Bana hep, böyle aptalca bir oyundan zevk aldığımızı birileri duyarsa bize deli derler, derdin. Kim ne derse desin, ben o oyunu hâlâ, tek başıma da olsa oynuyorum. Merhaba, diye başlayınca, birden aklıma o oyunun gelme nedenini anlamışsındır herhalde. Seninle konuşurken söze, Merhaba, diye başlamak birden garip geldi. Yabancılaştım….
altzine
Sevgili, Ah, kusura bakma. El alışkanlığı işte. “Sevgili” sözünün seni rahatsız edeceğini düşünemedim. İnsan bazı şeyleri rahatlıkla kabul edemiyor. Kalem dursa, dil durmuyor. Dil kilitlense, beyin özgür bırakıyor. Beyin tutuklansa, ruh kaçıp gidiyor. Ne kadar garip değil mi? Senin kaçışında, ruhun herşeyden önce davrandı. Bedenin koşamadı, beynin uzun süre direndi. Sözlerin… Sözlerin hâlâ benimle. Zaten ben bir tek sözleri severim. Yine de kimi sözlerin seni rahatsız edeceğini bildiğimden baştan başlamak istiyorum. Ama geçmişi silmeden. Hani o kentin en çağcıllaşmış bölgesinin,…
Fil Uçuşu dünya edebiyatının geri planda kalmış kahramanlarından birine saygı duruşunda bulunuyor: Adolfo Bioy Casares. 1914’te Buenos Aires’te doğan Bioy Casares, 1930’lu yıllarda edebiyat dünyasının en önemli figürlerinden biri ile dostluk kurar: Jorge Luis Borges. 1929 tarihli Prôlogo ve 1934 tarihli Caos kitaplarının başarısız görülmesiyle cesaretini kırmayan yazarın 1940’ta yayımladığı La invenciôn de Morel (Morel’in Buluşu) İspanyol-Amerikan edebiyatında yeni bir dönem açmıştır. Bioy Casares 1940’ların başında Borges’e birlikte yazmalarını önerir ve sonuçta dedektif romanları yazarı H.Bustos Domecq doğar ve…
Fil Uçuşu’nda, 2000’lerin başlarında sesini duyuran, ancak sonrasında sesi o yıllardaki kadar gür çıkmayan bir isim: Tanja Schröder. 1974 Bremen doğumlu yazar, ortaokulun ardından yardımcı hemşirelik eğitimi almış. Kendi deyişiyle ‘yardımcılık sendromuna’ şifa bulduktan sonra Aaro Yayınevi’nin grafik ve yazar danışmanlığı bölümlerinde çalışmaya başlamış. 2000 yılında aynı yayınevinden bir vampir romanı olan “Hirudo – Karanlık Miras” adlı ilk kitabı çıkmış. Daha sonra da serinin ikinci kitabı olan “Hirudo – Karanlığın Kanı” yayınlanmış. Schröder, vampir romanları furyasında kalıcı olabilmiş isimlerden değil….
Özellikle Neruda ve Borges üstüne yaptığı çalışmalarla tanınan, 1926 doğumlu şair Alastair Reid‘den McSweeney’s Quarterly Concern No:5’te yayımlanan “Kısa Bir Borges Hikayesi”. Böyle bir duygu geçirir Borges okuruna… Okuduğun metnin önce bir parçası, giderek yazarı olmak istersin. Reid de böylesi bir duygu deneyiminden yola çıkıyor aslında. Bu küçük denemeyi, Semih Aközlü’nün çevirisiyle paylaşıyorum. Alastair Reid 1960’lı yıllarda Buenos Aireslilerin gözünde Borges çok iyi tanınan, yerlere göklere sığdırılamayan bir sima haline gelmişti. Daha o sıralarda görme yetisini tümüyle yitirmesine rağmen gezip…
Karşınızda Semih Aközlü çevirisiyle Horacio Silvestre Quiroga Fortez. İşte, sadece yazarlar değil, okurlar için de her an cepte taşınacak on maddelik öykü haritası. 1878-1937 tarihleri arasında yaşamış olan Uruguaylı şair ve kısa öykü yazarı Horacio Quiroga’dan defineye giden yol için önemli bir rehber… Quiroga, 1903 yılında Lugones tarafından düzenlenmiş bir Cizvit misyonuna katılarak Kuzey Arjantin’i keşfe çıkar. Öykülerinin çoğunu doğanın bağrında kaleme alır. Eserlerinde görülen psikolojik ve trajik ögeler bu deneyimin sonucudur. Büyük ölçüde Kipling, Poe ve Gorki’den etkilenen yazar,…
Semih Aközlü‘nün çevirilerine dalmak iyi geldi. Arşivimde kimi zamanında altzine’de yayımlanmış, kimi sadece okumam için yolladığı çok sayıda çevirisi var Semih’in. O bir yandan fazabbas isimli blogunda üretmeye devam ededursun. Çevirilerini de arada sırada Fil Uçuşu‘nda paylaşmak iyi olacak. Beni her zaman farklı okuma yolculuklarına çıkaran, bilmediğim yazarlarla tanıştıran bir edebiyat aşığıdır Semih. Başka adamdır. Her çevirisini paylaştığımda bir kere daha el sallıyorum güler yüzüne. Bu kez Pessoa’nın dünyasına gidiyoruz. Fernando Antônio Nogueira Pessoa… Portekiz’in dünya edebiyatına armağan ettiği en…
Her günü doya doya yaşıyorum. Aceleci davranıp gelecek günlere önceden bakmaya çalışmıyorum. Her sabah okula gitmeden, bir gün öncesinin yaprağını büyük bir özenle koparıp, yeni güne merhaba diyorum. Kahvaltıdan nefret etsem de annemin zoruyla bir şeyler atıştırırken, sindire sindire okuyorum saatli maarif takviminin o günkü marifetlerini. Böylece her günü doya doya yaşıyorum. En çok “güzel sözler” ve “tarihte bugün” köşeleri ilgimi çekiyor. Doğal olaylar kafamda karşılığını bulamadığı için şaşırıyorum. Kırlangıç fırtınası yazdığı gün, fırtına filan kopmuyor. O yüzden işin o…
Evde oturuyoruz. Bir sürü “ayrı” insan. Sıkıntılı insanlar, çizgi film seven insanlar, kapuska yapmaktan hoşlanan insanlar, kapuska yemekten hoşlanan insanlar… Evin parçalarıyız. Eşyalar var. Masa, sandalyeler, kahve makinesi, bilgisayar, fincan, bisiklet, zaman yolculuğuna karışmış bir köpeğin oyuncakları… Evin parçaları. Biz onları tamamlıyoruz. Görsel bütünlük. İçte yaşanan parçalanmışlık. Biz parçayız. Zaten bir anlamda paramparçayız. Ama sinirlenirsek parçalarız. Merak etmeyin sakiniz. Bir hayaldi. Ama artık hayalimize dokunabileceğimiz mesafedeyiz. Şaşkınız. Belki de o yüzden biraz parçalanmış durumdayız. Herkes bir yana koşturuyor. Herkes kendi…
Girişi tekrar edeyim. O zamanlar yazı başlığı Poli-Siyah Aşklar olan metinlerin yazarı Kerim İnal kimdir?Kerim İnal, 1998-1999 yılları arasında kısa süreliğine altzine’de boy göstermiş bir yazar. Aslında benim polisiye ve parodi merakımın bir sonucu. Bu iki yıllık maceradan sonra sessizce kayboldu ortadan. Yıllar sonra, 2007 tarihli KARBON KOPYA adlı kitabımda “Becerikli Bay Kerim İnal” öyküsünde tekrar çıktı ortaya. Hepsi bu. Geçenlerde arşiv dosyalarının içinde Kerim İnal’ın, altzine’de yayımlanmış birkaç metnini buldum ve Fil Uçuşu’na koymaya karar verdim. İşte, noktasına virgülüne…