Edebiyat

olum-pornosu20110129010539

07 Haz: ÇevBir’in Mektubu

Ülkemizde müstehcenlik bahane edilerek kültür yaşamına hukuk dışı müdahaleler devam ediyor. Nisan ayında William S. Burroughs’un Yumuşak Makine adlı romanının yayıncısı ve çevirmeni aleyhinde açılan davanın şoku devam ederken, İstanbul Basın Savcılığının geçtiğimiz hafta, Funda Uncu tarafından çevrilen ve Ayrıntı yayınları tarafından yayımlanan Chuck Palahniuk’un”Ölüm Pornosu” adlı kitabı hakkında müstehcen öğeler içerdiği bahanesiyle yeni bir soruşturma başlattığını ve daha önceki örneklerde görüldüğü gibi, kitabın incelenmek üzere bilirkişi olarak seçilen Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’na gönderilerek bir rapor alındığını öğrenmiş…

erdaloz

09 May: Günden Kalanlar.26

• 6 Mayıs Cuma akşamı, uzun aradan sonra gerçekleşti Ubor Metenga Oturumu. Özlemişiz. Ayfer konuşurken dönüp şöyle bir baktım. Bu sohbetlerin kişisel tarihimdeki yerini düşündüm. Sadece radyoda ya da böyle dinleyici/izleyici karşısında yaptıklarımızı değil, bütün edebiyat sohbetlerimizi. Ayfer ve Murat’la sohbet benzersizdir. Bu oturumun farkı Erdal Öz konuşuyor olmamızdı. Hepimizin zihninde türlü görüntüler, kaptırdık gitti. Erdal Abiyle yaptığımız bütün o yolculukları, sohbetlerimizi, içtiğimiz rakıları düşündüm. Çanakkale’de güneş doğurup, Kapadokya’da güneş batırdığımız anlar. Oturumun sonunda kendimi tutamadım, bir de Erdal Abi…

08 May: Aklınızda hangi anne kaldı?

Amy Wilson’un Anneler Günü şerefine oluşturduğu 8 kitaplık liste benim de akılma benzer bir soruyu düşürdü. Wilson “Physco Moms in Literature” başlıklı listesiyle edebiyattaki anormal/sapık/rahatsız edici anne karakterlerinin peşine düşmüş. Önce o listeye bakalım, sonra kendi listemize geçelim. Şu romanlardaki (ve bir de oyundaki) anne karakterlerine dikkat çekmiş Amy Wilson: 1. Her Last Death – Susanna Sonnenberg 2. Anywhere But Here – Mona Simpson 3. Olive Kitteridge – Elizabeth Strout 4. Lolita – Vladimir Nabokov 5. The Beauty Queen of…

04 May: Sözlük.26

Ç ÇERBETAN: “Ne metin üç boyutludur ne de harita,” demiş bir söyleşisinde. Bir dünya haritasında “dünyayı” gördüğünü sanmak, bir metinde “bütün boyutlara” ulaşmak… İmkânsızlıklar… Bütün bu imkânsızlıklar Yücel Balku’nun edebiyatında aralık kapılara dönüşür… Parmağınızın ucuyla itebileceğiniz, ardındaki gizlere ulaşabilmek için cesaretten başka hiçbir şeye ihtiyacınızın olmadığı öykü kapıları… Iğdır’dan, İstanbul’dan, Sakarya’dan ve elbette Bursa’dan geçen bir çizgi… “Doğanın ritimlerinden kopmamış zaman anlayışı, ölümü de doğanın içinde bir anormallik olarak algılar. Cesaret de budur zaten son kertede: ölümü umursamamak, ölümü meşru…

buke

03 May: Ahmet Büke’ye tebrik!

Kim ne derse desin; Türkiye’de öykü okunuyor. Büyük satış rakamlarından, tanınırlıklardan söz etmiyorum. Has okur öyküye hiçbir zaman sırtını dönmüyor. Öykünün dili ve düşünceyi çoğaltan, yorumlama yeteneğini geliştiren, şapka uçuran dünyası, okuruyla gönlünce buluşuyor. Bu buluşmaların kutlama anları var bir de; sadece yazarların değil, öykü okurunun da “Acaba bu yıl hangi yazar kazanacak?” diye merakla beklediği ödüllerin açıklandığı anlar. Hiç tartışmasız bu ödüllerin önde gelenlerinden biri de “Sait Faik Hikâye Armağanı”. Yarım yüzyıldan uzun bir süredir, Türkiye’de öykünün hareket alanını…

YumusakMakine-K

27 Nis: Ama Sayın Willam Burroughs Yazmayın Öyle, Burası Türkiye!

Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan bir kitap, William S. Burroghs‘un “Yumuşak Makine”si soruşturmaya uğradı. Sel Yayınları da, bu yazının başlığıyle bir metin yolladı. Diyorlar ki; “Sonunda bu da oldu; yüce Türk yargısı Beat Kuşağı’nın ahlakını da yargılamaya başladı. Ocak ayında Sel Yayıncılık tarafından Süha Sertabiboğlu çevirisiyle yayınlanmaya başlayan William S. Burroughs’un “Cut-up” üçlemesinin ilk kitabı olan Yumuşak Makine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmaya uğratıldı, davayı açmak için ise bilirkişi raporu da yine o muazzam Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’ndan alındı….

19 Nis: Biz babamızın öyküsüyüz!

Öykücü Seyit Göktepe’nin Kitap Zamanı’nda “Bir de Baktım Yoksun” için yazdığı yazı. 1. Bakmak, gözün işidir. Görmek, kalbin. Biliriz: Hep oradadır. Sevdiğimiz, özlediğimiz kim varsa oradadır. Duyarız onları. Yanımızda olmasalar da duyarız. İçimizde uyanan bütün duyguların kaynağı onlardır. Bazen seslerini işitir gibi oluruz. Bazen bir iç hesaplaşma onlarla birlikte başlar. Bazen derin bir sessizliktir, sürer gider aramızda. Sonra durup bakarız. Dönüp bakarız. Bir güvercin, şuradan şuraya uçar gibi. Ve sanki kendi canımızdan can gitmiş gibi anlarız: O, yoktur artık. Onlar…

gece-ana-onkapak

15 Nis: Alles Kaput!

Kurt Vonnegut, 1961 tarihli romanında, savaş suçunu bireylerin üstünden alıp bütün insanlığın defterine yazıyor. Büyük suça doğrudan ortağız. Tarihi onunla yazdık, zevk salyaları akıttık, istatistiki bilgiye çevirdik, bir savaşı canlı yayında izledik, suçluyuz. Kendimizi kandıracağımız, kaçmayı başarabileceğimiz, aklayacağımız bir yönü yok bunun. O sonu gelmez vahşet senfonisinde her birimizin kulak yırtan bir solosu var. İnsanlık dediğimiz bütünün içinde, gırtlağımızın en dibinden çıkan karanlık seslerle kükredik. Her an daha da parçalanmalı vicdanımız; eğer hala bir vicdanı varsa insanlığın. Savaşlarda ölenlerin bir…

plath

04 Nis: Daktilo Sesi

Çocukluğum dedemin ve babamın daktilo tıkırtılarını dinleyerek geçti. Dedemin “A” klavye daktilosu biraz daha yasaklı bölgeydi. Babamın “F” klavyesine dokunma iznini koparttığım zamanı gayet iyi hatırlıyorum. Rulonun tıkırtısı, şaryonun dibe dayanışında çıkan zil sesi, tuşların sayfaya çat çat vuruşu… Şerit takarken boyanan eller, iki renkli şerit kullanınca büyük harflerde kalan kırmızı lekeler. İyi basmayan harflerin ayrı bir şiddet gerektirmesi. O şiddetin, kullanmama izin verilen pelürlerde açtığı delikler. Şerit eskidikçe karbon kopyaların silikleşmesi. Özlemişim. Geçmişe özlem duymak gibi bir his değil…

yucel

28 Mar: Yücel Balku’ya bir pulsuz mektup!

Aklımda Yücel Balku var iki gündür. Yaş aldıkça hayattan, zamansız giden dostların hayali varlığına sığınıyor insan. Murat Gülsoy’la, Yücel’i konuşuyoruz sık sık; yakında yeniden yayımlanacak “Tayfanın Seyir Defteri”nin heyecanıyla avunuyoruz. O kitap için Murat’la birlikte kaleme aldığımız mektubu paylaşmak istiyorum bugün de… Ah be Yücel, erken yarım bıraktın bizi… Yücel Balku’ya bir pulsuz mektup Sevgili Yücel; Son görüşmemizin üstünden bir yıl geçmiş. Takvimlere bakmasak anlayamayacağız, günler, aylar, yıllar hangi arada işlerini bitirip, tarihin sayfalarına karışıyorlar. Hem zaten işi ne ki…