Berlin’e akın var bu aralar. Daha dün akşam bir sohbette kulak misafiri oldum; falancalar da Berlin yolcusuymuş. Eski bir Berlinsever olarak, bu hikayeleri her duyduğumda aklıma Kreuzberg’deki taksi şoförü geliyor. Beş ya da altı yıl önceydi. “Küçük İstanbul” olarak bilinen semtte sohbet ediyorduk. Aydın’dan İstanbul’a oradan da Berlin’e göçmüş. Uzun hikayesini güzel anlatıyordu. Aşk, parasızlık, evlilik, kaçak işçilik, ırkçılıkla mücadele… Ve çok daha fazlası. “Bir heyecanla gelir fiyatları yükseltip giderler abi,” demişti. “Geçen ay İstanbul’daydım. Cihangir’e ne yaptılarsa, aynını Karaköy’e…
İKSV
Berliner Ensemble‘dan Robert Wilson yorumuyla Üç Kuruşluk Opera‘yı izledik. Daha önce hem Berliner Ensemble, hem de Robert Wilson ile ilgili yazdım. Bu yorumu da beğenenler oldu, beğenmeyenler oldu. Wilson rejisi böyle bir şey, tam ikiye bölüyor izleyiciyi, ara bölge yok. Kimileri “üslubunu bütün metinlere yayan bir modernist” olarak görüyor, kimileri “aynı numarayı tekrar eden bir post-modern” olarak. Üretimler üstüne tartışılması iyidir. Açık sözlü olmak lazım. Wilson’ın kurduğu plastik dünyayı seviyorum. Ama kimi zaman bu üslupçuluğun içeriğin önüne geçtiğini ve anlamı…
İKSV, vefatına kadar vakfın danışma kurulu üyesi olan Halman’ı anmak ve adını yaşatmak için belki de ilk kez edebiyat alanında bir adım attı. Talat Sait Halman Çeviri Ödülü’nün ilki dün akşam Martı Otel’de düzenlenen törenle Siren İdemen’in oldu. İdemen, George Perec’in Metis Yayınları’ndan çıkan “Karanlık Dükkân – 124 Rüya” kitabının çevirisiyle ödüle değer bulundu. Törenden önce Siren İdemen’le hem ödülü hem de çeviri dünyasının ruh halini konuştuk. Kutlayarak başlamak isterim. Talat Sait Halman Çeviri Ödülü’nün ilk sahibi oldunuz. Tebrik ederim….
Jools Holland, yarın Açık Hava’da bir konser verecek. Öncesinde stüdyosundan hikayeler paylaşmak istedim. Norah Jones: 2002 yılında ilk albümünü Come Away With Me’yi yayımlayan Norah Jones, 17 Mayıs 2002 tarihinde Jools Holland’ın konuğu oldu. Jones’un katıldığı programda ayrıca Wilco, Beverly Knight, Eric Burdon, The Von Bondies, Damon Albarn & Afel Bocoum gibi isimler de diğer konuklar arasındaydı. Jones programda, ‘Don’t Know Why’ ile ‘Cold, Cold Heart’ parçalarını seslendirdi. Programla ilgili olarak Jones’un yorumları: “Bu programa çıktığımda, bilinen bir isim değildim….
Yeni bir yazar keşfetmek heyecan verir okura. Daha önce izlemediğiniz bir oyuncunun harikalar yaratması iyi gelir. Yeni ve iyi bir şarkı ruhu temizler. İyi bir müzisyenle tanışmak, renktir. 23 Haziran, güneş batarken: Tigran Hamasyan’la Van Ahtamar Adası’nda Surp Haç Kilisesi’nde Tigran Hamasyan, yeni zamanların en iyi caz piyanistlerinden biri. Sadece caz piyanisti olarak tanımlamak haksızlık elbette. Hamasyan’ın günümüzün en önemli caz piyanistleri arasında anılmasına neden olan da yelpazesinin genişliği. 1987 doğumlu müzisyenin çocukluğunun Led Zeppelin, Black Sabbath, Deep Purple, Queen,…
Neil Young ve grubu Crazy Horse İstanbul’da. Geçenlerde twitter’da en sevilen Neil Young şarkılarını sordum ve sondan başa şöyle bir liste çıktı karşıma. 20. Out On The Weekend 19. Down By The River 18. Unknown Legend 17. Thrasher 16. Ohio 15. Comes A Time 14. The Needle And The Damage Done 13. Tell Me Why 12. Cinnamon Girl 11. Southern Man 10. See The Sky About To Rain 9. Like A Hurricane 8. Helpless 7. Old Man 6. My My…
Geçen ay güncel sanat camiası bir başka alemdi. Fil Uçuşu’ndan bir selam çakalım o zaman. İşte bazı başlıklar: Geçen ay her zaman severek okuduğum, “sanatatak.com” ile beni yine heyecanlandıran Ayşegül Sönmez, beyin tokatlayan cinsten bir açıklama yaptı ve Contemporary İstanbul sürecinde “fuarların artık bienallerin yerini aldığı” iddiasını gündeme getirdi. Ama sanat fuarlarının vitrinlerinde sanat eserlerinin sunulduğu bir alışveriş merkezinden farksız olduğu şeklinde karşıt görüşler de vardı. Böylece güncel sanat camiası ‘konuşmaya’ başladı. O konuşmaların ilk repliğini yazarak, perdeyi açan Ayşegül…
Edith Piaf’ın o yürek yakan sesini her dinleyişimizde, zihnimizin bir köşesinde hüzünle yoğrulmuş hikayesi de dolaşır. Ama eminim Piaf’ın sokakla, yoksullukla, imkansız aşklarla, uyuşturucuyla, sakatlıklara ve karanlıkla dolu hikayesini bilmesek de dinlediğimiz şarkıyla aramızda aynı ilişki kurulacaktır. Çünkü o sesi böylesine can acıtıcı yapan biraz da bu hikayedir. Çünkü Piaf, yaşamından süzdüğünü söylediği her şarkının her notasına kazımayı başarmış sahici sanatçılardan biridir. Anahtar kelime; sahicilik. Sanatçının, yaratısını hikayesinin bir parçası haline getirmesi. Ama bunu yaparken hikayesinin arkasına sığınmaması. Yazdığı kitabın,…
İKSV ekibinin ve Salon tayfasının, editörümüz Emrah Kolukısa ile müthiş uyumlu çalışması sayesinde Cumartesi programında bu hafta, New York’tan gelen bir caz dörtlüsünü ağırladık: Mostly Other People Do The Killing. Tam anlamıyla ayaklarının tozuyla geldiler programa. Hızlı bir ses provasından sonra da canlı yayında bir parçalarını seslendirdiler. Açıkçası daha önce dinlemediğim, adını duymadığım bir grup. Kökleri Bebop’a dayanan, saldırgan bir caz yapıyorlar. Enstrümanların bir arada konuşmak istemediği, cümlelerin üst üste bindiği, dağınıklık ve tedirginlik hislerini tekrar eden, sabırsız…
Aslında durumu en güzel özetleyen sahne, kitabı eline alan herkesin çaktırmadan 629uncu sayfayı açıp “Dizin” bölümüne baktığı sahne. Çünkü kendisini kültür-sanatın içinde gören herkes o dizinde adı olsun, bu uzun koşunun bir parçası olduğu bilgisi tarihe kalsın istiyor. Sivil tarih böyle yazılıyor çünkü. Toplumsal bellek böyle oluşturuluyor. Bir vakfın ve bir şehrin kültür sanatında son kırk yılın nasıl şekillendiği, ancak tanıklıklardan oluşuyor. Bütün o konserler, sergiler, festivaller, etkinliklerden zihinlerde kalanlarla oluşuyor kültür binasının duvarları. Elimizdeki kitabın adı “i-ka-se-ve: 370 Kişi…