Ian Brown sevdiğim adamlardandır. Sinead O’Connor da sevdiğim kadınlardan. İkisini bir araya getiren Illegal Attacks, YouTube marifetiyle Fil Uçuşu’nda. Meraklısı için de sözleri aşağıda. So what the fuck is this UK Gunnin’ with this US of A In Iraq and Iran and in Afghanistan Does not a day go by Without the Israeli Air Force Fail to drop it’s bombs from the sky? How many mothers to cry? How many sons have to die? How many missions left to fly…
Müzik
İrlandalı bir grup VILLAGERS. Geçen yıl çıkarttıkları “Becoming A Jackal” yılın en çok konuşulan albümlerinden biri oldu. Mercury Ödüllerine aday olan albüm, Mojo ve Uncut gibi baba müzik dergilerinin de sayfalarında övgü dolu yazılarla kendini gösterdi. Conor J. O’Brien, Tommy McLaughlin, James Byrne, Danny Snow ve Cormac Curran’dan oluşan grup 16 Nisan’da, tek konser için İKSV-SALON’a geliyor. Tanıyanlar için mutluluk, tanımayanlar için fırsat. Konser öncesinde FİL UÇUŞU, YouTube ziyareti sonrası grubun öndeki adamı Conor J. O’Brien eşliğinde “Becoming A Jackal”…
Çocukluğum dedemin ve babamın daktilo tıkırtılarını dinleyerek geçti. Dedemin “A” klavye daktilosu biraz daha yasaklı bölgeydi. Babamın “F” klavyesine dokunma iznini koparttığım zamanı gayet iyi hatırlıyorum. Rulonun tıkırtısı, şaryonun dibe dayanışında çıkan zil sesi, tuşların sayfaya çat çat vuruşu… Şerit takarken boyanan eller, iki renkli şerit kullanınca büyük harflerde kalan kırmızı lekeler. İyi basmayan harflerin ayrı bir şiddet gerektirmesi. O şiddetin, kullanmama izin verilen pelürlerde açtığı delikler. Şerit eskidikçe karbon kopyaların silikleşmesi. Özlemişim. Geçmişe özlem duymak gibi bir his değil…
Bir röportaj hikayesi: Ian Anderson Öncelikle kişisel bir merakımı gidermek istedim ve kaç flütü olduğunu sordum Ian Anderson’a. Biraz kişiselleşmeye hakkım vardı, öyle değil mi ama, ortaokul yıllarımdan beri dinlediğim, çok sayıda şarkısını ezbere bildiğim bir adam karşımda oturuyordu. Kolay ele geçmeyecek fırsatlar bunlar. Sıklıkla çaldığı, her an elinin altında olan 3-4 flütü varmış. Evde en az dört flüt daha vardır. Arada bir genç öğrencilere verirmiş eski flütlerini. “Sırf maddi durumu elverişli olmayan yetenekli öğrencilere vermek için flüt bulunduruyorum evde,”…
Eminim şu ana kadar, Radiohead’in son albümü “The King Of Limbs”in ilk videosu “Lotus Flower”ı, Fil Uçuşu takipçilerinin çoğu izlemiştir. YouTube’dan aldığım videoyu, bir de buradan paylaşmak istedim. Thom Yorke ile şiirsel, bedensel, müzikli bir “delirium” yolculuğuna hoş geldiniz.
• Yoruluyorum kimi zaman. Herkesin ağzı dolusu laflar ettiği, satırlarca yazı döşendiği, yorumlarıyla alt üst ettiği bir konunun, bir iki ay geçmeden unutulmasından yoruluyorum. Hafızanın bu kadar çabuk silinmesinden yoruluyorum. Hafızası gevşek balıklarla dolu bir akvaryumda, çöpçü balığı gibi bokların, yosunların arasında dolaşmaktan yoruluyorum. • Cem Karaca öleli yedi yıl olmuş. Kim ne derse desin, politik duruşu öncesiyle sonrasıyla nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, müzikal olarak bambaşka bir yetenektir, müthiş bir ses ve vokal tekniğidir onunki. İlkokuldayken “Namus Belası”nı söylerdim, sesimi onun…
• “Bence iki ayrı blogun olmalı,” dedi bir arkadaşım, “haber veren, gündemi takip eden başlıklarla, edebiyata dair başlıklar ya da iyice kişiselleşen metinler birbirinden ayrılmalı.” Yine aynı soruyu sordurttu bu sözler: Neden bir blog açtım? Hızı, güncelliği, paylaşımındaki demokratiklik elbette önemsediğim, konuşmalarda vurguladığım şeyler. Ama bir de gevezeliğim, okuduğum-dinlediğim-izlediğim şeyleri paylaşma iştahım yok mu? Özellikle yorumları önemsiyorum, anında bir değerlendirme yeni kapılar açıyor bana. Kimi zaman uzun uzun düşünüyorum, çoğu zaman kendimi sorguluyorum. Tehlikesi de var; görünür olmaktan uzak durayım…
1985. Ankara. Okul çıkışı ya ben Levent’lere gidiyorum ya o bize geliyor. Konuşuyoruz. Dersler, kitaplar… ve elbette aşklar. Bir de müzik var. Gitarlar. 80’lerin başında sunta gitarlarla başlayan amatör müzisyenlik yolculuğumuzda ikimizin de “sağlam” birer gitarı var. Levent’te Yamaha akustik, bende Ibanez akustik. Lisede verdiğimiz bir konserde rezil olmamak için aldığımız elektrikliler var bir de. Levent’in caz kasa ile Les Paul arası semi-hollow kırmızı bir gitarı var. O kadar “sağır” bir gitar ki, ne kadar uğraşırsak uğraşalım olmuyor. Benim de,…
• İKSV’de yapılan Doğan Hızlan’la Edebiyat Sohbetleri’nden bir fotoğraf geçti elime, sağ olsun izleyicilerden biri çekip kendi blog’una koymuş. Fotoğrafa bakarken 1950 kuşağı yazarlarının, hala süren etkilerini düşündüm. Oradan da kafam II.Dünya Savaşı sonrası sanatta yaşananlara gitti. Mimaride, resimde, sahne sanatlarında yaşanan büyük değişimler. Edebiyatta çok yönlü bir karşılığı var savaş sonrası atmosferinin. Edebiyat tarihi üstüne yapılan incelemeleri okumayı seviyorum. Özellikle de siyasi atlasla üst üste bindirilenlerini. • 2010’da dinlediğim albümlerden bir liste koydum Fil Uçuşu’na. Listenin başına da, “Türkçe-Caz-Klasik”…
Her zaman elimin altında olanlar var. Vazgeçemediklerim. Dönüp dönüp dinlediklerim. Caz listesi ayrı, Türkçe listesi ayrı. Türküler, Anadolu’nun bütün sesleri, etnik müzikler var. Klasikler de kimi cazlarla birlikte yazarken hep yanımda oluyor. Ama bir de, yıl içinde beğenerek ya da ilgiyle dinlediklerim var. Kimileriyle ilk kez bu yıl tanıştım, kimileri bir süredir kulağımın dostu. İşte 2010 yılında dinlediklerimden 30 albümlük bir liste. Bir sıralama yapmadım, aklıma geldiği gibi yazdım. Peki siz 2010’da ne dinlediniz? 1. Interpol – Interpol 2. Midlake…