Yaşlanmıyor bazı dizeler. Anlattıkları taze. Söylendiği/yazıldığı gün ne anlama geliyorsa, şimdiki zamanlarda da aynı anlama geliyor. Nâzım Hikmet’in sözleri, bugünün aynası olsun. Türkiye işçi sınıfına selâm! Selâm yaratana! Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm! Bütün yemişler dallarınızdadır. Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, haklı günler, büyük günler, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri. Türkiye işçi sınıfına selâm! Meydanlarda hasretimizi haykıranlara, toprağa, kitaba, işe hasretimizi, hasretimizi, ayyıldızı esir bayrağımıza. Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm! Paranın padişahlığını, karanlığını yobazın ve…
Nazım Hikmet
Neruda, yılın en iyi filmlerinden. Birkaç not düşmekte fayda var. 1. Bu film, Neruda’dan Nâzım’a çizilmiş bir hat üstünde yürümeye çalışan herkesi etkileyecektir. 2. Guillermo Calderon imzalı senaryo, edebiyatın sinemada karşılığını arayanlar için bulunmaz nimet. Hem geveze, hem düşünmeye iten sessizlikler var. Hem çizgisel, hem değil. Hem dış sese yenik düşmüş gibi görünüyor, hem de onun rehberliğini her an aratıyor. 3. Pablo Larrain, seyircinin ezberlerini bozacak bir zaman-mekan kullanımı seçiyor. Böylece, gerçekliği de çizgisel olmaktan uzaklaştırıyor. Kurmaca bir dünyanın içinde…
Berfin Aksu. Klasik müzik dünyasının büyük yeteneklerinden biri. Hayran bırakan tekniğiyle alkışlanan bir solist kemancı. “Hayatımda böyle bir deneyim yaşamadım,” diyor. Henüz sekiz yaşındayken orkestra eşliğinde konser vermiş bir solist Berfin. On yıldır sahnelerde; genç yaşına rağmen farklı orkestralar, farklı şeflerle çalışmış durumda. Ama o inanılmaz gece sonrasında, gözleri ağlamaktan kızarmış bir halde tebrikleri kabul ederken “Bu eserin her bir notası yüreğimde titriyor,” diyor. Sözünü ettiği eser Fazıl Say imzalı “Nâzım Oratoryosu”. Nâzım’ın her bir dizesi harflerin buluşmasıyla müzik ve…
Tuhaf bir Pazar günü yaşanıyor Frankfurt’ta. Geçmiş zamanla, şimdiki zaman karışmış durumda. Soğuk bir akşamüstü, ünlü Alte Oper’in önünde toplanan kalabalık, Türkiye’deki tutuklu gazeteciler için bir gösteri yapıyorlar. Mustafa Balbay’ın hücresinin bir benzeri konulmuş meydanın orta yerine. İsteyen içine girip, Balbay’ın kaç metrekarelik bir dünyada, gökyüzünü hayal ettiğini anlamaya çalışıyor. Bir ara hızlı adımlarla, paltosunun yakasını kaldırmış bir adam geçiyor kalabalığın içinden. Durup bakıyor Balbay’ın hücresine, sonra Alte Oper’in içine doğru yürüyor. Akşam vereceği konserin provasına yetişmek için acele ediyor….