“Ahlat Ağacı” hakkında çok değerli yazılar yazıldı. Çoğunu okudum, çoğu zihnimi açtı. Filme, bu kadar farklı ve zihin açıcı yazılar yazdırdığı için de teşekkür etmeliyiz. Bu yazılar içinde, beğenisi tavanda olan da vardı, ortalarda olan da. Katılmadığı ya da beğenmediği bölümleri, nedenleriyle, tane tane anlatan da. Bir düşünce değil de, bir durum üstünden yazılmış olduğu için manasız bulduğum yazılar da okudum. Ben de, karınca kararınca, Arka Pencere Mecmua‘nın Haziran 2018 tarihli nüshası için bir yazı kaleme aldım. Ama “Ahlat Ağacı”…
Zeynep Atakan
Dilek Türker, Avucumda Çimen İzi ile geldi. İlk kitap. Öyküler. Bu kitaptaki öykülerin bazılarının yazılma sürecine tanık oldum. Tanıdığım ilk gün Dilek Türker’in öyküde karar kılacağını, direteceğini ve ısrarla üstüne gideceğini anlamıştım. Bu kararlı hali son on yılda adını duyduğumuz birçok öykücüde görüyorum. Köşe başlarını romancılar tutsa da, geri adım atmaz öykünün emekçileri. Bak, kendimi tutamıyorum yine. Sloganlar falan yazmaya başladım. Öykü sevgisi kontrolü kaybettiriyor tabii. Oysa Dilek, böyle sloganları-büyük lafları sevmez. Nereden biliyorsun, diyeceksiniz. Az sayılmayacak bir süre aynı…