Terzi’nin söküğü

Netflix dizisi Terzi’yi izledim.

Oyunculuklar, yönetim, teknik falan konuşulur. Ama izlerken kafam bunlarla değil, hep şu soruyla doluydu: “Nasıl oluyor da hala ve inatla böyle kadın karakterler yazılıyor?”

Dizideki neredeyse bütün kadınların varlığı, yaşamları, gündelik hayatları, kariyerleri, kaderleri bir erkeğe bağlı. Geçmişleri, şimdiki zamanları ve gelecekleri bir erkeğin vereceği kararlara bağlı. Olay akışını erkeklerin doğruları-yanlışları belirliyor. Hatta doğru ve yanlışın ne olduğunu da erkekler belirliyor.

Daha açılıştaki görkemli ve sonraki bölümlerle hiçbir ilgisi olmayan defile sahnesinden itibaren kadınların pozisyonu belli. Defilede sahne sırası gelen bir manken, tam da o sırada kuliste bir erkekle sevişiyor. Kadın kovulurken, onunla sevişen (büyük ihtimalle de ayartan) erkeğe hiç kimse bir şey demiyor. Ne de olsa bizim delişmen oğlan o, ne de olsa kadını kovan patronun çılgın arkadaşı o, ne de olsa erkek o.

Başrolümüz sağ kolu olan kadını istediği zaman azarlayabiliyor. Kadının buna verdiği en büyük tepki “göz devirmek”. Neden yahu? “Bağırma be” deyip kapıyı erkeğin yüzüne neden çarpmıyor. “Çünkü aslında o da başrole aşık” diyenler olabilir. Yani psikolojik olarak da erkeğe/başrole bağlı öyle mi? Hı hı, oldu.

Bebeğini terk eden ya da engelli oğlunun bakımı için imam nikahı kıydıran anneler falan da var dizide. Doğudan-batıdan ataerkil aile örnekleri. Ortaya karışık.

Dizide olanları tek tek sıralamaya gerek yok. Kadına şiddetin bu kadar kanayan yara olduğu bir coğrafyada, hem fiziksel hem psikolojik şiddetin en ağırını gören kadının karşısına “Ama o da benim arkadaşım” cümlesinin koyulmasına ne denir ki?

Yıl olmuş 2023. Kadın cinayetleri durdurulamıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini her boyutuyla yaşıyoruz. Ekranda hala erkekler kadınları elleriyle, sözleriyle, aşklarıyla, kariyerleriyle dövüyor. Yeter!

Not: Bir psikiyatr ya da psikolog, hastalarıyla (danışanlarıyla) yaptıkları görüşmelerden malzeme toplayabilir diyelim. Bunları kurmaca bir metinle de birleştirebilir diye devam edelim. Bence hem ticari hem de etik sorunlar var ama ben karışmayayım. Ama bir de yaptığı işin daha ilgi çekici ve satışı yüksek olması için “gerçek hikayelerden uyarlanmıştır” demesine ne gerek var?

Yorumlar (3)

Seyredeyim seyretmeyeyim derken zaman kaybı olacağına şüphem kalmadı .. teşekkür ederim.

Ben aldığım eğitim psikoloji olduğu için daha da hayret ve kızgınlıkla bakıyorum duruma ve izleyemiyorum. Biz eğitim için dinlediğimiz görüşme kayitlarindan bile bahsetmezdik. Hasta gorusmelerini, “halk sever” sosuna bandirip servis etmek ve toplumun seviyesiz işlere alkış tutması… Ne diyeyim!

Teşekkürler Yekta Bey. Elim gidip geliyordu izlemek için, çekincelerim vardı..tamamen haklıymışım meğerse… İzlemeye gerek kalmadı🙋🏻‍♂️

bir yorum bırakın