Tiyatroadam kararlı yürüyor: 5.Frank

Geçen yıl Berlin Schaubühne’de David Gieselmann’ın yazdığı ve Marius Von Mayenburg’un sahnelediği “The Pigeons” isimli oyunu izlerken iki şeyi sıklıkla düşünmüştüm. Günümüz tiyatrosunda grotesk nerede duruyor ve bugünün dünyası ile dünün anlatısını buluşturmanın yolları nelerdir?

İlk bakışta pek görkemli gibi görünen ama aslında pek sıradan iki soru. Biliyorum.

Oyunu izlerken bunları düşünemem neden olan sadece metinden ya da sahnelenişten kaynaklanan şeyler değildi. Bugünün oyuncularının, düne ait-miş gibi duran bir kolektif sergilemeleri, vücutlarını ve yüzlerini zamansız kılmayı başarmaları ama günün sonunda tümüyle “şimdi”ye ait olmaları.

Ankara yıllarında AST oyunlarıyla coşan bir izleyicinin düşünceleri işte. “Küçük Adam Ne Oldu Sana”dan “Mefisto”ya uzanan, “Sakıncalı Piyade”den güç alıp “Galileo”ya uzanan bir listenin özetiyim demek ki…

Bütün bunları düşündüğüm bir gecenin notlarıyla devam edeceğim.

Geçen yıl Brecht’in “ArturoUi’nin Önelenebilir Tırmanışı” ile alkışları ve ödülleri toplayan Tiyatroadam‘ın yeni oyunu Fatih Koyunoğlu rejisiyle geldi: Dürrenmatt’tan “5.Frank”

1. 5.Frank’ı sahnede izlediğim dakikalarda, yani tam da o yolsuzluklarla, o kanlı para hırsıyla sarsıldığımız dakikalarda 17 Aralık soruşturması Adliye’nin koridorlarında geri gelmeyecek bir gölgeye dönüşüyormuş. Dürrenmatt’ın eserini yazdığı yıllarda Avrupa’nın ruhunu kemiren kapitalizm faresi, sırtına cübbe geçirmiş dosya kemiriyormuş meğer. Ama vicdan unutmaz!

2. Fatih Koyunoğlu, ouyncusunu seven bir yönetmen belli ki. Herkesin güçlü “antre” almasını sağlayan bir matematik kuruyor. Rahat uyu Brecht.

3. Tiyatroadam denince hep vurgulanan bir şey: “Oyunun müziklerini oyuncular sahnede ‘canlı’ olarak yapıyor.” Ben şunu anlıyorum bundan. Tiyatroadam oyuncuları olması gerekeni yapıyor, çalışıyor, hazırlanıyor. Kolaycı zihniyet şaşırmaya devam ediyor sadece.

4. Kimi vokaller ve kimi enstrümanlar detone miydi peki? Tam da istediğim gibi öyleydi. Bıktım bu plastik güzelliklerden. İçlerinden geldiği gibi çalıp söylediler. Budur.

5. Ortaköy Afife Jale Sahnesi ile ilgili söyleyecek çok şey var. Beşiktaş Belediyesi, bir ara gidip baksın binaya. Bu kadar mı zor iyi bir bakım yapmak? Değil.

6. Oyunun günümüz siyasetiyle ilgili sözleri üstüne ahkam kesecek değilim. Gidin ve izleyin. Herkesin ahkamı kendisine olsun.

7. Oyunlara gidip “Ay bir güldük, bir güldük,” diyen izleyici hiç kaçırmasın bu oyunu. Gidin, gülün. Güldüğünüz her repliğin insanlığın sonu olduğunu unutmadan.

8. Oyunun sonunda ayağa kalkacaksınız. İki nedenle… Bir; oyun ve oyuncular çok iyi. İki; oyuncular ve oyun çok iyi.

9. Her oyundan sonra bir ismi öne çıkarmak ve ödüllere yakın durduğunu söylemek havalı bir şeydir. Böylesi bir ekip çalışması karşısında hava atacak değilim. Ayıptır. Zaten aralarında çok sayıda oyunda yer almış, ödüller kazanmış isimler var. O yüzden ben yolun başındaki bir isme selam vereyim. Zaten ekip de bunu isterdi herhalde: Hivda Zizan Alp’in şahsında bütün ekibi alkışlıyo ve teşekkür ediyorum.

10. Bir de oyunun sahnede görünmeyen kahramanlarına şapka çıkaralım. Ödülleri toplarlar.

bir yorum bırakın