NTV Tarih dergisinin son sayısında Haluk Oral tarafından kaleme alınan nefis bir yazı var: “Senede Bir Gün’ün ardında Nazım Hikmet mi vardı?” Şarkısıyla ve filmiyle meşhur “Senede Bir Gün” kitabının yolculuğunu tanıklıklarla aktaran ve İhsan (Koza) İpekçi’nin yazdığı kitabın Nazım Hikmet’le bağlantısını ortaya koyan yazıyı (ve elbette son zamanlarda en sevdiğim dergilerden biri olan NTV Tarih’teki diğer yazıları) okumanızı öneririm. Yazıda dikkatimi çeken bir noktadan devam edelim: Senede Bir Gün’ün 1946 tarihli ilk baskısının kapak içini fotoğraf olarak basmış dergi, “Beşinci bin” vurgusu hemen göze çarpıyor. Günümüzde kitapların ortalama 1000-3000 aralığına sıkıştığını düşünecek olursak heyecan verici bir rakam. Unutulmaması gereken nokta 1945‘te Türkiye nüfusunun 18,790,987 olduğu. Yani kaba bir değerlendirmeyle bugünün İstanbul’undan daha düşük bir nüfus.
Rakamlarla konuşmaya devam. Elbette önemli bir soruyu aklımızın bir köşesinde tutarak: Sayısal değerler tamam da, içerik ne olacak? O ayrı ve çok daha derin bir konu… Neyse; biz şimdilik Türkiye Yayıncılar Birliği‘nden gelen istatistiki verilere göre genel durumu ortaya koyup, Türkiye’de kişi başına kaç kitap düşüyor sorusunun cevabını bulmaya çalışacağız.
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin açıklamasına göre 2009‘da 31.414 çeşit kitap yayınlanmış. Bu kitaplar için 170,331,457 adet bandrol satın alınmış. (Milli Eğitim Bakanlığı da 2009 yılında ilk ve orta öğretim öğrencilerine 183,268,000 adet ücretsiz ders kitabı dağıtmış.)
Bu çeşitliliğin içinde 2009’da Türkiye’de toplam 353,599,457 adet kitap üretilmiş.
Elbette bu noktada Türkiye’nin nüfusunu hatırlatmak gerekiyor. Son nüfus sayımına göre Türkiye’nin nüfusu 72,561,312. (Tekrar hatırlayalım 1945’te Türkiye nüfusu 18,790,987.)
Yani bu verilerden yola çıkarak şunu söyleyebiliyoruz: Türkiye’de kişi başına 5 kitap düşmekte.
Ama TYB’nin verileri burada bitmiyor. Daha net bir veriye ulaşabilmek için Korsan Yayıncılık diye adlandırılan garabetin verilerini de işin içine katmak gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü verilerine göre (bkz. telifhaklari.gov.tr “Korsanla İlgili İstatistikler Bölümü”) Türkiye’de yayıncılık sektöründeki “Korsan” oranı %60 civarında tahmin edilmekteymiş. Toplam kitap üretimineYani %60’lık korsan yayın da yaklaşık 210 milyon adet ediyor.
Bunu kayıtlı üretime eklediğimizde Türkiye’deki kitap üretimi 560 milyon adete, kişi başına düşen kitap adedi ise 7,7 adete ulaşıyor.
Durum budur; yetişkinleri düşünerek söyleyebiliriz ki, bir yılda kişi başına yaklaşık 8 kitap. Okur-yazar olanlar, haftasonu kitapçı kitapçı gezenler, kitap fuarlarına gittiklerinde torbalarla çıkanlar bu rakamı görünce “Ben ayda en az 8 kitap alıyorum, nasıl böyle bir sonuç çıkabilir?” gibi gerçeklikten uzak bir soru sormasınlar. Üstelik bu rakamları içerik açısından değerlendirince ortaya çıkacak vahim sonucu konuşmadık bile…
Not: 96 sayfaya kadar eğitim amaçlı ve çocuk kitaplarına ilgili yönetmelikle bandrol alınması zorunluluğu kaldırıldığı için yaklaşık 50 milyon adet civarında olduğu tahmin edilen çocuk ve yardımcı kitaplar hesaplamalara dahil edilmemiş.
Yılda 5 kitap. Ki bu 5 kitabın da hangi kitap olduğu düşünülürse, iletişimsizliğin en büyük nedeni okumama olduğu apaçık ortada. Farklı olana saygının azaldığı, ötekileştirmenin hat safhada olduğu, nerdeyse kimseyle empati kurulmayan bir dünyanın insanları olma yolunda ilerliyoruz. Aman ne ilerleme…
iletişimsizlik olarak yorum yapılmış ama ben tam ters i aşırı iletişim sonucu bu hale geldiğimizi düşünüyorum. Kişi başına düşen monitör ve facebook gibi sitelertin türkiyedeki üye sayıları dikkate alındığında bunun ne demek olduğu gayet net şekilde ortaya çıkyor. Yekta abiyede yazı için gerçekten teşekkür ederim ve okumak ve bilmek gerçekten iyi oldu
Rakamlar ortalama değerler vermiş; ama gerçeğin yakınından geçtiğini sanmıyorum. Türkiye'de nüfusa oranla sınırlı bir okur kitlesi var; ortalamayı yükseltenler de bunlar; yani araştırmada çan eğrisi mantığıyla ortaya çıkmış bir sonuç var… Nitelikli okura gelince, durum daha da vahim; devede kulak hesabı… Başımıza kitap düşsün diyorum…
Açıkçası bugün kitap şart değil, tercih. 1945'te insanlar için kitapların yerine getirdiği işlevlerin çok büyük bir kısmı bugün bambaşka araçlarla yerine getiriliyor. Melodram okumak isteyen televizyondaki bir diziyi takip ediyor, haberdar olmak isteyen internette bir haber sitesine giriyor, canı sıkılan bir bilgisayar oyunu oynuyor, dostlarıyla haberleşmek için cep telefonunun tuşlarını kullanıyor, bilgi edinmek isteyen google ya da wikipedia'ya bakıyor çoğu zaman ilk anda. Uzmanlık alanına giren veya detaylı bilgiler için hâlâ kitaplara bakıyoruz, bir de kitapların kendi mantıklarının kişisel olarak bize fayda sağladığına inananlarımız kitaplara başvurmaya devam ediyor. Özetle kitap artık ne kutsal ne de mutlak, tam tersine bir tercih halinde. Uzmanlaşmış okurluk söz konusu. Hayatın bir anında bilinçli veya bilinçsiz bir tercih yapıyor her insan, okur olup olmama konusunda.
Yıllardır okur sayımızın ne kadar az olduğu konulu yüzlerce yazı okumuşumdur. Artık kabul etmemiz gerekiyor, kitap okumayı, kitap almayı, kitaplarla ilgilenmeyi zorunlu bir durum değil, tercihli bir durum olarak ele almalıyız. Ahlar vahlar yerine kitaplarla ilişkilerimizde kazandıklarımızı anlatarak, kitapları daha özenli hale getirerek, kitap medyasına katkıda bulunarak rakamlarda değişiklik yapmak mümkün. Benim bildiğim kadarıyla Yekta Kopan da kitapların dünyasını özendiren insanların başında gelir.
Diğer insanların, ya da daha gençlerin, kitapları tercih etmeleri, hayatlarına okur olarak devam etmeleri için bir şey yapılacaksa yapılabilir, yoksa geri kalanı sanki nafiledir.
Sayın Onurcan, nette bir iletişimin olduğundan emin değilim. Hele ki bahsettiğiniz sitelerin durumu bence vahim. Eline kitap alıp okumak çok başka bir dünyayla tanışmak demek bana göre. Netten gazete okumakla, elden gazete okumak arasındaki koca fark gibi. Bir kitaın sayfasına, kapağına dokunmak ile net sayfasında dolaşmak kesinlikle aynı şey değil. Ama umuyorum her şey daha iyi olacak.
..keşke kişi başına düşen kitap sayısı doğru olsa yine de kabulüm.Neden mi; bu demektir ki ayda bir kitap için 5-10 yıl beklemek gerekiyor.Bu süreci daha kısa hale getirmekte sayılı yılları alır.Umut var demektir.Halbuki gerçek başkadır.
İstatistikleri hiç sevmem bu yüzden "sanal gerçeklik" yaratırlar ve o gerçeklik üzerinedir tüm olası programlar!
sağlıcakla,
gltn s,
1945 yılındaki okur-yazarlık oranı var birde bu yazıda yer almayan
Ayda sekizden fazla kitap alıyorum ve hala kişi başına kitap sayısı beş. Daha fazla daha fazla almalıyım! Kitap ve kitap okumak bir başka şeyle ikame edilecek bir nesne değildir. Zamanı öldüreceğiniz boş şey değildir. Kitap okuma alışkanlığı diye bir şey olamaz. Alışkanlıklar insanı öldürür. Kitabı ve kitap okumayı sevmek gerekir. Bu bir hissiyattır, bir yaşama şeklidir. İlk baskısı rafta yerini almış bir kitabı elinize aldığınızda hissettiğinizdir. Heyecanla baskısını beklediğiniz bir kitabı aldığınızda kapağını okşayıp koklamaktır. Birinci sayfasını açtığınızda ilk satırlarına gözlerinizin değidiği andır. Velhasılıkelam sevmek sevmek sevmektir. Kitap okumayı sevdirmek gerekir, zaman insanı seçici kılar.
Kitap mitap düşürdüğümüz yok, hepsi raflarda.
Ders kitaplarını çıktığımızda hiç bir şey kalmıyor esasında…
Sanırım kitap almaktan daha önemli olan kitap okumak. "Yeni Hayat"ın satış rakamlarını biliyoruz, ancak kitabı okuyup bitirebilen insan sayısı alanların üçte biri bile değil. "Çarpık batılılaşmanın" sınıfları net çizgilerle ayırdığı dönemlerde "metre ile kitap satın alma" durumlarını sanırım hepimiz biliyoruz. Bu yüzden geçmiş rakamlar hakkında net konuşmamak gerekiyor. Evini zengin göstermek isteyenlerin büyük kitaplıklara içeriğe bakmadan metre hesabıyla kitap doldurması da rakamları oynatıyor olabilir.
Teknolojinin etkisi de doğal olarak hissediliyor. Eskiden okunmak için buraya yazdıklarınızı toplayıp bir kitap haline getirmeniz gerekirdi, şimdi bize ulaşmanız an meselesi, burayı okumamız sadece "satılan kitap" rakamlarını değiştiriyor, işin okuma kısmında bir farklılık yok.
Bu ülkede Ulysses'in 3000 adet olan ilk baskısı kısa zamanda tükenmiş, hatta Selim İleri'ye ülkenin durumunu sorgulatmış. (Şu anda da YKY 11.baskıda) Durum böyle, rakamların önemi pek kalmıyor, görünmeyen, hesaplanamayan istatistik canımızı yakıyor.
"Rusya'da metroda insanlar okuyor" olaylarına hiç girmeyeceğim, karşılaştırma gerekli değil, her insanın, öncelikle kendini daha iyi ifade edebilmek için okumaya ihtiyacı var, odağı şaşırmadan önemi vurgulayalım, elimizden geleni yapalım.
Etrafımda o kadar cok insan var ki yılda 3 kitap bile okumayan. 7 rakamını görünce sevindim biraz. İçerikleri de eğitici olsa 7 kitabın bile çağdaş bir ülke olabilmemiz için iyi bir rakam.
Tabi ders çıkarabilene..
durum bence o kadar kötü değil, 2. el ya da imitasyon ( ucuz ) kitap satan dükkanlar dolu, bence kitap biraz ucuz olsa daha da iyi olacak
Belki de daha önemlisi üretilen/satın alınan kitap sayısı ile "okunan" kitap sayısı oranını bulmak, ama malesef bu mümkün değil. Herkes kendi çevresinden tahmini bir sonuca varabilir, gerçi bu da son derece yanıltıcı olur.
bunların yanı sıra çok ünlü insanların.Ben kitap okumuyorum çünkü gerek yok demeleride zaten bunu rahatça gösteriyor aslında.
insanların ne için kitap okuduklarını, okumaları gerektiğini bilmiyorlar yada illa ki kendi kesimlerine ait kitapları okumayı tercih ediyorlar.
biz ne kadar fazla alırsak alalım
genel bir kitleye yaymak gerekir
param yok alamıyorum kitaplar pahalı diyenlere de söylenecek en güzel şey, halk kütüphaneleri para verip almayacağım yazarları ben oradan okumayı tercih ediyorum.
Kuşe kağıdına baskı istemiyorum. Kabartmalı, kalın kapaklar istemiyorum. Bildiğimiz "saman" kağıdına baskı istiyorum ve böylece kitap fiyatının 5TL (beş TL) olabileceğine inanıyorum. 100bin basan Ahmet Ümit'in son kitabı İstanbul Hatırası 20 TL! 2.baskı ne zaman olacak merak ediyorum. O kitabı madem 100bin bsatınız, yapsaydınız 10 TL, aynı gün tükenseydi.
Fiyat odaklıyız, temel ihtiyaçlarımız var ve kitaba para ayıramıyoruz. İnsanlar hipermarketlerdeki indirimli kitapları takip ediyor, ki bu da iyi…
Her insan okumak zorundadır.Kitap okumanın hobiyle v.s bir alakası olmamalı.İnsanlar geleceklerine olan güvenlerini kitaplarla kazanmalıdırlar.Nicelikten öte nitelikle alakalı bir durum kitap okumak.Kişi başına düşen kitap sayısının artması önemlidir ama kişinin okuduğu kitabı anlaması, o kitapla farklı bir bakış açısı yakalaması çok çok daha önemlidir diye düşünüyorum.
kişi başına okuma süresi 15 saniye gibi bir şeydi. trajikomik bi'vaka. ama biliyoruz ki absürdizmin kölesiyiz.
bu rakamların artması isteniyorsa kitap fiyatları düşmeli..gayet açık..yeni çıkan bir kitap 20 25 lirayken insanların bir ayda kaç adet kitap alması beklenebilir ki??
Şaşırtıcı bulmuyorum bu sonucu. Kendi hayatına karşı duyarsızlaşmış, yaşadığı günü bile oturup tahlik etme dürtüsü olmayan insanlar neden kitap okusun ki? Ya da nasıl okusun?
sos ve yalnızlık okulu katlıorum bencede kitaplar rafta kalıyor şu fikirlere katılmıyorum kitaplar fayda getirmez bir tercihtir bence kitap okumayı biraz baskı haline getirsek bile ama bu tabi tatlı bir baskı bazı insanları teşvik edersek sevdirebiliriz diye düşüniyürum..