Yeniden Okumak: Görünmez Kentler

Bir kitabı yıllar sonra yeniden elime aldığımda, altı çizili yerler var mı, kenarına köşesine notlar almış mıyım diye bakıyorum öncelikle. Eğer sıklıkla ‘yeniden okuma’ yaptığım bir kitapsa, önceden aldığım notları ezberliyor, altını çizdiğim satırların sayfalarını gözü kapalı bulur hale geliyorum. Her yeni okumada, yeni cümleler çiziliyor, yeni notlar alınıyor. Katmanlar oluşuyor. Kitapla ilişkimi, hayatla ilişkimi, geçen yıllarımı bana anlatan katmanlar. O katmanların en altında bir yerde, artık derinler diyebileceğim bir uzakta, en saf halim duruyor. O kitapla aramda geçenlerin en ham, en savunmasız, en doğal hali. Bir süre sonra o hali kaybettiğimi biliyorum. Hayatın içinde olduğu gibi kitaplarla ilişkilerde de katmanlar arttıkça, kibirli bir bakış yerleşiyor insana. 

Italo Calvino‘nun müthiş kitabı “Görünmez Kentler” ile ilişkim de böyle. İlk olarak 1991 yılının Mart ayında okumuşum. Remzi Kitabevi’nin, Murathan Mungan editörlüğünde okurlara sunduğu Çilek Serisi’nden. Işıl Saatçioğlu çevirisiyle. Çevirmenin bir arkadaşımızın annesi olması bile ayrı bir övünç kaynağı, kitapla ilişkide bir adım önde olabilme ihtimaliydi.
Yeniden okuyorum “Görünmez Kentler”i. Notlar alıyorum. Belki bir yazı gelir bu notlardan. O notların kenar süsü olarak da bu yazıyı yazıyorum şu anda. Üstelik kentle ilişkide yeni bir evreden geçiyor zihnim. Kitap, biraz da bu nedenle çok daha vurucu şeyler fısıldıyor kulağıma.
1991’de altını çizdiğim satırlara gelince… Onlar da yazılabilirse, o yazının bir yerlerinden göz kırpar dilerim.
Son söz; henüz okumamış olanlar varsa, buyrunuz Calvino’nun satırlarına…

Comments (1)

Le citta invisibile! Le cosmicomiche'yi de tavsiye ederim. Turkce tercumesi var mi bilmiyorum.

Leave a comment