22 Şubat 2010 Pazartesi günü saat 20:00’de İKSV’nin Deniz Palas’taki yeni binasının harika mekanı Salon’da Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’la bir edebiyat etkinliği gerçekleştireceğiz. Etkinliğin tanıtım bülteninde şöyle deniyor: “2009’da Can Yayınları tarafından başlatılan ve bu yıl Salon’da devam edecek Can Yayınları 2010 Ubor Metenga Buluşmaları‘nda üç öykü ustası, her ay farklı bir İstanbul öyküsünü çözümleyecek. İlk yapıt, edebiyatımızın büyük isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın “Acıbadem’deki Köşk” adlı öyküsü.” Her şey güzel de nedir bu Ubor Metenga buluşmaları diyenler olabilir.
Gerçekten de nedir bu Ubor Metenga buluşmaları?
Bu buluşmaların ilkini 30 Nisan 2002 tarihinde 94,9 Açık Radyo stüdyolarında saat 23:00-24:00 arasında gerçekleştirmiştik. Sonrasında da tam 52 hafta aynı saatlerde buluşup bir öykü üstüne konuştuk. Refik Halit Karay’ın “Eskici” öyküsüyle başladığımız radyo yolculuğumuzu, programın (ve sonrasında bu etkinliklerin) adını aldığımız öyküyle, Oğuz Atay’ın “Korkuyu Beklerken” öyküsüyle noktaladık. Bu adın anlamını ve neden böyle bir ad seçtiğimizi merak edenlere öyküyü okumalarını öneririm. Ayrıca Ubor Metenga adını seçmemizdeki en önemli neden, bütün edebiyatıyla üçümüzü de derinden etkilemiş bir yazara, Oğuz Atay’a saygı duruşunda bulunmak istememizdi.
Açık Radyo stüdyolarında, bir yıl boyunca çok güzel zamanlar geçirdik. Dostlar edindik. Her program sonrasında, hem de gecenin yarısında gelen dinleyici telefonlarıyla mutlu olduk, katkılar sayesinde çok şey öğrendik. (Örneğin, Onat Kutlar’ın “Kül Kuşları” öyküsünü konuştuğumuz gece radyoya gelen telefonla gözlerimiz doldu: Kutlar’ın Bodrum’da yaşayan balıkçı bir arkadaşı arıyordu ve öyküden ne kadar etkilendiğini ağlayarak anlatıyordu.) Öyküler üstüne yaptığımız yorumlarla beslendiğini söyleyenler de oldu, eksik bulduğunu söyleyip çoğaltmak isteyenler de. Ama radyonun dinleyicisi temel meselemizi gayet iyi anlamıştı; öykülerin konuşmasını-öyküler üstüne konuşulmasını istiyorduk, hepsi bu.
Üçümüzden birinin sevdiği, edebiyat tarihimizde özel bir yeri olduğunu düşündüğümüz, kenarda bırakılarak hakkının yendiğine inandığımız, kimi zaman da sadece öyle bir öyküden nasıl bir sohbet çıkacağını merak ettiğimiz metinler seçtik. Sonrasında herkes kendi çalışmasını yapıp geldi stüdyoya, birbirinden habersiz üç kişi olarak oturduk mikrofon başına. Bazen aynı şeyleri söyledik, bazen farklı yollara saptı fikirlerimiz. Hatta program sırasında aydınlanma anları yaşadığımız bile oldu. Bütün bunları, olanca samimiyetiyle paylaştık dinleyenlerle.
Sonra program bitti. Ama bizim öykü sohbetlerimiz bitmedi. O yıllarda davet edildiğimiz edebiyat etkinliklerinde genel başlıklar altında konuşulan konulardan, tekrar eden polemiklerden, son anda kotarılan sohbet ortamlarından sıkılmıştık. “Radyoda yaptığımızı neden dinleyici-izleyici karşısında yapmayalım, hem böylece daha da çoğalır öyküler,” dedik. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nden Buca Eğitim Fakültesi’ne, Can Yayınlarının Galatasaray’daki Kitapevi’nden TÜYAP Kitap Fuarı’na çeşitli yerlerde, çeşitli zamanlarda Ubor Metenga oturumları yaptık. Okurlarla tanıştık, fikir alış-verişinde bulunduk.
Can Yayınları bu oturumları yeniden canlandırmak istedi. (Rahmetli Erdal Öz de bir Ubor Metenga takipçisiydi zaten, oturumlara katılır, sorular sorar, yorumlar yapardı. Onu çok özlüyoruz.) İKSV’nin yeni mekanı Salon, kapısını edebiyata açmaya karar verdi. Hare ise etkinliğin sürprizini üstlendi. (Etkinlik öncesindeki tatlı sürprizin ne olduğunu anladınız herhalde.)
Artık bu ücretsiz oturumlar dinleyicisini bekliyor.
Ayfer Tunç, Murat Gülsoy ve ben, her ay bir İstanbul öyküsü konuşacağız Salon’da. Sadece biz değil, bütün öykü severler konuşacak. Yeri gelmişken ben de, bütün destekçilere, emek verenlere teşekkür ediyorum. Ama en büyük teşekkür bu oturumlarla bana farklı okumalar öğreten, okurluk yolculuğumu aydınlatan arkadaşlarım Ayfer ve Murat’a.
2010 Ubor Metenga buluşmalarında, Salon’da görüşmek dileğiyle.
Ankara İstanbul'a hep "Tebrikler. Ne hoş ne sevindirici bir etkinlik," deyip kendi kabuğunda okuyup yazmayı sürdürecek… Ama sahiden çok hoş çok naif bir etkinlik. Tebrikler!
Ben geliyorum. Öyküyü de okudum ve beklemediğim derecede hoş bir şekilde şaşırdım. Tanpınar'ı tanımadığımı anladım ve üzüldüm. Bu güzel seçim ve etkinlik için teşekkürler.
Bu etkinliği heyecanla bekliyorum ama biri de çıkıp neden bu etkinliğe katılabilmek için 0 (212) 334 07 52’den rezervasyon yaptırmak gerektiğini söylemiyor anlayamıyorum. Yoksa tüm duyurular, mailler ve bloglar’da yazıyordu da ben mi görmedim? Ve yoksa ben mi boş yere rezervasyon yaptırdım? Aklım karıştı.
Böyle etkinlikleri okuyunca Ankara'da olduğuma çok üzülüyorum…Çok isterdim katılmayı…
Vallahi üstadım, bu ülke şapkalarının altında tuhaf fikirleri olan insanlarla dolu. Ubor Metenga ismi size sorun olmasın:D İstanbul'da olmadığım için üzgün, fakat böyle dolu dolu işler yapan yazarlarımız olduğunu görmekten dolayı da mutluyum. Teşekkürler. Görüşemezsek sizlere iyi yolculuklar.
İKSV Salon'daki 22 Şubat buluşmasından hem keyif aldık hem de yararlandık.Ahmet Hamdi Tanpınar'ın öyküsü çiçek açtı adeta. Anlayamadığımız ani bir kalkışla salonu terketmeniz oldu. Bu sorusuz, tartışmasız kapanışın hayal kırıklığı yarattığını söyleyerek şikayetçi olan arkadaşların hislerine de tercüman olduğumu sanıyorum.
geç okunulan bir yazı sonrası kaçırılan ilk buluşma… bir dahakine kesinlikle sizlerleyim. böylesi güzel ve yaratıcı fikirleri desteklememek, sizlerden yararlanmamak elde mi?
AH BİRDE MU ETKİNLİKLERİ KAYSERİDE YAPSANIZ.
bu etkinlikler kayseride de yapılırsa sevinirim.