Eftal Küçük: Kendi gurbetine kaçmak…

Ablamın arkadaşıydı Eftal Küçük. Arada bir eve de gelirdi. Ankara Ballıbaba Sokaktaki sobalı evin salonunda otururlardı. Ablam yedi yaş küçük kardeşinin ‘ayak altında’ dolanmasını pek istemezdi herhalde. Ama kendimi alamazdım “gitar çalan ağabeye” bakmaktan. Bir keresinde de farklı bir aletle gelmişti; hayatımda ilk kez buzuki görmüştüm ben de.

Sonrasında çocukluk hayranlığı yerini, Yeni Türkü hayranlığına ve o unutulmaz Akdeniz Akdeniz albümünü, nota nota ezberlemeye bıraktı. Eftal Küçük’ün albümdeki katkısı yadsınamaz ama özellikle Yaşar Miraç’ın sözleri, Selim Atakan’ın bestesi ve Zerrin Atakan’ın sesiyle Gurbete Kaçacağım’ın sonunda iki dakikadan uzun süren bir kemençe solosu vardır ki… Dinleyeni alır kendi gurbetine götürür.

Çağdaş Türkü dinleyicisi olmak ise apayrı bir deneyimdi. Tolga Çandar‘ın sesi, “Dede” Erkan Oban‘ın bası… Ankara’dan tüm Türkiye’ye yayılan bir seda. Yeri gelmişken, Dede’ye de selam olsun. O da erken gitti.

Yıllar sonra, Yeni Türkü’nün 30.yıl konseri gecesinde gördüm Eftal Küçük’ü. 19 Temmuz 2009 akşamı, Harbiye Açık Hava sahnesinde. Biraz yaşlanmıştı. Ben farklı mıydım sanki? Karşısına, o meraklı çocuk değil, kırklarına gelmiş bir adam olarak çıktım. Sahnede kaldığı sürede, aldı beni yıllar öncesine götürdü.

Derken, Mayıs’ın son haftasında acı haber geldi. Eftal ağabey yok artık, dediler. Uzun süren hastalık sürecine yenik düşmüş, aramızdan ayrılıvermiş. Sessiz.

Eftal ağabeyin arkasından en içten ve güzel yazılardan birini dostu Selim Atakan yazdı. Dileyen “Eftal’in ardından…” başlıklı blog yazısına buradan ulaşabilir. Eftal Küçük’le yaşadığı bir anısını anlatıyor Selim Atakan yazısında:

“Benim yaşamım boyunca unutamayacağım bir anı Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Delikan” isimli filmin müziğini yaparken yaşadığımız olaydır. Filmin müziklerini hazırladık, stüdyoya girip kayıt yapmamız gerekli. Eftal ise fındık toplamaya Giresun’da dağdaki köyüne gitmiş o sırada. Köyde telefon yok, tek haberleşme aracı telgraf… Biz de hemen telgraf çektik, yanıtını beklemeye başladık. Ne bir ses, ne bir nefes, haber yok, gelen yok.

Bir hafta sonra bize Giresun posta idaresinden bir telgraf geldi: “Eşek parası ödenmediği için telgrafınız yerine ulaştırılmamıştır” yazıyordu telgrafta…

Önce şaşırdık, eşeğin telgraf ile ne ilgisi var?

Sonra öğrendik, merkeze gelen telgrafın köye ulaştırılması ancak bir postacının eşeğe binerek dağdaki köye gitmesi ile mümkün oluyormuş o bölgede…”

Ne kadar samimi, ne kadar içten… Bir ölümün arkasından okuyunca, ne kadar hüzünlü.

Eftal ağabeyin bende yeri ayrı. Anlatması uzun. Anlatması zor.

Ona vedanın en güzel hali, onu dinlemek ve dinletmek. O zaman gelin Gurbete Kaçacağım’ı dinleyin.

Elveda Eftal Küçük. Kendi gurbetinde, istediğin sedaların arasında…

Comments (7)

ilk gençliğimizin umudu olan tüm seslere ve eftal küçük e selam olsun

Mukemmele tutkuydu onu huysuz ve hircin yapan. Oysa zekasi kadar belki dahada fazla derindi duygu dunyasi. Kayiplar hep uzer ama bu yole bir sey degil. Bambaska.Eftal I yitirmek bende/bizde, hayatimizda, fay hatti oldu. nehirimizin yatagi kirildi. Tum algilarimiz degisti. Hic bir sey eskisi gibi degil; olamayacak.

hani dinlerken içinizdeki harfleri ayaklandıran ve mutlaka yazma ihtiyacı doğuran şarkılar vardır…

Yeni Türkü'nün yeri o kadar başkadır ki… Her şarkısında kendi gurbetime kaçtığımdan belki de… Eftal Küçük'e selam olsun! Yeni Türkü'ye selam olsun!

Genç ve onu geç tanımış bir hayranı olarak:
Eftal…
Bugün nefes alıyor olsa da olmasa da saygı duyulası bir insan. Notaları bizimle, sevgimiz onunla olsun…

Belki binlerce değiliz ama Eftal'i anlayanlar bir araya gelince öyle böyle de değiliz hani… Elimiz bir şeyler tutuyor.

Eserleri ile hep aramızda olması ne şahane bir duygu! Bu ifadem klişe oldu belki ama gerçek sanatçıların ölümsüzlüğü beni heyecanlandırıyor. Nur içinde yatsın.

Leave a comment