Cannes 2012 Notları

65.Cannes Film Festivali için yollara düştük yine… Emrah Kolukısa, Oktay Taşkın ve ben festivalin, ayak tabanlarını kızartan temposuna alışkınız aslında ama ne yalan söyleyeyim, her yıl yeni bir engelli koşu yapmamız gerekiyor. Yine kalabalık, yine haber yetiştirmenin türlü zorluğu, yine gün boyu dayanmak gereken bir tempo. Söylendiğim sanılmasın, elbette Cannes’da olmak ve bu önemli etkinliği yerinde takip etmek değerli ve zor bulunur bir nimet.

Cannes’daki ilk günümüzde, ilk işimiz Carosso D’Or ödülünü alan Nuri Bilge Ceylan’la röportaj yapmaktı. Zeynep Özbatur Atakan’ın tartışılmaz organizasyon yeteneğiyle, sorunsuz bir buluşma oldu. Nuri Bilge Ceylan’la Cannes’da buluşmak, kucaklaşmak ayrı bir mutluluk. Keskin bir güneşin altında, gözlerimizi kısarak, biraz da terleyerek yaptık röportajımızı. Ödülün kendisi için değerinden, bu yıl ilgisini çeken filmlere uzun bir konuşma oldu. İlgilenenler için söyleyeyim, en çok merak ettiği film Reygadas’ın filmiymiş. Konuştuğumuz konulardan biri de Türk filmlerinin salon sorunuydu. Bu durumu ticaretin kaçınılmaz bir sonucu olarak gördüğünü vurgulayan Ceylan, internet ortamının bu sorunun çıkışı için önemli olduğunu vurguladı. (Konuşmanın tamamı Gece Gündüz programında ve sonrasında da ntvmsnbc’de olacak.

İlk günün Emrah ve benim için sürprizi bu yılın jüri başkanı Nanni Moretti ile ayak üstü tanışmak ve fotograf çektirmek oldu. Bu fotografı da ntvmsnbc sayfalarında görebileceksiniz. Günü geceye bağlamadan Nuri Bilge Ceylan’ın ödül törenine katıldık elbette. Tümüyle dolu salonun Ceylan’ı içtenlikle alkışlaması ve bu gerçekleşirken kimsenin kıyafete bakmaması güzeldi. Nuri Bilge Ceylan, şık bir takım elbise giymişti ama elbette Hıncal Uluç görse bu kıyafeti de beğenmezdi. Gülüp geçeceğimiz bir not olsun bu da…

Ödül töreninden sonra Michel Gondry imzalı “We And I” filminin gösterimi vardı. Filmin oyuncularıyla sahneye çıkan Gondry, farklı kültürlerde “iki hafta kaç gündür” karmaşası üstüne yaptığı konuşmayla salonu kahkahaya boğdu. Gerçekten de iki hafta on dört gün müdür, on beş gün mü?

Gecenin sonu Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre’nin evsahipliğindeki Türk standında oldu. Barda Rıza Sönmez konukları bir an “susuz” bırakmadı. Kutluğ Ataman’dan Özgü Namal’a, Azize Tan’dan Vecdi Sayar’a, Cüneyt Cebenoyan’dan Esin Küçüktepepınar’a tüm festival tayfası Selim Atakan’ın okyanusundan yükselen sedalara ve Gülçin Santırcıoğlu’nun etkileyici vokaline eşlik etti.

Bu notları işte o eğlenceli dakikaların ardından, otelin internet bağlantısı hızına sığınıp, yaklaşık yirmi saat süren bir calışma gunünün ardından yazıyorum.

Fotoğraflar daha sonra gelecek. Bir not daha; Devamlılık Hatası blogunun takipçilerinin yakından tanıdığı dostum Emrah Kolukısa, festival boyunca özel notlarını ve içeriden haberlerini ntvmsnbc.com adresinde paylaşacak.

Hava sıcak. Yarışma filmleri heyecan verici. Cannes Film Festivali tüm hızıyla sürüyor. Elim değdikçe yeni notlar paylaşmak dileğiyle…

Yorumlar (3)

Kıyafetle alakalı bölüm gülümsetti. Keşke burada da yayınlayabilseydiniz röportajı ve fotoğragları.

orada olmak ne kadar da güzeldir… sizi çok kıskandım…

İmrendik ama en azından sizin yazılarınız sayesinde takipteyiz biz de.Fotoğrafları da en kısa zamanda görebiliriz umarım:)

bir yorum bırakın