Cortazar’ın Büyüyen Eller’i

Büyüyen Eller, 1937 tarihli bir öykü.

Julio Cortazar bu öyküyü yazdığında 23 yaşında.

Dünya, bir büyük savaştan çıkmış. İkinci büyük savaşa girmesine az zaman var, zemin kaygan. Babasız büyümüş bir çocuk Cortazar. Avrupa’da başlayıp Buenos Aires’te süren bir yaşam. Üstelik bu öykünün yazıldığı yılların sonrasında yeniden savrulacak coğrafyalar arasında.

Modernizm etkileri sanat üretimine iyice sarılmış durumda. Birey yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Dünyanın acısıyla yüzleşebilmenin yollarından biri, büyük alegoriyi yaratmak.

“Sen ödleğin tekisin, aşağılık birisin ve üstelik kötü bir şairsin,” diyen Cary’e atılan yumrukla başlıyor öykü. Daha ilk cümleden eylemin içine alıyor bizi Cortazar. Hareketin bir parçası oluyoruz. Üstelik “Bunu o başlatmamıştı,” diyerek, taraf tutmamızı da istiyor. Yumruğu atan Plack’in tarafındayız artık. Onun eyleminin ortağıyız. Attığı yumrukların şiddetini ellerimizde hissedebiliyoruz.

Ama öykü denizine bir de “olta” atıyor yazar. Eylemin içinde bir “gri alan” bırakıyor. Okurun zihnini öykünün sonuna kadar yakalamaya çalışacak bir olta.

“Gri alanı” o kadar iyi kullanıyor ki Cortazar, Plack’in ellerinin tuhaf bir şekilde “büyümeye” başlaması okuru hiç şaşırtmıyor. Daha da ötesi, tıpkı yumruk atma anında olduğu gibi, büyüme anında da eylemi kendi bedenimizde hissedebiliyoruz.

Büyüyen Eller on sayfalık bir öykü. Kalan bölümünü anlatacak ya da çözümlemesine girecek değilim. Julio Cortazar’ın Ötekinin Rüyası – Bütün Öyküleri 1′e dikkat çekmek için söz ettim bu öyküden.

Ötekinin Rüyası, daha önce Cortazar’ın bir eserini okumuş olanlar için iştah açıcı bir sofra.

Okumamış olanlar için de unutulmayacak bir tanışma. 600 sayfalık mükemmel bir yolculuk. (Üstelik yolculuğa Mario Vargas Llosa‘nın rehberliğinde çıkacaksınız.)

Cortazar’ın boksu çok seven bir yazardan aktardığı ve herkesin sıklıkla kullandığı benzetmeyi bilirsiniz: “Roman sayıyla kazanır, oysa öykünün nakavt etmesi gerekir.”

Bir yumruklaşmayla ve nakavtla başlayan Büyüyen Eller‘i okuduktan sonra, bu “benzetme” başka bir anlam kazanacak.

Sondaki çözümleme “çok tanıdık” derken, o yumruklar bir kere daha kalkacak ve…

Comments (1)

müthiş bir okursunuz yekta bey. bir gün sizin gibi bir okur olmak istiyorum. Okuduklarımı sizin gibi anlamayı ve anlatabilmeyi. saygılar

Leave a comment