Günden Kalanlar.43

Tükenmişlik hissi.

“Ben ne yapıyorum?” sorusu.

Bitmek bilmez bir yorgunluk.

O kadar çok kişiden duyuyorum ki bunları. Kimilerine göre covid sonrasının etkileri, dünyanın yeni belalarından biri. Sanki herkes gri bir bölgede. Bu depresyon kıyısında olma haline eklenen unutkanlık hali var bir de… Tuhaf zamanlardan geçiyoruz yine.

İki gün önce beni de yakaladı o ruh hali. Tam da yakında videolar yüklemeyi düşündüğüm youtube kanalıyla ilgili çalışıyordum. Notlar, yazılar, okumalar falan… Birden ”tükendim”. O kadar işte… Fişim çekildi sanki. Derin bir mutsuzluk haline düştüm. (Babamın doğum günüydü, onun da etkisi vardır belki. Artık bu ruh hali geçişlerini ayırt edemiyorum)

Dün öğlen İmre Tezel ve Ebru Gümüş ile yemek yedik. Sohbet ettik. Uzun ve her anı sarıp sarmalayan bir sohbet. Onlar da bu gri alandan söz ettiler, bu tuhaf ruh halinden. O kadar konuştuk ki, giderek büyülü bir şey olmaya başladı. Giderek rahatlamaya ve konuşmanın getirdiği güvene sırtımızı yasladık. Artık sohbetlere maskesiz, bagajsız, hesapsız oturan olmuyor pek. Biz dün bunu başardık ve çok iyi geldi hepimize. İyilikle oturulan masalara ihtiyacımız var.

O iyilik hali, akşam yemeğinde de devam etti. Zeynep, Görgün ve Ela ile yemeğe gittik. Mayıs ayından beri doğru dürüst görüşememiştik, hele Burcu hiç görmemişti. Konuşacak çok şey birikmiş. Yine bir iyilik masası, yine iyi gelen bir sohbet.

Ama tam da yemeğin ortasında saçma sapan bir şey oldu. Ekmek yerken dişim kırıldı. Sağ üst azı dişimin dış yüzeyi düşüverdi. Bu can sıkıcı olay yine bir iyiliğe bağlandı. 90’ların ortasından beri arkadaşım, uzun süredir de diş doktorum olan Aysun Canan, gecenin o saatinde muayenehanesini açtı ve sorun büyümeden -geçici de olsa- bir çözüm üretti. Sabah 5’te işi olmasına rağmen o saatte benim için geldi. Saf iyilik bu. Mükemmel bir duygu.

Geceyarısına doğru evdeydim. 23.45’te. Yorgun. Ama iyi. İyiliklerle dolu bir günün içinden geceye uzandım.

Eylül ayı böyle başlamış oldu…

bir yorum bırakın