İki Yazarın Terapi Seansı

2008 yılında tanışan, dünya edebiyatının en önemli isimleri J. M. Coetzee ve Paul Auster‘ın mektuplaşmaları “Şimdi ve Burada”, sanattan siyasete, spordan savaşlara, ekonomiden insan ilişkilerine kadar pek çok konuyu içeriyor…

Teklifin
daha münzevi bir hayatı seçmiş olan Coetzee’den gelmesi ilginç. Üstelik ilk
mektubu yazarak, kapıyı açan ve dostluğun tutkusal bağların açığa vurulmamış
bir biçimi olarak satırlara yayılmasını sağlayan da Coetzee. Bu ilk mektuba
Auster’ın alıntılarla, yorumlarla ve anılarla dolu cevabı, kitabın daha ilk
sayfalarından başlayarak, iyi bildiğimizi sandığımız konularda bile, iki
yazarın düşüncelerimize takla attıracağının işareti.

J.M.Coetzee
ve Paul Auster. Edebiyatın yaşayan iki büyük ustası. 2008 yılının Şubat
ayındaki tanışmaları, zaten bir süredir iletişim halinde olan iki yazarı da etkilemiş
olmalı ki, hemen sonrasında Coetzee “Böyle bir işbirliği dostluğu pekiştirmeye
yarar gibi geliyor,” düşüncesiyle ilk mektubu yazıyor. Auster’ın cevabı bir
anlamda mektuplaşmaların çerçevesini belirliyor: “Aslında bu, aynı şehirde
yaşıyor olsaydık, buluştuğumuz zaman konuşacağımız türden konular olmalı.”

Sonuçta ortaya sadece bu iki yazarın okurlarını değil, dil-düşünce-edebiyat-insan
konularında kafa yormak isteyen herkesi ilgilendirecek bir kitap çıkıyor
ortaya: Şimdi ve Burada.

Coetzee’nin
çoğunlukla içsel yolculuklarla sesini duyurduğu mektuplarda, Auster hayatın
içinden, gündelik olaylar üstünden dünyadaki varlığımızı sorgulayan satırlara
yüzünü dönüyor. “Senin sözlerine çoğunlukla kendimle ilgili hikayelerle
karşılık verdiğimin farkındayım,”
diyor Auster. Tam da bu noktada,
psikologların belirli aralıklarla başka psikologlara giderek kendilerini terapi
alanına bırakmasının, yazarlar arasındaki karşılığını görür gibiyiz. Kimin
kanepeye uzandığının kimin elinde not defteriyle oturduğunun bir anlamı
olmayan, okurunu da seansın bir parçası haline getiren, zihin açıcı bir terapi.

Düşüncelerin,
konuların arasında öylesine doğallıkla, o kadar yumuşak geçişlerle dolaşıyor ki
Coetzee ve Auster, kısa süre sonra dostluk, gündelik olaylar, kadın-erkek
ilişkileri, evlilik, sanat, edebiyat, siyaset, savaş, ekonomi, spor ve daha pek
çok konudaki sohbetlerinin ortağı oluyor okur. Bir kafede yan masanızdaki iki
kişinin sohbetine kulak misafiri oluyorsunuz, saatlerin nasıl geçtiğini
anlamadan, değişmiş biri olarak kalkıyorsunuz masadan. Bu sohbetler sadece
kemikleşmiş entelektüel duruşu ters yüz etmekle kalmıyor, erkeklik hallerini de
mercek altına yatırıyor. O “tutucu entelektüel algı”yı sırça fanusun içinden
çıkarıp tuzla buz edercesine parçalıyor Coetzee ve Auster. Kim istemez
televizyon karşısında bomboş oturarak maç izleme duygusunun nedenlerini onların
kaleminden okumayı ya da ergenlik hallerinin yaşlılıktaki karşılıkları
konusunda yürek hoplatan itirafların paydası olmayı?
Günümüzün
rakamlar ve ezberler üstünden dengede duran hallerine, kurgunun iki büyük
ustasının zihninden bakarken sorular soruluyor, cevaplar aranıyor. Her cevap
yeni bir soru doğuruyor. Seçkin Selvi’nin maharet dolu çevirisi ile akıp
gidiyor sayfalar.
Ve bir
tavsiye:
“Şimdi ve Burada/Mektuplar 2008-2011”i, Auster’dan “Yazı Odasında
Yolculuklar”
ve Coetzee’den “Taşra Hayatından Manzaralar” ile paralel bir
şekilde okumak, olağanüstü bir deneyim olacaktır.

Yorumlar (2)

gerçekten harika kitaplar. Tavsiyeleriniz için teşekkürler…

Kitap okumayı bende çok severim. Siz çok kitap okumuşsunuz tavsiyelerinizi takip edeceğim 🙂

bir yorum bırakın