Sempé: Orada bir yerde

Jean-Jacques Sempé hayata veda etti. 1932 doğumluydu, yani 90 yaşındaydı Sempé. Ama hala üretiyordu, çiziyordu. Kişisel olarak üretmesi değil, ”orada bir yerde” olması yeterliydi benim için. Çocukluğumun, masumiyet çağımın sevimli amcasıydı o, hep ”orada bir yerde” olmalıydı.

Daha önce Sempé ile tanışma yolculuğumu Fil Uçuşu’nda yazmıştım. İlkokul yılları, Milliyet Çocuk dergisi, Goscinny’nin kaleminden çıkma Le Petit Nicolas öyküleri ve öykülerdeki benzersiz Sempé çizimleri. Her hafta büyük bir heyecanla beklerdim yeni macerayı. Öylesine sevmemde Vivet Kanetti’nin muhteşem çevirisinin de etkisi büyüktü. Lüplüp, Çarpım, Gümüş, Toraman, Sırım, Tıngır ve maceradaki bütün çocuklar arkadaşım olmuştu. Sıra arkadaşım ve kadim dostum Levent Gönenç’le sürekli Pıtırcık konuşuyorduk. Bazı bölümleri yüksek sesle okuyup gülüşüyorduk. O kadar sevmiştik ki, ilkokuldan mezun olurken kendi yazdığımız bir Pıtırcık temsilini sahneledik. Yazdığım ilk oyundu ama ahım şahım bir şey olduğu sanılmasın. Birkaç hikayenin, bazı sahnelerini alıp oyun haline getirmiştik. Önemli olan nasıl bir oyun olduğu değildi, Pıtırcık’ı sahneye taşımaktı. Ben Pıtırcık olmuştum, Levent de Çarpım. Bu konuyu daha önceki yazımda anlattım, tekrar olmasın.

Elbette Sempé bizim için sadece Pıtırcık değildi. Levent’in çizgi dünyasındaki bilgisi ve kaynakları sayesinde yıllar içinde ustanın o detaylı ama sade, kalabalığa ve karmaşaya izin veren ama beyaz alanlara da saygı duyan, sevimli-komik ama yeri geldiğinde de hüzünlü çizgisiyle tanıştık. Ulaşabildiğimiz bütün albümlerini aldık, birbirimizle paylaştık. Onun çizgileri, eylem ve kalabalık içindeki ”küçük insan”ın hikayesini anlayabilmek konusunda bize pusula oldu çoğu zaman. Hikayeyi oluştururken karakter nereye yerleştirilir, karakterin öne çıkan özellikleri ve duyguları nasıl yansıtılır, karakteri çevreleyen evren hikayeye nasıl dahil edilir gibi konularda çok şey öğretti bize.

Artık Sempé de yok… Az önce Levent’le telefonda konuştuk. Masumiyet çağımızın elimizden kayıp gittiği bir ana daha birlikte tanık olduk. Şimdi Sempé’nin çizdiği bir karikatürdeyiz. Çevremizi saran kalabalığın içinde ahşap bir sandalyede, bir duvarın üstünde ya da bir otobüs durağında oturuyoruz. Herkes bir şeyler anlatıyor, bir eylemin içinde, birbirini itip kakıyor, bir ”şeyler” yapıyor. Ve biz oturduğumuz yerde, küçük ve çaresiz bir Sempé karakteri gibi, o son günü beklemeye devam ediyoruz.

Adieu Sempé…

bir yorum bırakın