Dün Nilay Örnek ile bir sohbet videosu çektik. Paribu için bir yıl sürdürdüğüm “Yarının Dünyası” sohbetlerinin bu yılki konuklarından biri de Nilay olacak. Daha önce ben ona iki kere podcast konuğu olmuştum, dün yaptığımız çekimle o da bana iki kere video konuğu oldu. Sohbet konukluğunda durum 2-2. (İyi ki dün çekimde bu şakayı yapmadım, pek kötüymüş) Sohbetin kendisini yakında Paribu YouTube kanalında izleyeceksiniz. Ama çekimin öncesinde ve sonrasında yaptığımız sohbetler, sadece tanık olanların anılarında kalacak. Bizim ekip, Nilay ve ben…
blog
Başlık yanıltmasın, erkenden uyarayım. Kendime, yıllarca süren emeğime ihanetten söz ediyorum. Fil Uçuşu’na ihanetimden… Bir rahatsızlık nedeniyle yatakta geçirdiğim üç gün içinde Fil Uçuşu’nu, onunla olan ilişkimdeki aksamaları, tembelliğimin nedenlerini çok düşündüm. Murat Yetkin’den gelen bir telefon neden oldu buna: “Fil bir süredir uçmuyor dostum,” demesiyle içim cız etti. Haklıydı. Oysa bir zamanlar birkaç günde bir, aklıma gelenleri yazıveriyordum Fil Uçuşu sayfalarına. Hesap-kitap yapmadan, olduğu gibi. Elbette not defterlerime yazdıklarımdan farklıydı buraya yazdıklarım, elbette iki-üç kişi bile olsa birilerinin okuyacağını…
Artemis Günebakanlı, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema-TV Modülü mezunu. 2006’dan beri blog yazıyor. 2011’de Turkcell Blog Ödülleri Kültür Sanat Blogları Birincisi seçilen Manyetik Bant, 2013’te Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri En İyi Müzik Blogu ödülünün sahibi oldu. Blogla aynı adı taşıyan radyo programını her salı 22.00’de 96.2 Radyo Eksen‘de dinleyebilirsiniz. Bu kısa biyografiyi, efsane bloğun ana sayfasından aldım. Manyetik Bant yıllardır takip ettiğim bir blog. Kimi içeriğini “sık okunanlar” listeme atıyorum, kimi içeriğine de şöyle bir bakıp geçiyorum. “Şöyle bir bakıp geçiyorum”…
Fil Uçuşu uzun bir zamandır sessiz. Bu sessizliğin nedeni biraz teknik sorunlar. Ama ne yalan söyleyeyim, sorunlara sığınacak değilim. Yazmayı çok sevdiğim bu sayfaları uzun bir süredir ihmal ettiğimi itiraf etmeliyim. Şimdi yeniden Fil Uçuşu yazılarına başlama zamanı. Hep dediğim gibi nasıl bir tempoda yazabileceğimi bilemiyorum. Blog yazmaya başladığım yıllardaki kadar yoğun bir içerik akışı sağlayabileceğimi sanmıyorum. Ama hiç değilse, Fil Uçuşu’nun “burada” olduğunu bilmek yetiyor bana. Bu süre içinde defterimin sayfalarında çokça not birikti. Öyle ki, bazılarının güncelliği yok…
Fil Uçuşu, uzun bir süredir yayında. Ama ilk yıllardaki kadar “hareketli” değil son zamanlarda. Buna ne kadar dertlendiğimi yazdım ara ara. Belki bir gün, bu ihmalin nedenlerini sıralarım. O nedenlerden biri kalktı ortadan. Bir süredir, Fil Uçuşu’nu internet sitemin altına taşımak istiyordum. Sonunda başardım. Bu yazıyı da, yeni sistemi “denemek” için yazdığım bir yazı olarak düşünebilirsiniz. Yabancısı olmadığım bir alışkanlık aslında bu. Yeni bir deftere başlarken, ilk sayfaya, o anda aklımdan geçenleri yazarım hep. Tam bir sayfa. O “ilk sayfa…
Az önce bir arama süreci karşıma harika bir kitap çıkardı. Adnan Kurt‘un 2000 yılında altKitap tarafından yayımlanan kitabı Bir Laboratuvar Romansı. altKitap, o yıl Adnan Kurt ve Murat Gülsoy ile hayata geçirdiğimiz bir projeydi. Bir “internet üstü kitap yayıncılığı” projesi. Adnan’ın kitabı da, yayınevimizin ilk kitaplarındandı. Türkiye’de e-Kitap yayıncılığı konusunda öncü olduğunu söyleyebileceğimiz bu işte, her kitabın bir editör tarafından yayına hazırlanması ilkelerimizden sadece biriydi. Adnan’ın kitabını yayına hazırlamak da benim işim olmuştu. Aslında Murat’ın tümüyle hakim olduğu konularda metinler vardı kitapta ama içeriğe tümüyle “dışarıdan”…
Uzun bir aradan sonra yeniden Fil Uçuşu yazılarına başlamadan önce küçük bir not düşeyim. Blog yazılarımda sürekliliğe çok önem veriyorum. Ama olmuyor işte. Araya hayat giriyor, araya işler giriyor, dertler giriyor ve gün günü satın almaya başlıyor. “Şu konuda yazayım, bu konuda not düşeyim,” derken araya mesafe giriyor. Sonra ne kadar koşsam da yetişemiyorum, yakalayamıyorum hayatı. Ama bu kez daha iyi bir nedeni de var Fil Uçuşu yazılarının aksamasının. Yeni bir tasarım gibi bir düşünce diyelim… Ne zamana tamamlanır bilmiyorum…
YouTube’da program yapmaya başlamak, internet üstü yayıncılığa yoğunlaşmama ve üstüne düşünmeme neden oluyor. Yayıncılığın geleceği demek kolay. Bunun nedenlerini anlayabilmek için bugüne bakmak gerekiyor. Ve bugünü oluşturan koşullara… Fil Uçuşu’nda bloglar üstüne yazdım daha önce. Şimdi de vlog meselesi üstüne düşünmeli biraz. Temel sorudan başlayarak… Neden vlog yapmıyorum? 1. Öncelikle zamanım yok. Elbette bu “bahane” gibi görünüyor ama gerçek. 2. Teknik konularda yeterli değilim. Elbette bu “öğrenilebilir” bir süreç. Ama yine de “şimdilik” bir sorun. 3. Görünen olmayı değil, gösterileni…
Süreklilik… Hangi işi yaparsam yapayım ‘süreklilik’ önemlidir benim için. Fil Uçuşu, ilk gününden bu yana, aynı düşünceyle ve hassasiyetle devam ediyor. Kimi zaman daha sıklıkla yazı paylaşıyorum, kimi zaman daha seyrek. Kimi zaman, başladığım serilere uzun süreli aralar veriyorum. Kimi zaman, başka bir yerde yayımlanmış bir yazıyı paylaşıyorum. İstatistiklerine, yorum sayılarına bakmadan devam ediyorum yoluma. Tek yaptığım, Fil Uçuşu’na bir yazı koyduğumda bunu twitter hesabımdan duyurmak. Öykülerimi kağıt-kalemle yazarım. Masamın üstü defterlerle dolu. Yakınlarım kırtasiye merakımı bilir zaten. Fil Uçuşu,…
Oldukça tanınmış bir blog yazarıyla tanıştım. Bu medyanın iyi bilinir isimleri “Blogger” denmesini tercih ediyorlar kendilerine. Ben de öyle diyeyim o zaman. “Biz bloggerlar genelde kıskanırız birbirimizi, bir başkasının sayfası bizimkiniden çok okunsun istemeyiz,” dedi. Ve şöyle devam etti: “Bir blogger sürekli olarak, sayfasının verilerini takip etmek zorundadır. Ne kadar okunduğunu, kaç kişiye ulaştığını bilmek zorundadır. Hatta ben, çoğu zaman, takipçi sayısı çok olan blogların verilerine bile bakıp diğerleri hakkında bilgi topluyorum.” Ben de çevremdeki herkese blog açmalarını öneren biri…