Emma Peel: Şuna bakar mısın? Ne kadar tatlı… Karşıdaki Adam: Evet… yani… tatlı… Emma Peel: Sevgisizliğin yüzünden okunuyor. Karşıdaki Adam: Sevgisizlik değil benimki. Kediyle yaşadığın şu ilişkiyi inandırıcı bulmuyorum. İlkel bir hayvan sonuçta. Onun üstünde çeşitli duygularını tatmin ediyorsun: Dokunmak, sahip olmak, gülmek, sevmek, beslemek, annelik yapmak… ne bileyim işte… tek derdin kendini tamamlamak. Emma Peel: Ne güzel söyledin. Kendimi tamamlıyorum. Karşıdaki Adam: Dediğime geldin yani… Emma Peel: Gelmek ne kelime? Ben çoktan geçtim orayı… Öylesine eksik ki insan dediğin,…
Emma Peel
Karşıdaki Adam: Yakmayacaksın onu değil mi? Emma Peel: Neden? Karşıdaki Adam: Bir de soruyor musun? Sigara yahu… Nikotin, katran, zehir, ölüm… Emma Peel: Biliyorum. Karşıdaki Adam: Üstelik eline hiç yakışmıyor. Özenti duruyor. Emma Peel: Olabilir. Karşıdaki Adam: Ah, yine başladın işte. ‘Sen ne dersen de, ben bildiğimi okurum,’ tavırları. Hadi kendini düşünmüyorsun diyelim, çevrene de zarar veriyorsun. Emma Peel: Hayat ne garip değil mi? Ardında ne kadar uzun bir yol bırakırsan, o kadar az şey bildiğini öğreniyorsun sadece. Karşıdaki Adam: Ne…
Karşıdaki Adam: Ne o, pipo mu içiyorsun? Emma Peel: Hayır. Küçük bir düdük bu. Gayda benzeri bir şey… Nasıl anlatsam, bir çeşit “la düdüğü”… Karşıdaki Adam: Hayatını akort edebilmek için mi öttürüyorsun? Emma Peel: Hiç komik değil! Karşıdaki Adam: Yoksa sadece köpeklerin duyacakları frekansta bir ses mi çıkarıyor o düdük? Emma Peel: “Öyle olsaydı, sen duyardın,” dememi bekliyorsun, bu didişmenin sürmesi için. Ama demeyeceğim. Bu sana değil köpeklere hakaret olur.
Emma Peel: Şimdiki zaman, ne zamandır sence? Karşıdaki Adam: Ne alakası var? Mekanikten konuşuyorduk… Saatler falan… Baban saat tamircisiydi değil mi? Emma Peel: Öldü babam… Üstelik bu olay başka bir zamanda oldu. O yüzden soruyorum, sence şimdiki zaman, ne zamandır? Karşıdaki Adam: Ooof, bıktım bu saçmalıklarından… Ver bakayım şu saati bana… Ne istediğini anlayamadım gitti. Emma Peel: Dokunabildiğimden fazlasını istemiyorum. Şimdiki zamanı istiyorum. Şimdiki zaman, dokunabildiğim zamandır.
Emma Peel: İşte şimdi kendimi gerçekten huzurlu hissediyorum. Karşıdaki Adam: Benim huzursuz olduğumu bildiğin için böyle söylüyorsun. Bir başkasının huzursuzluğu üstünden huzur arıyorsun. Emma Peel: Neden huzursuzsun? Karşıdaki Adam: Kedileri sevmediğimi biliyorsun. Emma Peel: Kedileri sevmeyenlerden korkarım. Hem bunlar kedi değil, kedi suretleri. Karşıdaki Adam: Benim için aynı kapıya çıkar. Emma Peel: “Bu dünyanın gerçek gizi görünür olanda, görünmeyende değil,” demiş Oscar Wilde. Sen ne zaman unuttun insanlığını, suretlerden korkacak kadar?
Karşıdaki Adam: Neye bakıyorsun? Emma Peel: Bir kanguru değil mi o? Karşıdaki Adam: Ne kangurusu yahu? İyi misin sen? Emma Peel: Acaba kangurubu nedir? Karşıdaki Adam: … Emma Peel: Aşk, her aşk pozitif!
Emma Peel: Sadece gülmek istiyorum bu gece. Kimseyi umursamadan. Kendi sesinin yüksekliğinden dünyayı duymayan bütün insanlara inat, gülmek istiyorum. Eğer varsa böyle bir hakkım, şımarıklık hakkımı sonuna kadar kullanmak istiyorum. Karşıdaki Adam: İn oradan, düşeceksin! Emma Peel: Ne dedin? Duyamıyorum. O kadar çok dinledim ki seni… Hepinizi… Yoruldum. Bu gece sadece kahkahamda olacak kulağım.
Emma Peel: Mart… Baharın başlangıcı diye bellettiler ya bize, soğuklar kırıp geçse de aldırmıyorum. Mutluyum bugün… Karşıdaki Adam: Düşünceli görünüyorsun… Emma Peel: Tam da o yüzden mutluyum diyorum. Düşünüyorum bütün gün, boşluğa bakarak. Bahar vurgunuyum ben! Karşıdaki Adam: Ama hâlâ siyah-beyazsın. Emma Peel: Ne güzel değil mi, ne güzel…
Emma Peel: Ne olacak peki? Bütün bu sahte sevinçler evreninde bir çiçeğin kokusu, bir kuşun neşeli ötüşü değiştirecek mi her şeyi? Tedirginim. Her gün, her saniye tedirginim. Karşıdaki Adam: “Yüzünden lekesiz bir çiçek ol, içinden zehirli bir yılan…” demiş William Shakespeare. Emma Peel: Yani? Karşıdaki Adam: Tedirginliğin güzellik kaygının önüne geçmemiş. Yine de makyaj yapacak zaman bulmuşsun. Emma Peel: Senin bana bakış açın daha da tedirgin olmama neden oluyor. Uyuyamıyorum.
Emma Peel: O ciddi insanların, asıl dertlerinin ciddiye alınmak olduğunu ayaklarım üşüdüğü anda anladım. Ne garip değil mi? Karşıdaki Adam: Ee? Ne diyeceksin onlara? Emma Peel: (dil çıkarır) Karşıdaki Adam: Dünya senden bir cümle bekliyor… Ama sen… Emma Peel: (dünyaya dil çıkarır)