Yayıncılık dünyası hala Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna konusuna, satış rakamları üzerinden şaşırmaya devam ediyor. Elbette sevindirici şaşkınlıklar bunlar. Çünkü Kürk Mantolu Madonna hala çok satanlar listesinde. Hatta İçimizdeki Şeytan da yeni baskılar yapmaya başladı. Benzer bir durum Can Yayınları tarafından yayınlanan bütün George Orwell kitapları için de geçerli. 1984 ve Hayvan Çiftliği elbette açık ara önde gidiyor ama diğer Orwell kitapları da oldukça iyi satıyor. Marquez, Camus, Kafka, Steinbeck ve başka isimler de var bu listeye eklenebilecek. Peki nedir bu…
George Orwell
İnsanlık savaşlarla, yıkımlarla, kibirle, hırsla yarattığı anafora çekiliyor her geçen gün. Nefes alamıyoruz. Boğuluyoruz. Bir parça huzurlu gökyüzü, bir parça kirletilmemiş toprak için kaçmaya, başka coğrafyalara, hatta başka hayatlara sığınmaya hazırız. Hayatın sıkıcı rutininden kaçıp kendini ait hissettiği topraklara dönmeye karar veren George Bowling’in hikayesi yıllar öncesinden gelen bir Orwell romanında karşımıza çıkıyor. Yazarın çoğu kitabında olduğu gibi zamansız ve her dem taze. Üstelik – yazarın kahramanına bilge sözler söyletmeye çalıştığı yerler dışında- sıkıcı olabilecek bu konu, tam bir İngiliz…
George Orwell, Balinanın Karnında (Inside The Whale) denemesini 11 Mart 1940’ta yazmış. Yani otuz yedi yaşında. Denemesinin merkezine aldığı kitap da Henry Miller’ın Yengeç Dönencesi. Miller’ın bu kitabı kırk üç yaşında, türlü başarısız girişimden sonra ancak sevgilisi Anais Nin’in desteğiyle yayınlatabildiğini biliyoruz. Balinanın Karnında’yı ilginç kılan noktalardan biri bu iki yazarı, Orwell ve Miller’ı buluşturması. İngiliz yazarın Yengeç Dönencesi’nin anlatılma yöntemi ve dünyasından yola çıkarak yaşadığı çağın edebiyatıyla hesaplaşmasında ilginç olan şu: Miller’ın ilk romanının otobiyografik vurgularından dem vuran Orwell’in…
Oskar, kitabın daha ilk bölümünde babasıyla oynadığı bir oyundan söz ediyor: Keşif Seferleri. Evlerinin dışındaki dünyaya düzenledikleri keşif seferleri. İpucu olmamasından rahatsız olan Oskar’ın cevaplanamayan sorusu, bu oyunu farklı okumalara da açıyor: “İpuçlarının yokluğu ipucu mudur?” Karmaşık görünen bu soru, aslında kitabın da merkezinde olan 11 Eylül sonrası Amerikan toplumunun ruh haliyle örtüşen bir durumu işaret ediyor. Oskar, oyunun bir aşamasındaki soruları üstünden ortalama Amerikalının bakış açısını yansıtıyor bize: Hiçbir şey ipucu mudur? Jonathan Safran Foer’in Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz…