Kafka

sevgi-soysal-kimdir-olum-tarihi236-tarihtebugun

03 Mar: Çok satanlar listesinde hangi yazarları görmek isterdiniz?

Yayıncılık dünyası hala Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna konusuna, satış rakamları üzerinden şaşırmaya devam ediyor. Elbette sevindirici şaşkınlıklar bunlar. Çünkü Kürk Mantolu Madonna hala çok satanlar listesinde. Hatta İçimizdeki Şeytan da yeni baskılar yapmaya başladı. Benzer bir durum Can Yayınları tarafından yayınlanan bütün George Orwell kitapları için de geçerli. 1984 ve Hayvan Çiftliği elbette açık ara önde gidiyor ama diğer Orwell kitapları da oldukça iyi satıyor. Marquez, Camus, Kafka, Steinbeck ve başka isimler de var bu listeye eklenebilecek. Peki nedir bu…

KAFKA-NIN-BEBEgi_129955_1

08 Oca: Kafka’nın Bebeği

Kitabın başındaki kısa biyografisinden Gerd Schneider’in, Kafka üstüne yoğun çaışmalar yapan bir edebiyatçı ve gazeteci olduğun öğrenince, daha büyük bir merakla okumaya başladım “Kafka’nın Bebeği”ni. Regaip Minareci’nin özenli çevirisi de bu okuma sürecinin artısı olacaktı. İlginç bir olay örgüsü var kitabın. Franz Kafka, 1923 yılının Ekim ayında, Berlin’deki Seglitz Parkında dolanırken, küçük bir kıza rastlar. Kız bebeğini kaybetmiştir ve Kafka, bu küçük kızı teselli edebilmek için kıza her gün –bebeğin ağzından yazılmış- bir mektup götürmeye başlar. Bütün bu sürecin tanığı…

erdaloz

09 May: Günden Kalanlar.26

• 6 Mayıs Cuma akşamı, uzun aradan sonra gerçekleşti Ubor Metenga Oturumu. Özlemişiz. Ayfer konuşurken dönüp şöyle bir baktım. Bu sohbetlerin kişisel tarihimdeki yerini düşündüm. Sadece radyoda ya da böyle dinleyici/izleyici karşısında yaptıklarımızı değil, bütün edebiyat sohbetlerimizi. Ayfer ve Murat’la sohbet benzersizdir. Bu oturumun farkı Erdal Öz konuşuyor olmamızdı. Hepimizin zihninde türlü görüntüler, kaptırdık gitti. Erdal Abiyle yaptığımız bütün o yolculukları, sohbetlerimizi, içtiğimiz rakıları düşündüm. Çanakkale’de güneş doğurup, Kapadokya’da güneş batırdığımız anlar. Oturumun sonunda kendimi tutamadım, bir de Erdal Abi…

HKY_5_7E1

08 May: Köprüden Önce Son Çıkış

“Kafka vurgusunun yapılmasını anlıyorum ama bir de beni ben yapan isimler var; Salinger, Edip Cansever, Yusuf Atılgan, Sait Faik gibi,” diyor Gişe Memuru’nun senaristi ve yönetmeni Tolga Karaçelik. Aslında filmi böyle bir edebiyat yolculuğunun izinde değerlendirmek gerekiyor. Hatta ötesi de var; Camus’den Bernhard’a uzanan bir çizgi bile çekilebilir. Ama şu da tartışılmaz bir gerçek; biz izleyiciler, gişe memuru Kenan’ın (kısaca K. mı desek?) hikayesini anlamaya çalışırken, rehber olarak Kafka’ya sığınacağız. Özellikle de, Kafka’nın ironik çözümlemelerini kerteriz almaktan hoşlanan okurlar. Çünkü…

DSC_0238

02 Ağu: Bir duvara bakmak!

Bir yabancı olduğumu anlar korkusuyla, gizlice bakıyorum kara kuru adama. Kısa sürecek yolculuğumun rehberi olduğunu hissediyorum. İkimiz de ince vücutlarımızı tutunduğumuz kayışların salınımlarına bırakmış gibiyiz. Sanki tramvayın tepesinden geçen pirinç borudan sarkan bu deri kayışlar olmasa yıkılıp gideceğiz. Çünkü bizler karda ağaç gövdeleri gibiyiz. Görünürde hemen toprak üzerinde bulunur gövdeler ve ufak bir yüklenişte onları yerlerinden söküp atmamak için ortada bir neden yok sanılır. Ama hayır! Olacak şey değildir bu; çünkü gövdeler yere sımsıkı yapışmıştır. Ama bu da yalnız görünürde…

Platonov

04 Oca: Platonov’un öyküleri: “Dönüş”

Andrey Platonov’un hayat hikayesinde en çok ilgimi çeken nokta ölümü oldu: “Zorunlu çalışma kampından dönen oğlundan kaptığı tüberkülozun ilerlemesi sonucu 1951 yılında öldü.” Devrimin dinamikleri içinde inişlerle-çıkışlarla geçen bir hayatın hazin sonu. Oğlunun akıbeti elbette merak konusu… Platonov’un “İnek” isimli öyküsünde, bir başka oğlun, demiryolu bekçisinin ilkokul öğrencisi oğlu Vasya Rubstov’un, çocukluktan ergenliğe hatta erkekliğe geçiş sürecini okuyoruz. İki dünya ortasında bir noktada Vasya: Bir tarafta buzağısı hastalanan inekleriyle yaşadığı içedönük dünya, diğer tarafta trenle-teknolojiyle-trenin gittiği coğrafyalarla vücut bulan dışadönük…