Sinemayı başlı başına bir felsefi alan, bir düşünme çabası olarak gören Daniel Frampton, kitabında sinemayı yeni bir tarzda anlamak gerektiğini vurguluyor. Son sözü başta söyleyelim; sinemanın paylaşımı ve sinemayı izleme pratiği açısından yeniden konuşulma, tartışılma zamanı gelmedi mi? Yeni teknolojilerin, giderek akıllı telefonların avuç içi kadar ekran alanına hapsetmeye başladığı sinema üretiminde, izleyicinin dinamiklerini yeniden tanımlamak gerekmiyor mu? Filmin kendisinin yeterli olmadığı, ekstralarla daha ‘geveze’ bir sanatsal ürüne gereksinim duyulduğu zamanların ‘sinemayı anlama’ dinamikleri nasıl belirlenecek? Metis Yayınları etiketi ve…
Kitap
Kitapla aşkını çocukluğunun “Gezici Kütüphane” otobüslerinde derinleştirmiş bir okurun, aklının bir köşesinde her daim bu soruyla yaşaması normal. aslında soru biraz daha can acıtıcı. Biz kütüphaneleri neden sevmeyiz? Geçenlerde bir toplantı sonrasında Cevat Çapan, Gönül Çapan, Nursel Duruel ve Doğan Hızlan ile sohbet ederken söz döndü dolaştı, Bursa Nilüfer Belediyesi’nin kültür sanat çalışmalarına ve özellikle de kütüphanelerine geldi. Gece boyunca, böylesi derya deniz isimler in yanında elbette daha çok dinleyici olan ben, söz kütüphanelere gelince bir heves konuşmaya başladım. Kütüphanecilik…
Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) tarafından 2012’nin verileri açıklandı. Elbette rakamlar üstünden konuşan bu verileri, içerikle ilişki birimine çevirdiğimizde konuşulacak konular farklı oluyor. Ancak istatistiklere çoğunlukla sırtını yaslamayan biri olarak kimi zaman rakamların da bir şeyler anlattığını iyi bilirim. Türkiye’de kitap basımı üstünden göreceğiniz rakamlarda da böyle bir durum var. Örneğin toplam üretim rakamında MEB tarafından okullara ücretsiz dağıtılan ders kitaplarının dahil olduğunu hemen söyleyeyim. Bu rakamların içinde temel cümle “2012 yılında Türkiye’de kişi başına 6,4 kitap düşmekte,” cümlesi. Bu rakamın içerik olarak…
Aynı dönemde “Pal Sokağı Çocukları”nı birden fazla kez anmam tuhaf. Öyle oluyor bazen, çocukluk çağırıyor. Gerçi aynı durum “Günlerin Köpüğü” için de geçerli; demek ki gençlik de çağırıyor. Çağırıyorlar çağırmasına da bu yaşımdan bir yere gideceğim yok. Ne düne ne yarına. O an nefes alıp veriyorum, hepsi bu. Gazeteci arkadaşım Elif Tanrıyar sormuştu bir süre önce, “Hayat yolculuğunda yanında olan kitaplardan birkaçını söylesene”, demişti. İki satırlık bilgiler eşliğinde bir liste yolladım, bazı kitaplarda kesişme yaşadığımızı söyledi. “Hangi kitaplar?” demedim. Sizin…
Elbette soruyu duyar duymaz burun kıvıran olacaktır. “Ben ne olursa olsun, başladığım kitabı bitiririm,” diyerek ukala bir bakış atacaktır soruyu sorana. Ama sorunun yol arkadaşı olan da vardır; benim gibi. İtiraf ediyorum, bitirmekte zorlandığım, dahası bitirmeden kenara koyduğum çok sayıda kitap vardır. Bunun, yani bir kitabı erkenden terk etmenin okurun en doğal hakkı olduğunu düşünürüm. Gerçi iyi okurun direnci fazladır. Üstelik yıllar içinde edinilmiş tecrübeyle, kendi değerlerine göre elemeyi yolun başında yapar. Kendi okuma meşrebine uygun kitapla buluştuğu anda, hangi…
Şu meşhur kırmızı telefon kulübelerini bilirsiniz. İngiltere’ye gitmiş olanlar mutlaka dönüşte birer hediyelik eşya olarak eşlerine dostlarına getirmişlerdir o kulübelerden. Roff Smith imzalı bir haber ilgimi çekti; haberi National Geographic‘ten aktarıyorum. Son yollarda cep telefonu kullanımın artmasıyla bu kulübeler işlevlerini yitirmeye başlamış ne yazık ki. Birer birer sökülen kulübeler dekorların malzeme olarak ya da film setlerinde kullanılmak üzere satışa çıkarılmışlar. Kimileri antika sayılmış kimileri evlerde duş kabini olmuş. Kimilerini de bazı mahalleler birleşip satın alarak “evlat edinmişler”. (Ah toplumsal bellek,…
Türkiye’de bulgurun hane üretiminden, sektörel üretime geçişinini ilginç bir hikayesi varmış; bilmiyordum. Zaten üretim kapasitesinin artması ve tüketimin yaygınlaşmasının radyo ile ilgisi olduğunu kaç kişi bilir ki? Bulgur pilavını severim. Elimden geldiğince de yapmaya, bulgurun kullanıldığı farklı tarifleri denemeye çalışırım. Dolayısıyla Seçil Kenar‘ın “Tarihinden Tarifine Bulgur” kitabını görür görmez ilgilendim. Yolculuk Mezopotamya’dan başlıyor, günümüze kadar geliyor. Kitapta tarihçenin yanısıra, üretim teknikleri, bulgurun türleri, tüketim oranları, besin değerleri ile ilgili akılda kalıcı ve dikkat çekici bilgiler var. Kitap elbette, biribirinden güzel…
Türkiye Okuma Kültürü Haritası incelendiğinde dikkat çekici verilere ulaşmak olası. Üniversite yıllarında istatistik dersini okurken, kimi düşünsel alanlar için bu sistemlerin çözüm olamadığını görmüş biriyim ama yine de verileri ciddiye almak gerekiyor. “Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü” tarafından yaptırılan incelemede önemli noktalardan biri internet elbette. Kullanıcıların büyük kısmı internet ile ilişkilerini işyerlerinde sınırlı tutuyor olabilirler. Evlerinde internet bağlantısı olan ve olmayan okurların oranı birbirine çok yakın. %48,97 okurun internet bağlantısı yokken, %51,03 okurun bağlantısı var. Dolayısıyla bu parametre üstünden doğrudan…
Yazının başlığı Didem Gülçin Erdem‘in “Olmayanım İçinizde” kitabından, “ayin: el avlusu” isimli uzun şiirinin -III- başlıklı bölümünden alındı. Daha önce hiç okumamıştım Erdem’in şiirlerini. Everest Yayınları’ndan çıkan kitabı sayesinde tanıştım. Oysa 2004’ten bu yana çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri ve yazıları yayımlanıyormuş. Üstelik Homeros Şiir Ödülü, Memet Fuat Genç Şiir Ödülü ve Arkadaş Z.Özger Jüri Özel Ödülü’nün de sahibi. Açıkçası beni çeken de bu son ödül ve ödülün adına verildiği ismin çağrışımları oldu. Arkadaş Z.Özger, her okuduğumda bir tragedya gibi geçip…
Önemli not: Bu yazıyı gerçekten Verdana fontu ile yazdım. Ama blogdaki görüntü birliği bozulmasın diye yayınında Verdana kullanmadım. Böyle yapmak içime sinmedi, ama öbür türlüsü de güzel durmadı. Bu kafa/font karışıklığıyla, buyurunuz yazıya… İlk gördüğümüzde bizi çarpan, etkisi altına alan bir resimle ilgili görüşlerimiz, ressamın adını ve özellikle de yaşamını öğrendiğimizde değişir mi? Bir eserin yaratıcısının özgeçmişi, o esere bakış açımızda ne kadar etkilidir? Söz konusu olan bir kitap, bir resim, bir heykel, bir filmse imzanın etkisinden uzak durmak pek…