Biten bir yılın son aylarında her konuda “en iyiler” listeleri yapılır. Yılın en iyi albümleri, yılın en iyi filmleri, yılın en iyi kitapları… Bu listelerin kimi “bence” diyebilen listelerdir. Kimileri çok üstten bir yerden konuşur, “Biz en iyi diyorsak, en iyisi budur,” havasındadır. En iyiler? Kime göre, neye göre? Teraziyi kim tutuyor? Bir yönüyle de iyidir bu listeler. Hafıza kaydı gibidir. Farklı listeler, yıl içinde yayımlanan farklı kitaplara işaret eder. Okurlar da bu izleri takip ederek kendi listelerine ulaşabilir. Benim için…
Metis Yayınları
Kitap Fuarı başladı. TÜYAP tarafından düzenlenen fuardan söz ediyorum. Hani, Beylükdüzü’nde yapıldığı için bir türlü şakayla adı anılan fuar. Bu konuya girmeyeceğim. Bu yıl fuara 5 kitaplık bir liste ile gitmeyi kafama koymuştum. İki kitap özellikle önemliydi benim için: Taksitle Ölüm (Lois-Ferdinand Celine) ve Dolambaç (Gerbrand Bakker). Bu iki kitabı ve listenin diğer üç kitabını da aldıktan sonra, duracaktım. Başka kitap almayacaktım. Kısa süre önce yeniden okumaya başladığım üç yazara gerektiğince zaman ayırabilmek için başka kitaplarla aşk yaşamayacaktım. (Evet, bir…
Birsen Tezer, OffGümüşlük sahnesindeydi. Ekip mükemmel, Birsen şahane, gece yumuşak, mekan tıklım tıklım… Dinleyici profili iyi. Herkes ‘gerçekten’ müzik dinlemeye gelmiş. Hal böyle olunca Birsen Tezer’in saat 23.45’te “15 dakika sonra bırakmamız gerekiyor,” demesi homurdanmalara yol açıyor. Herkes istiyor ki konser sabahlara kadar sürsün. İşte tam bu noktada Birsen Tezer, Gümüşlük’te yüksek volümlü müziğin saat 24’te kesilmesi kuralıyla ilgili harika bir cümle kuruyor: “Aman söylenmeyin böyle bir kural var diye, iyi ki var,” diyor ve ekliyor: “Bütün renkler kirlenirken, biz…
İKSV, vefatına kadar vakfın danışma kurulu üyesi olan Halman’ı anmak ve adını yaşatmak için belki de ilk kez edebiyat alanında bir adım attı. Talat Sait Halman Çeviri Ödülü’nün ilki dün akşam Martı Otel’de düzenlenen törenle Siren İdemen’in oldu. İdemen, George Perec’in Metis Yayınları’ndan çıkan “Karanlık Dükkân – 124 Rüya” kitabının çevirisiyle ödüle değer bulundu. Törenden önce Siren İdemen’le hem ödülü hem de çeviri dünyasının ruh halini konuştuk. Kutlayarak başlamak isterim. Talat Sait Halman Çeviri Ödülü’nün ilk sahibi oldunuz. Tebrik ederim….
Asılı Adam “Ai WeiWei’in Tutuklanışı” – Barnaby Martin 1989 yılında bugün, Tiananmen Meydanı’nda 2binden fazla öğrencinin ölümüyle sonuçlanan o müdahale gerçekleşmişti Çin’de. Dört tankın önüne tek başına dikilen o ‘Meçhul İsyancı’nın fotoğrafı çoğu kişinin belleğindedir. Peki gerçekten neler oldu Çin’de, son otuz yılda neler yaşandı? Weiwei meselesine, modern sanatlara ve hatta Çin’in dünyayla olan ilişkisine uzak olanlar için bile kaçırılmayacak bir okuma fırsatı. Barnaby Martin, bu zorlu konuyu, neredeyse çoksatan bir roman tadında aktarmayı bilmiş. Sanatçının babası Ai Quing’in Mao…
Deneyimlerini içtenlikle aktaran, anlatan insanları dinlemenin mutluluğu başkadır. Bilgi birikimlerini kafanıza kakmadan, üstünlük taslamadan, kibirli cümleler kurmadan, olduğu gibi yansıtırlar. Hele bir de bu insanların “hikâye etme” yetenekleri gelişmişse, sıradan gibi görünebilecek bir olay, büyülü bir anıya dönüşür. Üstelik, sizi de bu anının bir parçası haline getirmeyi başarmıştır anlatıcı. Engin Geçtan böylesi anlatıcılardan. Doksanlı yılların ortasından başlayarak, sadece psikiyatri ilgililerinin değil edebiyatseverlerin de yakından tanıdığı, takipçisi olduğu bir isim. “Dersaadet’te Dans” ile başlayan kurmaca yolculuğunda, “Tren” ve “Mesela Saat Onda”…
Norveçce bilmiyorum. Bu dile yakın bir dil bilmiyorum. Bu dilin konuşulduğu coğrafyalara ait bir deneyimim yok. O kültürün deyimlerini, benzetmelerini, göndermelerini, şakalarını bilmiyorum. Ama Per Petterson‘un kitaplarını okurken kendimi yabancı hissetmiyorum. At Çalmaya Gidiyoruz ve Lanet Olsun Zaman Nehrine gibi iki muhteşem kitabıyla, merakla beklediğim yazarların arasına giren Petterson şimdi de Reddediyorum diyor. Burada romanın içeriğinden söz etmeyeceğim. Sadece şunu söylemekle yetineyim; Petterson, sanat-zaman ilişkisi konusunda bizi bir kere daha düşünmeye yönlendiriyor kitabıyla. Edebiyatın, zamanı elinde tutup istediği gibi uzatıp-kısaltma…
“Oyuncu İçin Pratik Elkitabı”, dizi, film ve sahnede iyi oyunculuk için ne yapılması gerektiğine ve hatta ne yapılmaması gerektiğine dair ipuçları barındırıyor.Kısa film jürilerinde sıklıkla konuşulan konulardan biri de, oyunculuğun filme olumlu / olumsuz etkisidir. Oyunculukların ödül için değerlendirmeye alınmadığı ama sonuca etki ettiği kısa film yarışmalarındaki oyunculukları oldukça genel ve kaba bir şekilde şöyle sınıflayabiliriz:1. Amatör oyuncular: Çoğu zaman arkadaşlar ya da anne-baba yakınlığındaki çevreden seçilmiş ve “Ben yapamam,” demesine aldırmadan ikna edilmiş kişilerden oluşur. Eğer yönetmen bu isimleri…
Kitabın arka kapağındaki fotoğrafına bakıyorum uzun uzun. Kucağındaki kedi, kediseverlerin o çok iyi bildiği hareketle yarı teslim olmuş yarı kaçmak ister bir halde. Sağ omzuyla kedinin başını objektife yönlendirmeye çalışmış Hür Yumer. Sanki başıyla da yön vermek istemiş; gözleri son anda muzipçe yakalamış fotoğraf makinesini. Çenesindeki çukur yukarı kıvrılmış, bir iki saniye içinde gülümsemesinin kahkahaya döneceği kesin. Belki de bir söz çıkacak ağzından, muhtemel ki “Bak, bak, şuraya bak,” diyecek kucağındaki kediye. Kedinin adı ne acaba? Fotoğraf altındaki ilk cümleye…
Sinemayı başlı başına bir felsefi alan, bir düşünme çabası olarak gören Daniel Frampton, kitabında sinemayı yeni bir tarzda anlamak gerektiğini vurguluyor. Son sözü başta söyleyelim; sinemanın paylaşımı ve sinemayı izleme pratiği açısından yeniden konuşulma, tartışılma zamanı gelmedi mi? Yeni teknolojilerin, giderek akıllı telefonların avuç içi kadar ekran alanına hapsetmeye başladığı sinema üretiminde, izleyicinin dinamiklerini yeniden tanımlamak gerekmiyor mu? Filmin kendisinin yeterli olmadığı, ekstralarla daha ‘geveze’ bir sanatsal ürüne gereksinim duyulduğu zamanların ‘sinemayı anlama’ dinamikleri nasıl belirlenecek? Metis Yayınları etiketi ve…