Kısa, roman dünyasının dolambaçlı yollarına sapmadan tadında-dozunda anlatmayı seven bir roman Mutlu Moskova. Andrey Platonov‘la biz okurları tanıştırdığı için Metis Yayınları‘na ve kitapların çevirmeni Günay Çetao Kızılırmak‘a teşekkür etmek gerekiyor. (Çevirmenin daha önce Platonov’dan yaptığı Çevengur çevirisiyle Dünya Kitap Yılın Çeviri Kitabı ödülünü aldığını hatırlatayım.) Bu romanında Stalin dönemine çeviriyor bakışlarını Platonov. Propagandalarla gerçekleri, idealize edilenle yaşananı karşılaştırırken didaktik olma tehlikesine düşmüyor. Çünkü kaleminin ucunda birey var; toplumsal olana ulaşma yolunda bireyin sahiciliğinden faydalanıyor. Bunu yaparen çok net bir şekilde…
Metis Yayınları
Karin Karakaşlı, “içinde debelendiğimiz fasit dairenin tarifi” olarak nitelediği film Çoğunluk ile ilgili yazısında, hayatını, susturulmuş toplumun ve bastırılmış bireyin dramına adamış olan yazar ve şair Ingeborg Bachmann‘ın, Maline romanından önemli bir alıntı yapıyor: “Evet, yoksa kuşku mu duyuyorsunuz bundan? Bu sözde uygar dünyada, görünüşte uygar davranan insanlar arasında, gerçekte sürekli bir savaşın egemenliğinden kuşku mu duyuyorsunuz? İnsanların birbirlerini ağır ağır öldürmekte olduklarına nanmıyor musunuz? Kimi zaman herkes açık ve seçik görebiliyor bu gerçeği, ama uzun zaman parçaları boyunca da…
Kimilerini hemen hayatımdan uzaklaştırmak istiyorum. Kimileri, eh işte dedirtiyor, okudum-bitirdim-iyiydi-ama o kadar. Kimilerini de tekrar okumam gerekenlerin arasına özenle yerleştiriyorum. Bir de gerçekten anlayana kadar bıkmadan okumam gerekenler var. Hemen belirtmeliyim ki; şu cümleyi kurarken kullandığım gereklilik sıfatından anında nefret ettim. Kitap okumaktan söz ediyorum; ne demek gereklilik? Okursun ya da okumazsın, seversin ya da sevmezsin. Kimsenin dayatmasıyla, entelektüel baskısıyla olacak iş değil bu; birine ya da bir şeye değil, kendine okursun. Neyse ne! Bu aralar okuduklarımın da kimilerini sevdim,…
Léo Malet ile 1996 ya da 1997’de Metis Yayınlarının Polisiye Dizisi sayesinde tanışmıştım. Yeri gelmişken söyleyeyim, kapaklarıyla, seçilen kitaplarıyla ve çevirileriyle Metis’in o serisi harika bir seriydi. Malet’nin Kara Üçleme’sinin ilk cildi olan Hayat Berbat’ı nasıl bir solukta okuduğumu gayet iyi hatırlıyorum. Lafı evirip çevirmeden, deyim yerindeyse kafa-göz girişiyordu okura Malet. Sokağın dilinden ve zihninden yazılmış bu anti-kahraman romanında özellikle diyaloglara bayılmıştım. Kötülüğü ve umutsuzluğu sorgulayan yazar Güneş Bize Haram’da da aynı eksende ilerletir hikayesini. On altı yaşındaki Andre Arnal’ın…
Joyce Carol Oates, Türkiye’de gayet iyi tanınan, çok sayıda kitabı dilimize kazandırılmış bir yazar. Ben de daha önce Güzel Bir Kız ile Fil Uçuşu’na konuk etmiştim bu sevdiğim kalemi. Oates, üretkenliğiyle bilinen -hatta bence kimi zaman bu nedenle hızına yenik düşen- bir yazar. Ama Çağdaş Amerikan Edebiyatı örneklenecekse ve akıcı bir kitapla buluşmak isteniyorsa atlanmaması gereken bir isim. Hele bir de iyi bir çeviriden okunduğunda inanılmaz keyif veriyor. Joyce Carol Oates’un Türkçede yeni yayımlanan –Kırmızı Kedi tarafından- kitabı hakkında daha…
Aslı Biçen, Tehdit Mektupları’nda heybesi yüklü bir vicdan muhasebesine girişiyor. Askeri darbe sonrasında mahkeme tutanakları, gönderilmiş ve gönderilmemiş mektuplar, tehdit içeren pusulalar, günlük sayfaları üstünden hem dönemin toplumsal bir haritasını çizmeye hem de okuru bu haritanın içinde çarpıyla işaretlenmiş yerlere götürerek gizemi çözdürmeye çalışıyor. Yazarın amacı romanın daha başlarında açığa çıkardığı sırrın ardındaki ruh haline ışık düşürmek. Çünkü bu ışıkla birlikte o çok klişeleşmiş “kardeşi kardeşe kırdıran anarşi dönemi” söyleminin bir otopsisini yapabileceğimiz biliyor. Romanın bence en maharetli, dünya ve…
2011 Metin Altıok Şiir Ödülü, Birhan Keskin’in! Az önce, Metin Altıok Şiir Ödülü’nün Birhan Keskin’e verildiğini öğrendim. Yürek zıplatan bir sevinç bu. Aynı cümle içinde iki zirve. Metin Altıok’tan Birhan Keskin’e bir dil çizgisi. Dil’i yürekten söküp açık havaya çıkaran bir şairden, yüreği dil’den bir hırkayla yeniden giydiren şaire el feneri selamı. İnsan olmanın bütün hayvanlığını yazdığı/yaptığı şiirde sorgulamaktan korkmayan, gözüpek bir şiir fotoğrafçısı Birhan Keskin. Öyle bir odak ayarı çekiyor ki deklanşöre basmadan, kareyi gören donup kalıyor. Okurunun nabzına…
Öncelikle şunu söylemek lazım gelir ki efendim, o gidonları kromajlı pırpır, kışlayla ev arasında, ‘doğulan yer’le ‘doyulan yer’ arasında, ütülü haki üniformalarla buruş buruş yeşilli kırmızılı giysiler arasında, askeri olanla sivil olan arasında pata pata gidip gelen bir motordur. Motorun sahibi Henri Pollak’ı tanırsınız, pek değerli bir çavuş kendisi, saat on sekize kadar hela kapılarına içinden ok geçen kalpler ve askerliğe ısındırıcı sloganlar çiziktiren, saat on sekiz otuzu çalar çalmaz sivil hayatındaki kafadarlarıyla buluşmaya pata patalayan asker. Kafadarları boşlamayın hemen,…
Aynı okuma döneminde iki kitap derinlemesine etki gösterdi. Biri John Pilger’in araştırmacı gazeteciliğin yüz akı olan isimlerin egemenlerin çanlarına ot tıktıkları araştırmalarından derlediği Bana Yalan Söyleme (Agora Kitaplığı), diğeri de Uruguaylı yazar Eduardo Galeano’nun yirmi altı sarsıcı metnini bir araya getiren Biz Hayır Diyoruz (Metis Yayınları). Pilger’in derlemesi hakkında ayrıca konuşmak gerekiyor. Önceliği Galeano derlemesinin arka kapak yazısına vereyim: “Sözün onuruna inancını hep koruyan bir yazardan, edebiyatın hakkıyla kullanıldığında gazeteciliği ne denli etkili kılacağını gösteren güçlü politik metinler.” Metis…
Roberto Bolano imzalı Uzak Yıldız’ı okurken kitabın kenarına şöyle bir not almışım: “Tek isteği, huzurla uyuyan okurun üstüne düş yorganı sermek değildir şiirin. Gerektiğinde –hatta gereklilik dememeli-, canı istediğinde,buz gibi bir havada, o yorganı okurun üstünden çekip ayazda bırakacak kadar da cesurdur. Dahası, üşümek istemediğini söyleyen okurun, yüzüne tükürmekten de kaçmaz.” “Concepcion Üniversitesi’nin önde gelen bir başka atölyesi olan Diego Soto’nun şiir atölyesi, Juan Stein atölyesinin estetik ve etik açıdan rakibiydi,” diyor Uzak Yıldız’ın anlatıcısı. Ama bu karşıtlık, uzlaşmaz bir…