Müzik

Philip_Glass

27 Mar: Philip Glass ile bir öğleden sonra!

11 Aralık 2009 günü, öğleden sonra. Philip Glass ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda röportaj yapacağız. Gittiğimizde büyük usta henüz ortalarda yok. Öğreniyoruz ki, bir şeyler yiyip öyle gelecekmiş. 48 saat içinde Kuzey Amerika, Güney Amerika, Kanada arasında mekik dokuduktan sonraki Türkiye uçuşunda, vejetaryen olduğunu bildirmesine rağmen istediği gibi bir yemek yiyememiş. Çevirmenine “Bildiğim iyi bir yer var, gel oraya gidelim,” demiş. Daha önceki Türkiye ziyaretlerinde gidip beğendiği pek çok yer varmış. Zaten Glass şehrin birçok yerini bizlerden iyi biliyor…

fazilsay

14 Mar: İçinden Adalar Vapuru Geçen Senfoni

      Dortmund’da soğuk bir gün. Yine de şehir meydanı şenlik yeri gibi, herkes sokakta. Gençler sarı-siyah atkılarını sallayarak elektronik mağazalarının vitrinlerindeki dev ekranlardan Ruhr bölgesi derbisini izliyorlar. Dortmund, Bochum deplasmanında 2-0 galip. Bira-sosis-patates-lahana salatası muhabbetinde bir yandan maça bakıyoruz, bir yandan da akşamki konserle ilgili beklentilerimizi konuşuyoruz. Tezahüratlara eşlik ederek noktalıyoruz maçı. Türk futbolcu Nuri Şahin’in de bir asist yaptığı maçta Dortmund 4-1’lik zafere ulaşıyor. Gençler mutlu, sokaklar şarkılı! Artık akşamki konserden, Fazıl Say’ın “İstanbul Senfonisi”nin dünya prömiyerinden başka konumuz…

27 Şub: Hangi şarkıyı dinlemeli?

Yıllar öncesinden aklımıza düşen bir şarkının, melodisini mırıldanırız da, sözü neydi diye düşünürüz çoğu zaman: “Şöyle başlıyordu ama gerisini hatırlayamıyorum…” Bir melodinin imgelemimizde sadece bir kelimeye karşılık geldiği durumlar da vardır: “Ayrılıkla ilgili bir şarkıydı… Nasıldı sözleri? Hani şey diye başlar ya…” Daha enderdir ama tersi de yaşanabilir: “Sözlerini biliyorum ama melodisini unutmuşum.” Sözlü müzik parçalarında kelimeler dünyasıyla, notalar dünyasının birlikteliği söz konusu. Söz, müzik için gerekli değil (ama her müziğin zaten kendine ait bir sözü var); müzik, söz için…

volkanoktem1

03 Şub: Volkan Öktem: Bagetlerin Efendisi

Kimileri öndeki adamı-kadını izler konserde; solist vokal göz alıcıdır ne de olsa. Bir de solist enstrümanlar dikkat çeker; rock konserindeyseniz gitarın-gitaristin krallığı tartışılmaz, caz gruplarında saksafondan piyanoya açılır yelpaze. Ama bir de “arkadaki adamlar” vardır; işte ben hangi konsere gidersem gideyim gözlerimi onlardan alamam. Basçı daha kadersizdir kanımca, davulcu ise sadece seyircinin yüreğini hoplatacak bir soloya kalkınca hatırlanır. Özel solo anları dışında “arkadaki adamlar”dan beklenen işlerini aksatmadan yapmalarıdır. Hani vokalist arada sözü unutsa, gitarist iki nota kaydırsa pek anlaşılmaz da…