Her yaz aynı şey… “Yaz için okunacak kitaplar listesi” meselesi… Tembel bir dergicilik ya da gazeteciliğin her yıl tekrar eden ezberi. Arada bir bana da soruyorlar, sağ olsunlar. İnatla şu işi mevsime göre haberleştirmeyin demeye gelecek birkaç kelime geveliyorum. Sonra da ayıp olmasın diye birkaç kitap adı veriyorum. Bazen bu listelerden affımı rica ediyorum. Bugüne kadar böylesi listeler konusunda üzdüğüm-kırdığım gazeteci arkadaşım olduysa affola… Ama, siz de bana hak verin. Yaz kitapları ne demek bilmiyorum… Öğrenmeye de niyetim yok. Mevsimi…
polisiye
Dashiel Hammett adı ile tanışmam “Malta Şahini” filmiyle olmuştu. Arkası geldi. ‘Kara Polisiye’lere olan merakım, düşkünlüğüm yıllar içinde, hem Hammett’ın hem de türün diğer önemli isimlerinin bulabildiğim kitaplarına sarılmamla iyice arttı. Açıkçası kimi zaman çözümleri pek sevmem, kimi zaman sahneleri fazla “kurulmuş” bulurum, kimi karakterler tam anlamıyla “yapıştırma” gelir, falan filan… Ama türün öyle örnekleri vardır ki, sadece bir polisiye değil, toplumsal bir harita, bir dönem yorumu ve hatta giderek karanlık sokaklara bakmaktan çekinmeyen bir sivil tarih okuduğunuzu anlarsınız. Hammett’ın…
Bu yazıya Sefa Sofuoğlu’na teşekkür ederek başlamalı. Onun sayesinde yıllar öncesinden gelen bir isim aklıma düştü: Kerim İnal. Önce kimdir bu Kerim İnal, onu anlatayım… Oyunlardan hoşlanan biri olarak, hayatımın her döneminde, takma isimlerle yazmayı sevmişimdir. Şifre çözmeyi sevenler için hemen söyleyeyim; bu halen oynamakta oldğum bir oyun. İşte Kerim İnal ismi de böyle ortaya çıktı. altzine yıllarında, polisiye parodileri yapan bir yazar yaratmak istedim. Yazılmamış romanların, polisiye klişelerine göz kırpan olay örgülerinin takipçisi olacak bu yazara da, “criminal” üstünden…
Kurt Wallander’in herhangi bir macerasını okumuş olanlar için bu yazının önemi olmadığını bilerek başlıyorum yazmaya. Ne yazarsam yazayım, övsem de yersem de umurunda olmayacaktır has Wallander okurlarının. Uzun zamandır beklenen ‘veda’ kitabı Huzursuz Adam çoktan başuçlarındaki yerini almıştır bile. Ama konuyu artık altmışına gelmiş dedektifle sınırlı tutmamak lazım. Biliyorum ki bu kitapla ilgili olarak çok daha geniş bir kitlenin, koşulsuz kabulü söz konusu; Henning Mankell okurlarının. Genel bir tanımla ‘Nordic Noir’ olarak adlandırılan İskandinav polisiyesinin tartışılmaz usta isimlerinden Mankell’in ülkemizde…
John Banville’in Benjamin Black imzası ile yazdığı “Gümüş Kuğu”, 1950’lerin Dublin’inde geçiyor.Man Booker ödüllü John Banville üretken bir yazar. 2006 yılında okuruyla tanıştırdığı ikinci imzası Benjamin Black de öyle. “Gümüş Kuğu”, Benjamin Black adıyla yazdığı ikinci polisiye. Roman daha ilk sayfalarından başlayarak, okurunu gizem-macera-gerilimden öte, yazı sanatının dinamikleriyle etkileyeceği müjdesini veriyor. Bunda Levent Göktem’in akıcı ve özenli çevirisinin de önemli bir payı var. Çoğu zaman durgun bir sahneyi bile heyecanlı hale getiren, polisiyede ihtiyaç duyacağımız bilgileri gözümüze sokmadan, sahnelerin akışına…
Edgar Allan Poe üzerine çok sayıda inceleme yazılmış, bir miktarı da Türkçeye çevrilmiştir. Kimileri yazarın zorlu ve ender bulunur dönemeçlere sahip hayatına odaklanırken, kimileri de edebi değerini mercek altına alır. Gerçekten de Poe’nun kırk yıllık kısa yaşamı, inanılmaz olaylar ve bu olayların gölgesinde geçen günlerden beklenmeyecek üretkenliktedir. Ufak tefek bedeninin kadlıramayacağı kadar acıyı, alkolü, uyuşturucuyu, kumar borcunu, aşağılanmayı, ezilmeyi ve yok sayılmayı sığdırdığı ömrü, öykü ve şiirin benzersiz ürünleriyle doludur. Bir yandan da, hayatındaki gizem eserlerinin doğal kaynağı olmuştur; yaşamının…
Léo Malet ile 1996 ya da 1997’de Metis Yayınlarının Polisiye Dizisi sayesinde tanışmıştım. Yeri gelmişken söyleyeyim, kapaklarıyla, seçilen kitaplarıyla ve çevirileriyle Metis’in o serisi harika bir seriydi. Malet’nin Kara Üçleme’sinin ilk cildi olan Hayat Berbat’ı nasıl bir solukta okuduğumu gayet iyi hatırlıyorum. Lafı evirip çevirmeden, deyim yerindeyse kafa-göz girişiyordu okura Malet. Sokağın dilinden ve zihninden yazılmış bu anti-kahraman romanında özellikle diyaloglara bayılmıştım. Kötülüğü ve umutsuzluğu sorgulayan yazar Güneş Bize Haram’da da aynı eksende ilerletir hikayesini. On altı yaşındaki Andre Arnal’ın…
Ahmet Ümit’i tanıyanlar ne kadar hoşsohbet bir insan olduğunu bilirler. İş için bir araya geldiğimizde bile laf lafı açar. Edebiyat, sinema, siyaset derken, konuda konuya atlar, zamanın nasıl geçtiğini anlamayız. Yine öyle oldu. Ama bu kez birkaç sorunun cevabını “Fil Uçuşu” okurlarıyla paylaşmak istediğimi söyledim. Yazmakta olduğu son roman “İstanbul Hatırası”ndan başladık, kriminolojiye merkezine alan dizilere kadar uzandık. Ahmet Ümit bu günlerde İstanbul üstüne bir roman yazmakta. Romanın adı “İstanbul Hatırası”. Bu şehrin kuruluşundan bu güne, yani M.Ö. 660’da Kral…