Radikal

Yekta2

06 Kas: Birbirimizi nefesle beslemeliyiz

“Sakın Oraya Gitme” raflarda artık… Radikal Kitap Eki’nin 4 Kasım 2016 tarihli sayısı için, Adalet Çavdar ile bir söyleşi yaptık. Öyküleriniz kelimeleri ve anlamlarını dert ediniyor. En çok da özgürlük kavramını galiba. Bunun nedeni dünyanın, ülkenin bu haline tercüman olacak bir dil arayışı mı? İlk kitabımdan bu yana, bütün yazı hayatım boyunca hesaplaşmak ve sorular sormak istediğim bazı meseleler var. Bunlardan biri iktidar kavramı; kimi zaman baba-oğul ilişkisinden, kimi zaman aile içi ilişkilerden, kimi zaman da daha üst bir iktidar…

Redd134458

27 Mar: Redd: “Mükemmel Boşluk bir duygu tahliyesi albümü”

Stanislaw Lem’in zeka dolu kitabı ‘Mükemmel Boşluk’ varolmayan kitaplar üstüne yazılmış eleştiri yazılarından oluşur. Bir yanıyla sert, bir yanıyla alaycı bir kitaptır. Redd, altıncı stüdyo albümlerinin adını biraz dünyanın halinden, biraz da bu kitaptan alıyor. Tıpkı albümün adında olduğu gibi, söz-müzik ilişkisinde de bir ‘ters köşe’ durumu var. Karanlık, depresif, hesaplaşan sözler ve dinleyenin kıpır kıpır olmasını sağlayan bir müzik. Dinlerken gözünüzün önüne bir pagan ayini gelebilir. Dünyaya bakış açıları ne olursa olsun, ateşin çevresinde toplanmayı başaran insanlar. Kötü duyguları,…

24 Mar: Siyasetçiler sanatçıların arkasında oturduğunda

“Siyasetçiler, sanatçıların arkasında oturmayı öğrendiğinde daha iyi bir ülke olacağız.” Ankara Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen söyledi bu sözleri. 6. Sadri Alışık Anadolu Tiyatro Oyuncu Ödülleri törenindeki kısa konuşmasından akılda kalıcı bir cümleydi bu. Taşdelen, yılların usta oyuncusu Gülgün Kutlu’ya Onur Ödülü vermek için sahneye geldi. Ödülü vermeden önce törenlerin o çok bildik siyasetçi konuşmalarından birini yapmadı. Onur Ödülü vereceği Gülgün Kutlu’yu ve törene onu alkışlamak için gelenleri bekletmedi. Gülgün Kutlu’nun duygu yüklü konuşmasından sonra biraz da zorla mikrofon başına…

CeKhF25UAAEN3Cz.jpg-large

22 Mar: Radikal’e Veda

Akşamüstü saatlerinde bilgisayar başında, yarın Radikal’de yayınlanacak yazımı yazıyordum. Bilen biliyor, Çarşamba günleri yayınlanıyor yazım. Yayınlanıyordu. Eskilerin deyimiyle bir köşem vardı Radikal’de. İnternet gazeteciliğinde, yazım ‘güncelleniyor’ demek gerekiyor sanırım. Gerekiyordu. Tam yazının ortalarındayken bir mesaj geldi: Radikal kapandı. Bu kadar kısa ve net: Radikal kapandı. Gazeteden arkadaşları aradım, eşe dosta telefon ettim, sosyal medyanın altını üstüne getirdim. Haber doğruydu. Kağıttan dijitale geçen Radikal, oradaki yolculuğunu da tamamlamıştı. Basılıdan dijitale geçerken “Bize ayrılan kağıdın sonuna geldik” manşetini atmıştı gazete. Artık bize…

201512090801_YYYY2

24 Oca: Siren İdemen ve Perec’le haşırneşir olmak

İKSV, vefatına kadar vakfın danışma kurulu üyesi olan Halman’ı anmak ve adını yaşatmak için  belki de ilk kez edebiyat alanında bir adım attı. Talat Sait Halman Çeviri Ödülü’nün ilki dün akşam Martı Otel’de düzenlenen törenle Siren İdemen’in oldu. İdemen, George Perec’in Metis Yayınları’ndan çıkan “Karanlık Dükkân – 124 Rüya” kitabının çevirisiyle ödüle değer bulundu. Törenden önce Siren İdemen’le  hem ödülü hem de çeviri dünyasının ruh halini konuştuk. Kutlayarak başlamak isterim. Talat Sait Halman Çeviri Ödülü’nün ilk sahibi oldunuz. Tebrik ederim….

buzzati

23 Oca: Dino Buzzati ve içimizdeki canavar Colombre

Kanat Atkaya, 5 Kasım tarihli Hürriyet’teki köşesinde Colombre‘yi yazdı. Colombre… Dünyanın tüm denizlerindeki tüm denizcilerin en korktuğu yaratık. Kurnaz, korkunç, yılmak bilmeyen bir köpekbalığı. Kimsenin bilmediği bir nedenle kurbanını seçen, ömrü boyunca onun peşinden giden ve günü gelince onu ‘yutan’ bir canavar. Belki de yarattığı bu korku duygusuyla, kurbanının aklına ilk düştüğü gün zaten onu ‘yutmuş’ olan Colombre. Hepimiz sırtımızda bir Colombre’yle yaşıyoruz. Kendi canavarımızı kendimiz yaratıyoruz. Boş inançlarımızla, hırslarımızla, öfkemizle, sevgisizliğimize, nefretimizle… Dino Buzzati, bu kısacık öyküsünü İtalya’da faşizmin iyice…

17 Eyl: Susmasını istediğiniz bir müzisyen nasıl yaşar?

Dün Radikal’de “Müzik susmaz, sanat susmaz!” başlığıyla bir yazı yazdım. Yazının hikayesi şudur: Yavuz Çetin’in ilk albümü plak formatında basıldı, Mavi Sakal yıllar sonra bir araya geldi, ben de bunların heyecanıyla yazmaya oturdum. Ama daha ilk satırlarda kendime çeki düzen verme ihtiyacı hissettim. Ülkenin içine sürüklendiği engebeli yollarda hepimiz düşe kalka ilerlemeye çalışılırken, birileri “Müzik sussun!” diyordu. Neden? Çünkü müzik eğlenceliydi. Kimileri müziğin sadece ‘eğlence’ olmadığını, acıdan kahkahaya her duygunun müzikle sarıldığını söylediler. Biraz savunma gibiydi bu karşı duruş. Oysa…

06 Eyl: Sanat susmayacak!

2015 yılında kültür-sanat dünyasında yaşananlara bakınca çok sayıda engelleme, yasaklama, sansür, baskı, hedef gösterme ve dava haberi çıkıyor karşımıza. Siyasetin kutuplaştırıcı diline sahip çıkanlarla, bu dille hesaplaşmaya girenlerin arasındaki makas açığı giderek büyüyor. Başkaldıran sanat, adalet duygusuyla atıyor adımlarını, sadece gündelik siyasetle değil kendi varoluşuyla da hesaplaşıyor. En azından bunu yapmaya cesaret ediyor. Gezi sürecinde vatandaşlığın yeni tanımını yapma çabasını gösterenler, bu cesareti ödüllendiriyor. Kısacası, bütün olumsuzluklara, yasaklamalara, engellemelere karşı sanat ve başkaldıran sanatçı güçleniyor. Kutuplaştırıcı siyasetin öfkelenmesinin ve -kendi…

20 Tem: Bir okuma listesi

Radikal Kitap, bayram seyahatinde yanımıza hangi kitapları alalım sorusunun peşine düştüğünde aşağıdaki listeyi yazmıştım. Bir de Fil Uçuşu‘nda paylaşayım dedim. Kavgam – Karl Ove Knausgaard Norveçli yazarın altı ciltlik “itiraf” metni tüm dünyada konuşuluyor. Buna değer mi yoksa sadece sansasyonel bir metin mi? Okuyun ve kendiniz karar verin. Yalan Yıllar – Can Kozanoğlu Hem ‘Acemi Eğitimi’nin devamını okumak isteyenlere hem de Kozanoğlu’nun samimi dilini özleyenlere. Diriliş – Stephen King Yazarın tutkunları için özel bir öneri cümlesine gerek yok. Ama yine…

YEKTAKOPAN13

23 Nis: 23 Nisan

Ben Halit Kıvanç’ın TRT’de sunduğu şenlikleri izleyerek büyüyen kuşaktanım. O yıllarda şenliğin uluslararası boyutu Ankara’da yaşanıyordu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen çocuklar bir hafta süreyle evlerde konuk ediliyordu. Mahallenizde bir Macar çocukla futbol oynama ya da parkta yürürken bir Japon kıza rastlama umudunu taşıyabiliyordunuz o hafta boyunca. Çocuklar genelde varlıklı evlere konuk gittiğinden dış dünyadan birilerine dokunabilmek ‘bizler’ için hayaldi. Hafta bittiğinde geriye İtalyanca ‘seni seviyorum’ demeyi öğrenen ya da Hollandalı bir kızla aşk yaşadığını iddia eden ‘havalı öğrenciler’ kalıyordu. 23…