Roman

09 May: Dava, bir kez daha, sonuçlanamadı!

Fil Uçuşu, haber takibine devam ediyor. Duyan daha iyi duysun, duymayan kalmasın diye… Olaylar aynen şöyle gelişiyor: Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun verdiği rapora dayandırılarak William Burroughs‘un yazdığı, Süha Sertabiboğlu tarafından dilimize çevrilen ve Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan Yumuşak Makine adlı kitabın altıncı duruşması ve Chuck Palahniuk‘un yazdığı ve Funda Uncu’nun Türkçeye çevirdiği, Ayrıntı Yayınları tarafından basılan Ölüm Pornosu isimli kitabın dördüncü duruşması, 8 Mayıs 2012 günü saat 10.00’da Çağlayan Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma salonunda arka arkaya…

palahniuk

08 May: Chuck Palahniuk: Buharlaşan bir inek!

Bir Chuck Palahniuk söyleşisi. citysearch.com’dan Çağkan Sayın aracılığıyla Fil Uçuşu’na düşmüş satırlar. Palahniuk’tan, Hollywood’un elitleriyle takılma, kitap turları ve az uykuyla çalışmanın nasıl birşey olduğu hakkında mırıldanmalar. Ölüm Pornosu çevirisinin yargı sürecinde olduğu günler. Bu söyleşiyi biraz bu nedenle paylaşıyorum Fil Uçuşu’nda. Biraz da Dövüş Kulübü‘nün o yıkıcı ruh haline yakın hissettiğim günlerden geçtiğim için. Dövüş Kulübü, 1996’da yayımlandığında, yayıncılık dünyasının çalkantılı okyanusunda, az ama belirgin bir şekilde dikkatleri üstüne çekmiş, ilk baskısının üç yıl sonrasında bu X kuşağı hikayesi bir…

bazenhayat

05 May: Biraz öyle, biraz böyle…

Kimilerini hemen hayatımdan uzaklaştırmak istiyorum. Kimileri, eh işte dedirtiyor, okudum-bitirdim-iyiydi-ama o kadar. Kimilerini de tekrar okumam gerekenlerin arasına özenle yerleştiriyorum. Bir de gerçekten anlayana kadar bıkmadan okumam gerekenler var. Hemen belirtmeliyim ki; şu cümleyi kurarken kullandığım gereklilik sıfatından anında nefret ettim. Kitap okumaktan söz ediyorum; ne demek gereklilik? Okursun ya da okumazsın, seversin ya da sevmezsin. Kimsenin dayatmasıyla, entelektüel baskısıyla olacak iş değil bu; birine ya da bir şeye değil, kendine okursun. Neyse ne! Bu aralar okuduklarımın da kimilerini sevdim,…

hayalperestler-1335830239

02 May: Alna kondurulan bir öpücük gibi…

Son zamanlarda çevremdekiler sıklıkla büyük şehrin gürültüsünden patırtısından bıktıklarını, uzaklara gitmek istediklerini söylüyorlar. Demek ki artık bunu duyacağım yaş kuşağına gelmişim. Anlatılan hayallerde, çokça karşıma çıkan bir sahne var: Otların arasına sırt üstü yatıp, uzun uzun gökyüzünü seyretmek. Tıpkı Patti Smith’in çocukluğundan gelen o büyülü görüntü gibi. Büyülü görüntüler, beklenmedik imgeler hep John Fowles’un Yaratık/A Maggot romanındaki önsözü aklıma getirir. Bu önsözde, bir imgenin öylesi bir romana dönüşmesinin hikayesini anlatır Fowles. Beklenmedik bir imge, zihnin koridorlarına çarpa çarpa ilerler. Tıpkı…

tristan

25 Nis: Başkasının gözüyle okumak

Geçen yıl Sahaf Festivali’nden aldığım kitaplardan biri de Thomas Mann‘ın Tonio Kröger ve Tristan isimli iki novellasını bir ciltte, Esat Tekand‘ın desenleriyle, Fatih Özgüven‘in çevirisiyle ve etkileyici önsözüyle sunan kitap oldu. Birikim Yayınları’nca Şubat 1983’te yayımlanmış. Mann, bu novellalarında da içinden geldiği burjuva dünyasının dinamikleriyle hesaplaşmakta. Mann’ın temel izleklerinden olan 19.yüzyıla vedanın fonda olduğu ve sanatçı-toplum ikileminin masaya yatırıldığı metinler. Ancak bu okuma yolculuğunda beni etkileyen bir başka nokta var. Beni çoğu zaman okuduğum metnin içeriğinin önüne geçen bir zihin yolculuğuna…

iletisim_hisarli_ahmet_tn

25 Nis: Bir Ankara Fıkrası

Hüseyin Kıyar, Hisar’dan Ahmet adlı romanında kurguyu gözümüze sokmadan, Ankara sessizliğinde bir dünya kuruyor. Gençlik Parkı’na götürürdü babam arada bir. “Oğlanı giydir de biraz gezdireyim,” derdi anneme. Parka girer girmez anlardım ki, asıl mesele benim gönlümü eğlemek değil, Hikmet Amca’yla tavla atmak. Babama göre en büyük bağlama üstadıydı Hikmet Amca. İstanbul’dakiler suyun başını tutmamış olsa, biraz da rakıyı azaltsa dünyanın bir numarası olurdu. Sazı yemiş yutmuştu da, tavlada biraz zayıftı açıkçası. Bütün kahramanlıklar Hikmet Amca’nın tekelinde olacak değildi ya, tavlanın…

pessoa

18 Nis: Huzursuzluğun Kitabı’ndan Huzursuz Notlar / Fernando Pessoa

Semih Aközlü‘nün çevirilerine dalmak iyi geldi. Arşivimde kimi zamanında altzine’de yayımlanmış, kimi sadece okumam için yolladığı çok sayıda çevirisi var Semih’in. O bir yandan fazabbas isimli blogunda üretmeye devam ededursun. Çevirilerini de arada sırada Fil Uçuşu‘nda paylaşmak iyi olacak. Beni her zaman farklı okuma yolculuklarına çıkaran, bilmediğim yazarlarla tanıştıran bir edebiyat aşığıdır Semih. Başka adamdır. Her çevirisini paylaştığımda bir kere daha el sallıyorum güler yüzüne. Bu kez Pessoa’nın dünyasına gidiyoruz. Fernando Antônio Nogueira Pessoa… Portekiz’in dünya edebiyatına armağan ettiği en…

rodrigo-fresan

17 Nis: Bir Kitap Hırsızının Hatıra Defterinden Notlar / Rodrigo Fresán

Özellikle Mantra ve Kensington Bahçeleri romanlarıyla adından söz ettiren Arjantinli yazar Rodrigo Fresan’ın bu metnini sevgili dostum Semih Aközlü, Granta dergisinin 118 numaralı sayısından çevirdi ve fazabbas isimli blogunda okurlarla patlaştı. Sohbet ederken bu metnin Fil Uçuşu’nda da olmasına karar verdik. “Ne de olsa fuar zamanı,” dedi Semih o müthiş gülümsemesiyle. Fil Uçuşu, Roberto Bolano’nun yakın arkadaşı Rodrigo Fresan’ı ve Semih Aközlü’yü selamlar. I Bir ara kitap çalmadığım gün geçmezdi. Parasızlıktan değil, okuyacağımız ya da sadece hayranlıkla bakacağımız, elimizde tutup…

L_MALET

06 Nis: Tolbiak Köprüsünde Hava Puslu

Léo Malet ile 1996 ya da 1997’de Metis Yayınlarının Polisiye Dizisi sayesinde tanışmıştım. Yeri gelmişken söyleyeyim, kapaklarıyla, seçilen kitaplarıyla ve çevirileriyle Metis’in o serisi harika bir seriydi. Malet’nin Kara Üçleme’sinin ilk cildi olan Hayat Berbat’ı nasıl bir solukta okuduğumu gayet iyi hatırlıyorum. Lafı evirip çevirmeden, deyim yerindeyse kafa-göz girişiyordu okura Malet. Sokağın dilinden ve zihninden yazılmış bu anti-kahraman romanında özellikle diyaloglara bayılmıştım. Kötülüğü ve umutsuzluğu sorgulayan yazar Güneş Bize Haram’da da aynı eksende ilerletir hikayesini. On altı yaşındaki Andre Arnal’ın…

383220_2

15 Mar: Vathek: Doğaüstü Dehşet

William Beckford imzalı Vathek, daha önce Dost Yayınları’nın o çok sevdiğim Babil Kitaplığı Serisi’nden çıkmıştı. Bu seriden eksik birkaç kitabım var ne yazık ki ve Vathek de eksikler arasında yer alıyor. Dolayısıyla Borges‘in izini sürmeyi seven bir okur olarak, yıllardır adını çok duyduğum, hatta konusunu neredeyse tümüyle bildiğim bu kitabı okuma fırsatı bulamamıştım. Sonunda İletişim Yayınları’nın Dünya Klasikleri Serisi kitabı yeniden yayımladı da, ben de okuma fırsatı bulmuş oldum. Murat Belge’nin Gotik Roman’ın ve Beckford’un hayatının izini sürdüğü önsöz, nasıl…