“Zamanı iyi yönetmek” konusunda seminerler falan veriliyor ya, tuhaf geliyor bana. “Zamanı avucumuza almalıyız. O bizi yönetmemeli, biz onu yönetmeliyiz” diyen biriyle tanışmıştım. İlla bir taraf diğerini yönetecek. En güldüklerimden biri de “kendinize zaman ayırın”. Bu tanım boşa giden ömrün altını çiziyor; “tümüyle başkasına çalışıyor ve yaşıyorsun, arada kendine de yaşa”. Zaman önemlidir benim için. Böyle süslü anlatımlara gerek yok. Çok daha basit bir yerden bakarım; bir randevu varsa ortada, herkes zamanında orada olmalı. Bir iş yapılacaksa, iş söylenen saatte…
Tiyatro
İşSanat, geçen iki yılda yılların birikimini ve bilgisini büyük bir ustalıkla kültür-sanat için kullandı. Pandemi döneminde cesur kararlar alarak başladılar işe. Bu kararların başında da internet üstü ya da bilinen anlatımıyla dijital medyanın ulaşırlığın hacmini, sesini artırmak vardı. Bu süreçte kararlılıkla İşSanat YouTube hesabı için içerikler üretmeye başladılar. Burada da konfor alanını terk ederek farklı işler yapma cesaretini gösterdiler. Örneğin “Provadan İzle” başlığıyla paylaştıkları okuma tiyatrosu (bir oyunun okuma provası da diyebiliriz) büyük bir ilgi gördü. Hatta benzerleri yapıldı. Bunu…
12 Mart 2012. Mustafa-Övül Avkıran çifti “garajistanbul”u yeniden hareketlendirmek istiyor. “Eğlencenin adresi yeniden garajistanbul” olsun istiyorlar. O gece de çok öenmli bir konsere ev sahipliği yapacaklar: McCoy Tyner Trio. Üstelik bir de özel konuk var bu konserde, benim de çok sevdiğim bir isim; Joe Lovano. Konserin kalabalık olacağı kapı önünden belli oluyor. Sahne önü yerler numarasız olduğundan çoğu kişi erken gelmiş. Ben nereye otursam diye sağa sola bakınırken, o çok sevdiğim tok sesi duyuyorum. “Yekta” diye sesleniyor Seçkin Hanım. Eliyle…
1950’lerde, henüz yedi yaşındayken hayatını kaybeden bir dayım varmış. Metin Dayım. Annem yaşça kendisinden oldukça küçük kardeşine, Metin’e çok düşkünmüş. Onun bu erken vedası bütün aileyi ve annemi çok sarsmış. Yıllar sonra bile, bu hiç tanımadığımız dayımızın kısa ömrüne sığdırdığı anıları anlatırdı annem. Onu bizim de çok sevmemizi isterdi sanki. Severdik bizde, küçük dayımızdan gururla söz ederdik. Bir ölüyü yaşatmanın yolu olarak bunu bulmuştu belki de annem. Ama küçük dayıma veremediği sevgiyi verdiği bir başka “kardeşi” vardı annemin. Dayısı Cemal…
27 – 29 Ağustos tarihleri arasında Bozcaada tiyatroyla buluşacak. Usta isimlerden yeni keşiflere, atölyelerden söyleşilere uzanan üç günlük bir festival geliyor. No Tiyatro’nun bir projesi bu. Festivalin tam adı da “NOTFEST Bozcaada Tiyatro Festivali”. Festival biletleri çoktan satışa çıktı. İşte tam bu noktada benim için en önemli konudan söz edeyim. NOTFEST Bozcaada ekibi, konservatuvara hazırlanan öğrencilere eğitim desteği ve konservatuvar okuyan öğrencilere de oyun bileti desteği olarak ayrılacak destek biletlerini de satışa çıkardı. Festivale katılan veya katılamayan her tiyatroseverin katkıda bulunabileceği destek biletlerinden…
İş Sanat’ın “Evvel Zaman Dışından Masallar” serisi için yazdığım “Orman Lokantası” adlı çocuk oyunu bugün izleyicilerle buluştu. Bu cümlenin arkasında uzun bir hikâye var aslında. Teklif geçen yaz sonunda Filiz Ova’dan geldi. Serdar Biliş’le hayata geçirmek istedikleri proje kapsamında, benim de bilinen bir masalı yeniden yorumlamamı istediklerini söyledi. Heyecanla kabul ettim ama işimin kolay olmadığını da biliyordum. Çünkü… Filiz ve Serdar’ın bilmediği bir “geçmiş hikâye” vardı. Ortaokul yıllarımda -evet o kadar eskiye gidiyoruz- kalkıştığım bir işti bu. O yıllarda TRT…
Berliner Ensemble‘dan Robert Wilson yorumuyla Üç Kuruşluk Opera‘yı izledik. Daha önce hem Berliner Ensemble, hem de Robert Wilson ile ilgili yazdım. Bu yorumu da beğenenler oldu, beğenmeyenler oldu. Wilson rejisi böyle bir şey, tam ikiye bölüyor izleyiciyi, ara bölge yok. Kimileri “üslubunu bütün metinlere yayan bir modernist” olarak görüyor, kimileri “aynı numarayı tekrar eden bir post-modern” olarak. Üretimler üstüne tartışılması iyidir. Açık sözlü olmak lazım. Wilson’ın kurduğu plastik dünyayı seviyorum. Ama kimi zaman bu üslupçuluğun içeriğin önüne geçtiğini ve anlamı…
“Siyasetçiler, sanatçıların arkasında oturmayı öğrendiğinde daha iyi bir ülke olacağız.” Ankara Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen söyledi bu sözleri. 6. Sadri Alışık Anadolu Tiyatro Oyuncu Ödülleri törenindeki kısa konuşmasından akılda kalıcı bir cümleydi bu. Taşdelen, yılların usta oyuncusu Gülgün Kutlu’ya Onur Ödülü vermek için sahneye geldi. Ödülü vermeden önce törenlerin o çok bildik siyasetçi konuşmalarından birini yapmadı. Onur Ödülü vereceği Gülgün Kutlu’yu ve törene onu alkışlamak için gelenleri bekletmedi. Gülgün Kutlu’nun duygu yüklü konuşmasından sonra biraz da zorla mikrofon başına…
Dikmen Gürün’ün “Tiyatro Benim Hayatım – Yıldız Kenter’in Hayat Hikayesi” kitabı için söylenecek çok şey var. Ama öncelikle Gürün’ün seçtiği anlatım yöntemini alkışlamak gerekiyor. Biyografik bir metinde, anlatılan kişiyle yazarın arasındaki mesafenin ayarı çok önemli. Gürün bu dengeyi öylesine incelikle kurmuş ki, ‘kuru’ bir hayranlık ya da övgü metni yazmamış, Yıldız Kenter öznesi üstünden bir tarih okuması gerçekleştirmiş. Cumhuriyet tarihinin bir kadın, bir sanatçı, bir tiyatrocu ve onu çevreleyen dünyayla paralel okumasını yapmak zihin açıcı. Okuduğumuz her sahne, her bilgi,…
Öldüğünde cebinden bir tren bileti çıkmış. Nedendir bilinmez yolculuğunu o biletle değil de arkadaşının arabasıyla yapmayı seçmiş. Belki de kırk altıyı bitirip kırk yedi yaşına bastığı o günlerde, “En saçma ölüm şekli bir araba kazasında ölmektir,” sözünün peşinden gitmek istemiştir. Yayımcısı ve yakın dostu Michel Gallimard’ın kullandığı Facel Vega marka otomobilin bir ağaca çarpmasıyla bitmiş doludizgin bir hayat. 6 Ocak 1960 tarihli France Soir haberi “Yol düz, kuru, ıssızdı. Kader böyleymiş,” başlığıyla vermiş. Dünya Albert Camus’ye böyle veda etmiş. İşte…